HDP'li Baluken, günlerdir haber alınamayan DBP yöneticisi Külter'le ilgili İçişleri Bakanı Efkan Ala ile görüştüğünü ve Ala'nın herhangi bir gözaltı kaydına rastlanmadığını aktardığını söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili İdris Baluken, günlerdir haber alınamayan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Yöneticisi Hurşit Külter’le ilgili hükümet yetkilileri ile görüştü.
Baluken, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kendilerine “Diyarbakır ve Şırnak valiliğine olayı sordurduğunu” ve herhangi bir gözaltı kaydına rastlanmadığını aktardığını söyledi ve şöyle devam etti:
“Biz de kendisine iki ihtimal belirttik. Birincisi Şırnak’ta operasyonları yürüten güç ordu olduğu için İçişleri Bakanlığı kayıtlarında görünmüyorsa, ordu birimleri içerisinde bu araştırmanın yapılması gerektiğini, İçişleri Bakanı olarak gerekli birimlerle görüşebileceğini; ikinci ihtimal olarak da otonom bazı grupların resmi kayıtlar tutmadan bu tarz bir süreç yürütmüş olabileceğini ve tıpkı 1990’lı yıllardaki gibi bir infaz gibi bir ihtimalin olabileceğini belirttik.”
Ala’nın durumun takipçisi olacağının sözünü verdiğini ancak herhangi bir geri dönüşün olmadığını vurgulayan Baluken, “Bütün bu gelişmeler ışığında kanaatimiz şudur ki yerelden aldığımız bilgilere baktığımızda oradaki güvenlik güçleri tarafından -hangi birim olduğunu bilmiyorum- Hurşit Külter ile ilgili böyle bir süreç gerçekleşmiş ve resmi kayıtlara geçmemiş gibi duruyor. Umarım bu kaygımız doğru çıkmaz. Eğer böylesi bir durum varsa tabi bu Hurşit Külter’in yaşamıyla ilgili ciddi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösterir” dedi.
90’lı yıllarda gözaltında kayıpları hatırlatan Baluken, Külter’İn bir an önce serbest bırakılmasını istedi.
Ne olmuştu?
27 Mayıs'ta "BÖF" adlı ve özel harekatçılara ait olduğu düşünülen bir Twitter hesabından, Külter'in gözaltına alındığına dair fotoğraflar paylaşılmış, daha sonra bu paylaşım geri çekilmiş ve hesap saatlerce askıya alınmıştı.
İMC'nin haberine göre, avukatların başvurusu üzerine Şırnak Emniyet Müdürlüğü, Külter’in gözaltında olmadığı yanıtını vermişti.
Şırnak Valiliği’nden de Külter’in gözaltında olmadığı yönünde bir açıklama yapılmış; ““Bazı sosyal medya paylaşımlarında Hurşit Külter isimli şahsın emniyet tarafından gözaltına alındığına dair paylaşımlar yapılmaktadır. Söz konusu şahıs, emniyet birimlerimiz tarafından gözaltına alınmamıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” denilmişti.
İHD’li avukatlara da 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı “Bu isimde birisi gözaltında değil” demişti.
Külter’in ailesi, Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruda bulunurken, sosyal medyada Hürşit Külter için, “#HurşitKülterNerede” hashtag’i ile kampanya başlatıldı. (ÇT)
İşkence mağduru Afganistanlı aile hayati tehlike ile karşı karşıya
Tebriz S., diyalize giremediği takdirde hayati tehlike ile karşı karşıya kalacak. S.’nin sağlığı, diyaliz tedavisine erişebilmesine bağlı ve bu tedavi engellenmiş durumda. Ailenin avukatı, mevcut hukuki sürecin ardından dahi sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının kapalı olduğunu belirtiyor.
İşkence mağduru Afganistanlı bir aile, oldukça acil bir durumla karşı karşıya. Ailenin 29 yaşındaki oğlu T. S., %99 engelli ve diyabet hastası.
Aynı zamanda görme engelli ve sağlığını sürdürebilmesi için haftada üç kez diyalize girmek zorunda. Ancak, son gelişmeler nedeniyle S.'nin diyalize erişimi engellenmiş durumda ve hayatı tehlike altında.
Uluslararası Koruma Başvurusu ikinci kez reddedildi
Afganistan'da asker olarak görev yaparken ağır işkencelere maruz kalan S. ailesi, yaklaşık 10 yıl önce Türkiye'ye sığındı. Aile, Yalova'da ikamet ettikleri dönemde Yalova İl Göç İdaresi tarafından uluslararası koruma başvuruları reddedildi. Ancak aile, açtıkları davayı kazanarak tekrar kimlik aldı ve uluslararası koruma statüsüne kavuştu. Hukuki mücadelesini kazanan aile, Bursa'ya sevk edilerek burada yaşamaya başladı. Ancak, geçtiğimiz hafta Bursa İl Göç İdaresi, mahkeme kararıyla verilen hakları hiçe sayarak, aileye ait uluslararası koruma başvurularını ikinci kez reddetti ve kimliklerine el koyarak sağlık hizmetlerine erişimlerini engelledi.
S., diyalize giremediği takdirde hayati tehlike ile karşı karşıya kalacak. S.'nin sağlığı, diyaliz tedavisine erişebilmesine bağlı ve bu tedavi engellenmiş durumda. Ailenin avukatı, mevcut hukuki sürecin ardından dahi sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının kapalı olduğunu belirtiyor.
Avukat Duygu İnegöllü, "Müvekkilimizin diyalize girememesi durumunda hayatı tehlikeye girecek. Ancak, idari işlemin yürütmesi durmasına rağmen sağlık hakkı sistem üzerinden kapalı olduğu için hastaneye başvuru yapamıyorlar. Daha önce mültecilik talepleri kanıtlanmış bir aile şimdi sonsuz bir belirsizlik içinde bırakılmış durumda" dedi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfından takibini yürüten Sosyal Hizmet Uzmanı Bilal Yıldız şu bilgiyi verdi:
"Başvurucularımız olan bu aile ülkelerinde işkence gördükleri için Türkiye'ye sığınmışlardır. Haklarında bu konuda kesinleşmiş mahkeme kararı olmasına rağmen Bursa İl Göç İdaresi tarafından ikinci kez uluslararası koruma statüleri iptal edildi. Danışanım T.S tam bağımlı engelli statüsünde olup %99 engelli raporu mevcuttur. Haftada 3 kez diyalize girmesi gerekiyor. Diyalizi düzenli alamaması halinde hayatını kaybetme tehlikesi mevcuttur. Av. Duygu İnegöllü tarafından tüm hukuki süreçler işletilmiş olmasına rağmen halen bir sonuç elde edilememiştir. Bursa Göç İdaresine yaptığımız başvurulara da hiçbir yanıt alamadık. Bursa İl Göç İdaresinin almış olduğu karar henüz kesinleşmiş bir karar olmamasına rağmen kişinin sağlığa erişimi engelleniyor. Yaşam hakkı ihlaline gidecek bir uygulama ile karşı karşıyayız. Yetkililere derhal bu durumu düzeltmeleri için çağrıda bulunuyorum ben de. Herkesin yaşam hakkını korumak devletin temel sorumluluğu olduğunu hatırlatırım."
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.
“O an aklımdan birçok şey geçti. ‘Bıraksaydın gitseydi’ dedim kendime. ‘Eşimle, çocuğumla bir daha konuşabilecek miyim?’ diye düşündüm. Nefesim kalmamıştı, aracın kaputuna vurarak kurtulmaya çalıştım ama o hâlâ gazı köklüyordu. O an 'Bitti' dedim... Defalarca öldüm ama hâlâ yaşıyorum.”
İstanbul’da moto kurye olarak çalışan Fatih Ferah, 9 Şubat’ta Pendik’te trafikte yaşanan bir tartışmanın ardından, bir otomobil sürücüsünün aracını üzerine sürmesiyle ağır yaralandı.
Olayın ardından sosyal medyada büyük bir tartışma yaşandı; bazı otomobil sürücüleri kırılan aynayı öne çıkararak kuryeye tepki gösterirken, birçok kişi de Fatih Ferah’a destek oldu.
Fatih Ferah’ın yaşadıkları, moto kuryelerin trafikte nasıl bir tehlike altında olduğunu ve toplumun bu meslek grubuna nasıl yaklaştığını gözler önüne seriyor. Zamanla yarışan kuryelere yönelik düzenlemeler ve alternatif çözümler sunulmadığı için, araç sürücüleri ile kuryeler trafikte sürekli karşı karşıya geliyor. Ferah’ın yaşadığı olay, bu karşı karşıya gelişin nasıl tehlikelere dönüşebileceğinin en çarpıcı örneklerinden biri. Artık “kim haklı, kim haksız” tartışmasının ötesine geçerek, moto kuryelerin trafikte karşılaştığı ve sebep olduğu sorunları ele almak, çözüm üretmek gerekiyor.
Moto kurye Fatih Ferah ile geçirdiği kazayı, trafikte kuryelerin maruz kaldığı tehlikeleri ve kamuoyunun tepkilerini konuştuk.
Kaburgalarınızda ciddi kırıklar ve başka yaralanmalar olduğu biliniyor. Şu an sağlık durumunuz nasıl?
Teşekkür ederim. Kaburgalarımda dokuz kırık var, ikisi parçalı. Akciğerim sönmüş, karaciğerimde yırtık var. Sol kolumda lif yırtılması mevcut. Nefes almakta zorlanıyorum ve oturarak uyuyorum. Hareketlerim çok kısıtlı, iyileşme sürecim zor geçiyor.
O gün trafikte tam olarak neler yaşandı?
Yolumda ilerlerken başka bir motorcunun bir sürücüye küfür ettiğini fark ettim. O motorcuyu sakinleştirip yoluna devam etmesini sağladım. Ancak otomobil sürücüsü aracıyla motoruma çarptı ve ayağımı sıkıştırdı. Onu koruduğum halde saldırgan bana yöneldi. Camına yaklaşıp “Neden böyle yapıyorsun? Ben seni korudum” dediğimde bana küfür etti, motoruma vurdu ve kaçtı.
“O an ‘bitti’ dedim”
Bu noktada sizin müdahaleniz nasıl gelişti?
İkinci kez camına yaklaşıp uyarmak istedim ama yine küfür etti ve durmadı. Aynasını kırarak dikkatini çekmek ve durmasını sağlamak istedim. Ancak o an gazı kökleyip beni sıkıştırdı. Kaburgalarımın kırıldığını ve nefesimin kesildiğini hissettim. O an aklımdan birçok şey geçti. “Bıraksaydın gitseydi” dedim kendime.
“Eşimle, çocuğumla bir daha konuşabilecek miyim?” diye düşündüm. Nefesim kalmamıştı, elimi aracın kaputuna vurarak kurtulmaya çalıştım ama o hâlâ gazı köklüyordu. O an “Bitti” dedim, ambulansı bile hayal etmiyordum. Defalarca öldüm ama hâlâ yaşıyorum.
*Otomobil sürücüsünün, moto kurye Fatih Ferah'ı ezmeye çalıştığı ana ilişkin kamera görüntüsü. Sürücünün arkadan çarptığı Ferah, otomobil ile öndeki oto çekici arasında sıkışıyor.
Sosyal medyada olay sonrası tartışmalar büyüdü. Bazı insanlar kırılan aynaya odaklanarak sizi suçladı. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ne yazık ki insanlar vicdanlarını kaybetmiş. Olayın öncesini bilmeden, bana çarpıp kaçtığını defalarca anlatmama rağmen birçok kişi sadece kırılan aynayı konuştu. Kuryelere ve motorculara yönelik bir önyargı var. “Motorcu terörü” gibi algılar yaratılıyor. Oysa motosikletini kurallara uygun süren, işini hakkıyla yapan çok insan var. Ama insanlar bizi sadece “trafikte sorun çıkaran” bir grup olarak görüyor.
İnsanlığımızı sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. 3-5 bin liralık bir aynanın bir insan hayatından değerli olduğunu düşünen bir noktaya gelmişiz, yazık. Nasıl bir zamana nasıl bir çağa gelmişiz, üzülüyorum.
“Bizi taşıt olarak görmüyorlar”
Moto kuryeler ve diğer motosiklet sürücüleri trafikte hangi tehlikelerle karşı karşıya kalıyor?
En büyük sorun, bizi yolda bir araç olarak görmemeleri. “Çekil önümden”, “Ne işiniz var trafikte?” gibi sözleri çok duyuyoruz. Oysa aynı insanlar motosikletli kuryeler sayesinde siparişlerine ulaşıyorlar. Bizi taşıt olarak görmüyorlar, hep bir engel olarak düşünüyorlar. O yüzden sıkıştırmalar, tehlikeli sollamalar ve dikkatsiz hareketler çok fazla. Maalesef bu kazalar ve cinayetler artıyor.
Motorcu ve moto kuryeler olarak, işini layığıyla yapan, motorunu kurallara uygun şekilde süren birçok insan olduğu gibi, trafik kurallarına uymayan kardeşlerimiz de mevcut.
Motor, küçük ve genişlik bakımından uygun olduğu için trafikte araç aralarından veya araçların sağ tarafından geçerek trafiği tehlikeye atan motorcu ve kuryelerimiz de var. Ancak beş parmağın beşi bir değil, bu yüzden genelleme yapamayız. Genellemeden kastım; “Siz motorcular aynısınız, motorcu terörü, trafikte fink atıyorsunuz, aynalar kırıyorsunuz, ölün, geberin, ayna kırdın geber, iyi olmuş, beter ol” gibi söylemler. İnsanlar bu algıyla konuşur ve yorum yapar oldu, yazık. İnsanlığımızı sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum.
Sürücülerin kuryelere karşı daha dikkatli olması için neler yapılmalı? Yasal düzenlemeler veya farkındalık çalışmaları konusunda bir çağrınız var mı?
Araçlar arasındaki takip mesafesinin bizim için de geçerli olduğunu hatırlatmak isterim. Tamponumuza kadar yaklaşıp kornaya basmak yerine, aradaki takip mesafesine uyulmalıdır.
Esnaf kurye olarak çalışıp devletimize milyarlarca vergi öderken, maddi ve manevi tazminatın asgari ücretten hesaplanması bizi derinden üzüyor. Bununla ilgili Meclis’te çalışmaların başlaması gerektiğini düşünüyorum. Ben asgari ücretle çalışmıyorum, vergimi de ödüyorum. Vergi mükellefi olduğum hâlde asgari ücret üzerinden ödeme almam ne kadar doğru?
Bu olaydan sonra sizin için adaletin sağlanması ne anlama geliyor? Saldırganın en ağır cezayı almasını talep ediyorsunuz, ancak mevcut hukuk sistemi sizce motosiklet sürücülerini yeterince koruyor mu?
Ben, devletimizin adaletine ve avukatıma sonsuz güveniyorum. Olanlar ortada; görüntüler, video kayıtları, her şey mevcut. Yüce devletimiz zaten bu kayıtları benden önce inceleyerek şahsın tüm yalan ifadelerini ortaya çıkarmıştır.
9 ila 15 yıl arası hapis cezası alması gerekirken, örneğin 9 yıl ceza alıp bipolar hastası olduğu gerekçesiyle, yıllardır elinden alınmayan cezai ehliyeti nedeniyle cezasının üçte biri indirilerek 6 yıla düşürülmesi beni derinden üzer. Bu kişi serbest kaldığında başka canlar yanmaya devam edecektir.
Kuryelerle ilgili yasal düzenlenmelerin gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar vergi ve ceza öderken, tazminat hakkımızın asgari ücret üzerinden hesaplanması yanlış.
Otomobiliyle olay yerinden kaçmaya çalışan V.K., iki araca daha zarar verdikten sonra polis ekiplerince yakalanmıştı. Adliyeye sevk edilen V.K., çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan tutuklanmıştı.
“Son yıllarda kurye cinayetleri ve ölümleri arttı”
Sizce bu olay, moto kuryelerin yaşadığı tehlikelerin bir örneği mi, yoksa olağanüstü bir durum mu? Günlük iş hayatınızda benzer şekilde trafikte risk altında olduğunuzu hissettiğiniz anlar oluyor mu?
Genellikle bu tehlikelerle karşı karşıya kalıyoruz. Araçlarımızın küçük olması nedeniyle bizi trafikte bir taşıt olarak görmüyorlar. “Çık kenara, çekil önümden, ne işiniz var sizin trafikte?” gibi ifadeleri sıkça duyabiliyoruz. Sanki kendileri hiç sipariş vermiyormuş gibi bir tavır sergiliyorlar.
Sosyal medya ve televizyon kanallarında bu tür olaylara sıkça rastlıyoruz. Benim kazam olağanüstü bir durum olsa da, son yıllarda kurye cinayetleri ve ölümleriyle sık sık karşılaşıyoruz. Kendimizi sürekli risk altında hissediyor ve korkarak çalışıyoruz. İnsanların bu konuyla ilgili vicdansız ve acımasız yorumları da bu durumu doğruluyor. Bu son derece üzücü ve düşündürücü bir tablo.
*Moto kurye Fatih Ferah, avukatı ve meslektaşları İstanbul Anadolu Adliyesi önünde, 25 Şubat 2025. (Fotoğraf: Mesut Çeki)
Son olarak, kamuoyuna ve yetkililere vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Motosikletli kuryelerin yaşadığı sorunlara dikkat çekmek için neler yapılmasını istersiniz?
Kamuoyuna ve yetkililere söylemek istediğim çok şey var, ancak en önemlisi şu: Benim yaşadığım olay, toplumda moto kuryelere ve motosiklet sürücülerine yönelik nefretin ne boyuta ulaştığını gözler önüne serdi. Emin olun, eğer motosiklet sürücüsü değil de yaya olsaydım, o şahıs bana bunu yapmayacaktı.
Toplumumuzda bize karşı beslenen bu kin ve nefretin sebebini anlayamıyorum. Bunun üzerine kapsamlı bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde, her meslektaşımız bir kaza geçirdiğinde benzer senaryolar yaşanmaya devam edecektir. Bu duruma acilen bir çözüm bulunmalıdır.
Özellikle ilk ve ortaokullarda motosiklet sürüşü tanıtımı, trafik kuralları eğitiminde motosikletlilere daha fazla yer verilmesi, toplumda daha görünür olmamız ve STK’lerle daha fazla etkinlik düzenlenmesi gibi adımlar atılmalıdır. Ayrıca, trafikte saygı eğitimi konusunda bilinçlendirme çalışmalarına daha fazla önem verilmelidir.