Fotoğraf: Gazete Karınca
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Diyarbakır Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı, beş aylık başvuru ve gözlem raporunu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nde düzenlediği basın toplantısında açıkladı.
TIKLAYIN - Erkekler, Kasım'da 21 Kadını Öldürdü
Şiddet ağı bileşenlerine beş ay içerisinde Diyarbakır ve ilçelerinden 838 kadının, şiddete maruz kaldığı için başvuru yaptığı belirtildi.
Bu kadınların yüzde 85,91’inin psikolojik şiddete, yüzde 50,3'ünün fiziksel şiddete, yüzde 46,7'sinin ekonomik şiddete, yüzde 38,3'ünün dijital şiddet ve ısrarlı takip yoluyla şiddete, yüzde 23,6'sının ise sosyal şiddete uğradığı belirtildi.
‘Kadınların yüzde 85’i psikolojik şiddet görmektedir’
Hazırlanan raporu okuyan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Avukatı Öykü Çakmak, başvurucularının tamamının erkeklerin şiddet uyguladığı kadınlar olduğunu belirtti. Çakmak şöyle dedi:
“Başvuru yapan her kadının, birden çok şiddet türüne maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Hangi şiddet türüne maruz kalırsa kalsın başvurucu kadınların yüzde 85’i sistematik olarak psikolojik şiddet görmektedir. Sistematik bir şiddet türü olan ve hem aile içinde hem de toplumsal yapı içerisinde kadının en çok maruz kaldığı şiddet türlerinden biri olan sosyal şiddet, kadınlar tarafından tarif edilmekle birlikte tam olarak tanımlanamamaktadır. Dijital şiddet, tehdit ve ısrarlı takip bir arada görülmekte olup, tanımlamalarında kadınlar tarafından güçlük çekildiği ve sıklıkla birbirine karıştırıldığı gözlemlenmiştir.”
Raporda dikkat çekilen noktalar şöyle:
* Toplam başvuru sayısı dâhil etmediğimiz ve cinsel istismara maruz kalan 97 çocuk (15-18 yaş arası çocuk) Türk Ceza Kanunu’nda reşit olmayanla cinsel ilişki olarak tanımlanan ve çocuğun rızası olduğu varsayılan suç tipine uyduğu gerekçesiyle adli işlem görmüştür.
* Son 5 aylık süreçte Diyarbakır’da üç kadın erkekler tarafından katledilmiştir. Ayrıca, basına da yansıyan, kadın intiharlarının olduğunu biliyoruz. İntihar olarak basına yansıyan veya adli işlem gören vakaların intihar değil cinayet olma ihtimallerinin yüksek olduğunu geçmişten gelen tecrübelerimizden biliyoruz.
* Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davalara katılımı, sınırlı, kâğıt üzerinde ve layıkıyla takip edilmeyen boyuttadır.
* Tedbir kararları 10 gün gibi işlevi olmayan süreler için belirlenmektedir.
* Cezasızlık politikalarının sonuçlarından biri olarak, ısrarlı takiplerin devamı ve bunun yarattığı sonuçlar bazen en ağır şekilde karşımıza çıkmaktadır.
* Elektronik kelepçe uygulaması kimi şiddet vakalarında olmazsa olmaz bir tedbirken, bunun sadece pilot illerde uygulanmaya devam edilmesi, Diyarbakır yerelinde pratikte karşılığı olmayan bir düzenleme olarak kalmasına yol açmaktadır.
* İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddette uzlaştırmayı yasaklarken, aile içi şiddet dosyalarının dahi uzlaştırma bürolarına gönderilmesi, ilgili personelin mevzuat ve bilgi eksikliğini de açığa çıkartmaktadır.
* Kadınların hak arama yollarını, adliyedeki bürokratik işleyişi ve işlemleri bilmemeleri, yine başvuruların adli ve idari mercilerce ciddiye alınmaması, kadınların dil bilmemekten kaynaklı kendilerini ifade etmekte zorlanmaları gibi sebepler başvuru yapmalarının önündeki en büyük engellerdir.
* Mahkemelerin adli yardım başvurularını değerlendirirken kadının gerçekte gelir sahibi olup olmadığı veya gelir sahibi ise de dava harç ve masraflarını karşılayacak durumu olup olmadığını değerlendirmeden talepleri reddetmesi, kadının gerçek ekonomik koşullarını göz ardı ettiğinden yasayla korunmaya çalışılan mahkemeye erişim hakkını ihlal etmektedir.
* Kadınlardan yoksul olduklarını belgelemelerinin istenmesi ve bunun çok detaylandırılması, hem kadınların acil olan işlemlerini uzatması hem de kadınlar için bezdirici olabildiğinden kadınların hak arama yolunu tercih etmemesine sebep olmaktadır.
* Son beş aylık süreçte Diyarbakır’da üç kadın da erkekler tarafından katledildi
Kadın Bakanlığı kurulsun
* Tecavüz sonucu oluşan hamileliklerde kürtaj süresi en az 24 hafta olmalı, 'savcılık izni’ talebiyle kürtajın fiilen engellendiği durumlar ortadan kaldırılmalı, kadının beyanı yeterli görülmelidir.
* Evli kadınların gebeliklerini sonlandırmak istediği durumlarda eşlerden izin isteyen fiili uygulama kaldırılmalı ve kadının beyanı esas alınmalıdır.
* Kürtaj talebiyle sağlık kurumlarına başvuran kadınlara ‘bilgilendirme ve düşünme süresi’ adı altında yapılan ‘ikna uygulaması’ ve psikolojik baskı yasaklanmalıdır.
* İstenmeyen gebeliklerin önlenmesi için gerekli doğum kontrol araç ve ilaçlarının ücretsiz ve kolay erişilir olması sağlanmalıdır.
* Erkekler için doğum kontrol yöntemleri yaygınlaştırılmalıdır.
* Doğum izni ve çocuğun bakımına ilişkin düzenlemelerin sadece kadın üzerinden ele alınıyor olması ve annelik üzerinden kadınla özdeşleştirilmesi ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği, devlet kurumları tarafından resmi hale getirilmektedir.
* Tüm sorun giderilmesi için Kadın Bakanlığı'nın kurulması gerekmektedir. (EMK)