Satılmayı bekleyen toplam konut sayısı tam olarak bilinmiyor fakat 2 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye pazarı bu kadar konutu satmaya yetecek büyüklükte değil.

AKP’nin tek seferlik projeler dizisine şimdi de sebze tanzim satışı eklendi. Bundan önceki tek seferlik projelerde olduğu gibi, bunun da mevcut durum üzerinde görece iyileşmeler sağlayacağı fakat uzun dönemde sorunu daha da büyüteceği belli oluyor.

İşsiz, eğitimsiz, gelirsiz, statüsüz olarak yıllar geçiren gençlerin nerelere savrulacağını önceden kestirmek mümkün değil. Tarih, en azından bir kısmının, yasadışı işlere bulaşmaları ve faşizan milliyetçi hareketlere taban teşkil etmeleri ihtimalinin çok güçlü olduğunu gösteriyor.

Rahip Brunson’un serbest bırakılması ne ABD ile aramızdaki sorunların çözülmesine yarayacak ne de enflasyonun indirilmesine. İşe Brunson’un neden hapse atıldığını düşünerek başlamak daha doğru olabilir.

Yeni Ekonomi Programı hükümetin hala ekonomik krizin temelinde yatan sorunların farkında olmadığının göstergeleriyle dolu.

Berat Albayrak lafı uzatarak ve konuya dair bildiği her şeyden söz ederek hocayı veya jüriyi ikna etmeye çalışan kurnaz bir öğrenciye benziyordu.

Ekonomiyi kurtarmaya yetmese de bedelli askerliğin çok yararlı olduğu kanısındayım. Artık askere aldıkları gençleri, yerli yersiz “Her Türk asker doğar” diye bağırtmaları zor olacak.

Muhtemelen Merkez Bankası ne kadar olacağını bilemediğimiz bir düzeye kadar bekleyecek ve Dolara müdahale edecektir. Müdahaleye rağmen bu eğilim devam edecektir.

“Ahdim olsun ki” diye başlıyor; ihracat artacak, enerjide dışa bağımlılık azalacak, yerli otomobil yapılacak... bunların nasıl yapılacağına ilişkin hiçbir açıklamaya gerek duyulmuyor. Bütün bunların yapılacağının tek garantisi “Ahdim olsun ki” diyen kişi.

Türkiye bu üniversitelerle bilimsel atılım yapamayacak, sanayide dönüşüm sağlayamayacak. Bu hukuk sistemiyle gelir dağılımı düzelmeyecek, iç talep yükselmeyecek.

Seferberlik, coşku, mehter gibi kavramların pratik bir değeri olduğuna inanacaksak, 1,5 milyonluk bir işveren örgütü olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği sözünü yerine getirememiş demek oluyor.

Tamam, mağduriyet duygusu siyasette iyi iş yapıyor, tecrübeler ortada. Fakat dünyanın en mağdur insanlarının üzerinden mağduriyet yaratmakta da ahlaki bir sorun var.

Büyük şirketlerin sahipleri, kendi sistemlerini sarsma, devletlerini zayıflatma pahasına kamu hizmetlerine katkı vermekten kaçınırlar; paralarını vergi cennetlerine kaçırır. Aslında işlerin iyi gittiği dönemlerde bu pek de sorun edilmez.

Arap alfabesinde şedde denilen bir işaret vardır. Bir harfin üzerine konduğunda o harfin iki kere yazılmış gibi okunacağını gösterir. Asıl anlamı da sert, katı, yoğun demektir. Türkiye’deki işsizlik de böyledir, hem çok yoğundur hem de serttir, katıdır.

Verilen evet oyları sadece diktatörlüğe değil aynı zamanda yoksulluğa da evet anlamına gelecektir.

Referandumda “evet” oyu vermek, Rusya uçağının düşürüldüğünü duyunca ayağa fırlayıp alkışlamaya benzeyecek.

Suriye’de 15 milyon insanın yaşadığı yerlerin ağır tahribata uğradığı düşünülebilir. Bu da aşağı yukarı 3 milyon konutluk bir potansiyel yapar. Bu potansiyeli izleyen ve hesaplayan birilerinin olduğundan kuşku duymamak lazım.

Anadolu aslanı, kaplanı diye pohpohlanan grupların ne tür sürpriz kararnamelerle karşılaşacağını, referandumda evet oyları kazanırsa, kısa sürede öğrenebiliriz.

Dolar ve euronun son günlerdeki hızlı tırmanışı kontrolsüz bir savruluşun sonucu olabilir. Söz konusu kontrolsüz savruluşun ekonomiden çok siyasal koşullardan kaynaklanması olasılığı yüksektir.

TÜİK milli gelir hesaplarında yeni bir yöntem uygulamaya başladı. Ekonomide olumsuz göstergelerin öne çıktığı, bir dönemde böyle bir yöntem değişikliğine gitmenin kuşku uyandırması doğaldır.