Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın aylardır kadın örgütleriyle birlikte üzerinde çalıştığı "Kadının ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı" dün Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Bakanlık tasarıyı 8 Mart'a kadar yetiştirmek istiyor.
Bakanlıkla tasarının hazırlanması sürecinde yapılan toplantılara katılan Şiddete Son Platformu'ndan Mor Çatı avukatı Çiğdem Hacısoftaoğlu, tasarıyı bianet'e anlattı:
"Bu, 19 Eylülden beri devam eden bir süreç. O zamandan beri çeşitli taslaklar yayınlandı, biz her seferinde eksikler ve yanlışlar konusunda itirazlarımızı dile getirdik.
" Ama asıl infial yaratan 9 Ocak tarihli Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nin (KSGM) sitesinde yer alan taslaktı. Bu taslakta mülki amirlerin yetkilerinin genişletilmesine, kapsam maddesinde 'yakın ilişkide olanların' çıkarılarak medeni hallere atıflar yapılmasına, sadece evli kadınları koruması üzerine itiraz ettik.
" Bunun üzerine de 12 Ocak'taki toplantı oldu ve oraya katılan tüm platformlar Şiddete Son Platformu'nun itirazlarını destekledi. Böylece Bakanlık'ta iki günlük bir toplantı yaptık. Karar ve önerilerimizi sunduk.
" Asıl istediğimiz bu süreçten sonra taslak hazırlandığında kamuyla paylaşılmadan bizimle tekrar bir toplantı düzenlemesiydi. Çünkü görüş ve önerilerinizi anlatmak başka, bunların taslağa nasıl yansıtılacağı başka. O toplantı olmadı. Biz taslak üzerinde yoğun bir şekilde çalışmaya devam ederken Bakanlar Kurulu'na gönderildi.
"Ama bir takım istek ve taleplerimiz taslağa yansıtıldı."
Hacısoftaoğlu, yapılan görüşmeler ve toplantıların ardından son halini alan "Kadının ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı"nı madde madde yorumladı:
Amaç ve kapsam
* "Yakın ilişki" ifadesi taslağa girmedi ama medeni hale herhangi bir atıf yapılmayarak, tüm kadınların bu kanun kapsamında korunmasının sağlandığını düşünüyoruz.
* "Kadın-erkek arasındaki fiili eşitliği sağlamak" ifadesinin amaç kapsamına girmesi çok önemliydi ama girmemiş. Kadına yönelik şiddet, kadın-erkek arasındaki fiili eşitsizliğinden doğar. Bu nedenle amacın o fiili eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik olması gerekirdi.
* Uluslararası sözleşmelere, genel bir ifadeyle de olsa, bir atıf olması olumlu bir gelişme.
Destek Merkezleri
* Şiddet önleme ve izleme merkezleri yasaya girdi. Çünkü yasalar hep olur ama önemli olan uygulamadaki sorunlardan hareketle bir mekanizma oluşturmak. 4320'den uygulanmadığı ve denetimi olmadığı için yakınıyorduk. Şimdi yasanın nasıl uygulanacağının denetlenmesine yönelik bir irade olması olumlu bir gelişme.
* Tüm koruma talepleri, kararlar , zorlama hapsi kararları vs. bu merkezlere bildirilecek ve böylece tek bir yerden bu kararların takibi sağlanabilecek.
Mülki amirlerin yetkileri
* Kişilerin insan hak ve hürriyetlerine ilişkin kararların mülki amirlere verilmesine karşı çıkmıştık. Çünkü biz şiddet uygulayan da olsa, bir kişinin evden uzaklaştırılmasının ancak hakim kararı olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu itirazımız kabul gördü. Artık mülki amirler sadece şiddete maruz kalanlara koruyucu tedbirler verebiliyorlar.
* Kolluk kuvvetlerine verilen yetkiler önemli. Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda, şiddet uygulayanı/uygulama tehlikesi bulunanı o yerden uzaklaştırma yetkisi verildi.
Tedbir kararları
* Eskiden tedbir kararı ihlallerinde aylarca süren hukuki bir süreç gelişiyordu. Artık Aile Mahkemesine yapılan bir başvuruyla, şiddet uygulayan 3-10 güne kadar zorlama hapsine tabi tutuluyor. İhlalin tekrarında ise 5-30 gün zorlama hapsi uygulanıyor.
* İlk başvuruda tedbir kararı altı aylık veriliyor. Eskiden, şiddet devam ediyorsa kadınların sürekli başvuru yapması gerekiyordu. Artık tehlike olasılığı devam ediyorsa, süresiz tedbir kararları da verilebilecek.
* Artık yetki sorunları nedeniyle kadınlar mahkemeden mahkemeye gitmeyecek. En yakın yer aile mahkemesinden tedbir talep edebilecek. Yetkisizlik nedeniyle herhangi bir red kararıyla karşılaşmayacaklar.
* Sivil kurumların (kadın örgütlerinin) kendilerine başvuranları bildirim yükümlülüğü kaldırıldı.
Eksikler
* Merkezler üzerine biraz daha çalışılıp daha iyi formüle edilmesi sağlanabilirdi.
* Bu merkezler şiddet uygulayana da hizmet verecek. Biz şiddet görenle uygulayanın aynı merkezde servis almasına itiraz ettik. Böylece zorunlu haller dışında bu hizmetlerin farklı merkezlerde sunulacağına dair bir madde eklendi. Ama aslında bu merkezlerin sadece şiddete maruz kalana hizmet verecek yerler olması gerekirdi.
* Hakimlerin, tedbir kararı süresince sağlık giderlerinin Sağlık Bakanlığı'yla yapılacak bir protokol aracılığıyla, bu kanun kapsamında devlet tarafından karşılanmasını istemiştik. Ancak taslakta "kadının sosyal güvencesi olmaması halinde sağlık giderlerinin karşılanması" ifadesi yer alıyor. Bu, kocası aracılığıyla sosyal güvencesi olan kadınlar açısından tehlikeli. Bu uygulama, gizliliğin ihlaline neden olacak. Çünkü örneğin kadın ameliyat edildiğinde fatura kocasına gidebilir, bu kadını bulmasına neden olabilir.
* Uygulayıcılara, kolluk kuvvetlerine eğitim verilecek. Ancak asıl uygulayıcılar yargı makamları, yani bu eğitimin hakim ve savcılara verilmesi gerekiyor. Bu öneri taslağa geçmedi.
* En önemlisi kadın örgütlerinin davaya müdahilliği sorunuydu. Ancak taslağa sadece Aile ve Sosyal Bakanlığı'nın müdahil olabileceği yazıldı. (ÇT)