*Görsel betimleme: Yüksekova Belediyesi önünde toplanmış bir grup kadın görülüyor. Kadınlar, "Feministler Kayyıma Hayır Diyor" yazılı büyük bir pankart tutuyor. Ayrıca, birçok kadın mor zemin üzerinde kadın sembolü bulunan bayraklar taşıyor. Çoğu kadının üzerinde beyaz tülbent var.
"Kadınlar için daha fazla hak talep ettim çünkü kadınların nelere katlanması gerektiğini biliyorum."
- Evita Peron
Önce kadın yaşam merkezlerini kapatıp yerlerine kuran kursu açtılar.
Ardından, evlenme dairelerini çoğalttılar. Aileyi güçlendirecek politikaların güçlendirilmesi için çalıştılar.
Mesela kadınlara, şiddet gördüğünde veya bir zorluk yaşadığında “şükretmesi” önerildi hatta “şükretme kursu” açtılar.
Bir toplumu daha da “erkek”, daha da “patriyarka”ya odaklı yapmak için yürüttükleri çalışmalar bunlarla sınırlı kalmadı.
Mesela, kadınların şiddete karşı başvurduğu şiddet hatlarını kapattılar.
Kadın sığınakların erkek kahvelerine çevirdiler.
Kim mi bunlar? AKP’nin Kürt illerine atadığı erkek kayyımlar.
İktidarın, kendisine oy vermeyen Kürt halkına reva gördüğü cezalandırma sistemi “kayyımlar” elbette sadece demokrasiye değil kadın haklarına da büyük zarar veriyor.
Kayyım atamaları sonucu, örneğin geçmişte Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde Kürt siyasetinin temel aldığı “cinsiyet özgürlükçü ekolojik” paradigmanın yerini “erkek egemen/ kutsal aile” politikalarının alması en çok da o bölgelerde yaşayan kadın ve çocukları etkiliyor.
Bunu, en somut örneklerini ve raporlarla DEM Parti’li siyasetçiler defalarca kez de anlattı en nihayetinde.
Elbette İstanbul’daki kadın hareketi, feministler de Kürt illerdeki bu kadın hakları karşıtı politikalara karşı sessiz kalmadı. Hem dayanışmak hem de olan biteni yerinden anlayabilmek için ilk olarak Diyarbakır ve Batman’a gittiler.
Ardından, Hakkari Belediye Başkanı Eş Mehmet Sıddık Akış’ın yerine kayyım atanmasının ardından 6 - 7 Temmuz’da Hakkari’ye gittiler.
Fotoğraf ve videolardan dayanışmanın gücünü hissediyorsunuz da. Ek olarak 18 Temmuz’da İstanbul Feminist Mekan’da hazırladıkları raporları paylaştılar.
Yazının ilk girişinde okuduğunuz bilgiler de o raporun bir parçası.
Feministler adına Selin Top ve Betül Topkaya’nın paylaştığı rapordan öne çıkanlar, eşitlikçi politikalardan vazgeçildiğini ne olduğunu gözler önüne sererken, yapılması gerekenlere de dikkat çekiyor.
Rapor özetle şu noktalara burgu yapıyor:
Korkmuyoruz, Burada Söz Kurmamız Engellense Başka Yerde Yine Büyütürüz Mücadeleyi
Yaşadığımız Kentleri Kadın Kentlerine Dönüştürme İddiası
Kayyımların Kadın Kazanımlarına Saldırısı
Kadın Yaşam Merkezlerini Kapatıp Yerlerine Kuran Kursu Açtılar
Şiddet Hatlarını Kapatarak Kadınları Yalnız Bıraktılar
Kadın Sığınaklarını Erkek Kahvelerine Çevirdiler
Kadın Akademilerini Kapatıp Kadına Annelik Öğrettiler
Kamusal Alanlarda Kadınların Var Olması Neredeyse İmkansız Hale Geldi
Van’da Eko-Kırım Politikaları ve Kadın Yoksulluğunun Derinleşmesi
Kadınların Talepleri: Yol, Su ve Bir Araya Gelebilecekleri Alanlar İstiyorlar
Kadın hakları savunucuları, feministler, kayyım rejiminin baskılarına karşı durarak, eşitlikçi ve adil bir toplum inşa etme yolunda kararlılıkla ilerliyor.
Bu kadılar için raporun ana başlıklarından biri olan “Kendine Ait Odada’dan Kendine Ait Belediye’ye” hayal değil…
İstanbul’dayken kalbinin Kürt illerinde çarptığı, kapsayıcı ve birbirinden farklı ama ayrılmaz bir hat üzerinden ilerleyen ve dahası yükselen bir mücadele tarzı için hiç hayal değil...
Patriyarkal iktidarın tüm baskısına, kayyım ve asimilasyon politikalarına karşın bu illerde kadınların hayatlarına sahip çıkma arzusuna, eşit, özgür bir yaşam için mücadelesine tekrar şahit olduk.
— Aralık Feminist Kolektif (@aralikfeminist) July 19, 2024
Bu saldırıların gücünü aldığı patriyarkaya karşı ortak mücadeleyi sürdüreceğiz. https://t.co/5GnEj87TtK
(EMK)