"Eşitliği öğretemeyen bir eğitim sistemi, adaletsizliği büyütür."
Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi, bireylerin cinsiyet temelli kalıp yargılardan arınmasını, kadın ve erkek arasında fırsat eşitliğinin sağlanmasını, ayrımcılığın önüne geçilmesini ve daha adil bir toplumun inşa edilmesini amaçlayan bir eğitim anlayışıdır. Ancak Türkiye’de, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından bu eğitime sıcak bakılmadığı, hatta zaman zaman açıkça karşı çıkıldığı görülmektedir. Bu durumun nedenleri, sosyolojik perspektiften değerlendirildiğinde; politik, kültürel ve ideolojik dinamiklerle bağlantılı olduğu söylenebilir.
MEB toplumsal cinsiyet eşitliği dersine neden karşı?
Türkiye’de toplumsal cinsiyet rolleri büyük oranda geleneksel normlara dayalıdır. Kadının aile içindeki rolü genellikle annelik ve ev içi sorumluluklarla tanımlanırken, erkek çalışıp ailesini geçindiren figür olarak görülmektedir. MEB’in eğitim politikaları, büyük ölçüde bu geleneksel yapı ile uyumludur ve bu nedenle cinsiyet eşitliği temelli eğitim politikalarına mesafeli durmaktadır.
Türkiye’de eğitim politikaları, iktidarın ideolojik bakış açısıyla şekillenmektedir. İktidar, muhafazakâr ve dindar bir toplum anlayışını öncelediği için, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuların eğitim müfredatına eklenmesi çoğu zaman “aile yapısına tehdit” olarak algılanmaktadır. Hatta bazen toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı, "Batı kaynaklı bir dayatma" olarak yansıtılıp, müfredata eklenmesine bir gerekçe bile yapılmaktadır.
Bazı muhafazakâr çevreler, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimini LGBTİ+ haklarıyla özdeşleştirerek bu eğitimin “cinsiyetsizleştirme” politikalarının bir parçası olduğunu iddia etmektedir. Özellikle "aile dernekleri" ve dini gruplar, bu eğitimin verilmesine karşı örgütlü bir şekilde hareket edebilmektedir.
Cinsiyet eşitliği eğitimi, kadınların eğitimde ve iş hayatında daha aktif olmasını teşvik eden bir anlayışa dayanır. Ancak patriyarkal yapı içerisinde, kadınların daha bağımsız hale gelmesi ve geleneksel rollerini sorgulaması bazı kesimler tarafından tehdit olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, eğitim sisteminde cinsiyet eşitliği yerine “aile değerleri” odaklı bir söylemin öne çıkarıldığı görülmektedir.
Sosyolojik faydaları
Eğitim yoluyla verilen cinsiyet eşitliği bilinci, kadınların toplumsal yaşamın her alanında daha aktif rol almasına katkı sağlar. Kadınların sadece anne veya eş olarak değil, birey olarak da değerli oldukları anlayışı yerleşir.
Kadınlara yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en ağır sonuçlarından biridir. Cinsiyet eşitliği eğitimi, bireylerin daha eşitlikçi ve empatik yetişmesini sağlayarak kadına yönelik şiddetin azaltılmasına katkıda bulunabilir.
Kadınların iş gücüne katılımı, ekonomik büyüme için büyük önem taşımaktadır. Ancak kadınlar eğitimden başlayarak birçok alanda ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Cinsiyet eşitliği eğitimi, kadınların mesleki hayatta karşılaştıkları engelleri aşmalarına yardımcı olabilir.
Erkekler ve kadınlar, belirli meslek gruplarına "uygun" olarak görülmektedir. Bu algının değişmesi, meslek alanlarında daha eşitlikçi bir dağılım yaratabilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi, bireylerin daha özgür ve bilinçli yurttaşlar olmalarını sağlar. Toplumsal rollerin sorgulanması, bireylerin yalnızca cinsiyetlerine göre değil, yeteneklerine göre değerlendirilmesini teşvik eder.
Geleneksel aile yapısında çocuk bakımı ve ev işleri büyük ölçüde kadınların sorumluluğundadır. Ancak cinsiyet eşitliği eğitimi ile erkeklerin de bu sorumlulukları paylaşması gerektiği bilinci oluşturulabilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin müfredata dâhil edilmesi, uzun vadede toplumsal eşitlik, adalet ve kalkınma açısından büyük faydalar sağlayacaktır. Ancak, geleneksel cinsiyet rolleri ve muhafazakâr değerlerin baskın olduğu toplumsal yapıda, bu eğitimin benimsenmesi konusunda zorluklar yaşanmaktadır. Bu noktada, akademik ve sivil toplum destekli bilinçlendirme çalışmalarının önem kazandığı söylenebilir. Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi, bireylerin daha eşit, adil ve şiddetten uzak bir toplumsal yapıda yaşaması için kritik bir adımdır.
(AÖ/RT)