Kuşhan'ın Sorularına Doğru Yanıtı Vermemek Müşterinin Hatasıymış...
Hürriyet'in Kelebek ekinde 31 Ağustos Pazar günü Ayşe Arman'ın Muzaffer Kuşhan'la röportajı yayımlandı. Röportajdan, Dilan Kurt'un ölümüyle, merkezdeki kilo kaybettirme yöntemleri arasında kurulabilecek ilgiye dair bölümleri yayınlıyoruz...
Ayşe Arman: İyi ama detaylı bir check-up yapılmadı bana. Sadece kanım alındı, tansiyonum ölçüldü. Başkalarına yapılıyor mu?
Muzaffer Kuşhan: İnsülin kullanan şeker hastalarını, kalp yetmezliği ve kontrol edilemeyen yüksek tansiyonu olanları kabul etmiyoruz. Yani buraya alacağımız kişilerin az çok sağlıklı olması gerekiyor. Siz de öyleydiniz...
"Yalan söylediyseniz ben ne yapayım?"
A.A: Nereden biliyorsunuz? Muayene edilmedim ki...
M.K: Öyle şey olur mu? Formları doldurdunuz, doktor kontrolünden geçtiniz, bize sağlığınız hakkında bilgi verdiniz. Yalan söylediyseniz ben ne yapayım. Neticede sizin beyanlarınıza bakıyoruz.
A.A: Peki nasıl oluyor da 48 yaşındakiyle sekiz yaşındaki aynı şeyi yiyor?
M.K: 8 yaşındaki takviye istiyorsa biz onu yapıyoruz...
A.A: O istemeyecek ki siz söyleyeceksiniz...
M.K: Gayet sağlıklı bir diyet veriyoruz. Dokuz ve on yaşında zaten bir iki kişi var. Ailelerinin isteği üzerine alındılar ama bakın onların sağlığında negatif bir şey göremezsiniz. Zaten şişman çocuk eşittir sağlıksız çocuk, o çocuk burada sağlıklı oluyor. Üstelik iş sadece diyetle bitmiyor, hareket, hareket, hareket. Ben burada spor yaptırmıyorum. Sporu sporcular yapar. Spor yarışma gayesiyle yapılır. Biz burada yürüyoruz. Koşmak bile yasak.
A.A: Bu kadar kısa zamanda insanı zayıflatmanın yanlış olduğunu düşünenler var. Verecek cevabınız var mı?
M.K: Bakın, bazılarının bu konunun psikolojisinden gerçekten haberi yok. Buradaki insanlar kilo vermezlerse çok mutsuz oluyor. Ben çok sağlıklı bir diyet veriyorum ama bunun karşılığını istiyorum. Diyorum ki "Günde iki defa yürüyeceksin, sağlığın elverişli değilse yürüme, ama o zaman yüz." "Kusura bakma" diyorum. "Çok kalori harca ki, iyi netice al!"
Zamanında burada iki grup yaptık. Birine düşük kalori rejimi verdik, dedik ki "Yerinizden kıpırdamayın, aman çok enerji harcamayın" diğer gruba da şu an sizin yaptığınızın aynısını verdik, 1500 kalorili bir diyet ve iki defa orman yürüyüşü, artı aerobik. Tam iki hafta sonra, hareket etmeyen grup yüzde 40 daha az kilo verdi, yüzde 50 daha az inceldi. Üstelik yürüdükleri zaman etleri sallanıyordu. Bizim amacımız, en az sarkma, buruşma, kırışma gevşeme... Bu da ancak çok hareketle mümkün.
"İntihar eden her yerde intihar eder"
A.A: Psikolojik sorunu olan bir obez, depresyona girip kendini bir yerlerden atarsa... Burada psikolog filan yok, siz kendinizi sorumlu hissetmez misiniz?
M.K: 28 senedir böyle bir şey olmadı. İntihar eden adam her yerde eder. Bir de size bir anket verdim, orada her şey soruluyor.
A.A: İyi de "İntihar eğilimim var" diyecek halim yok ya...
M.K: Tabii yok da biz de muayene ederken bir insanın psikolojik olarak yapısını aşağı yukarı anlıyoruz. Ben aldım buraya bir psikolog. Ama 4 gün sonra, burada kalanlar psikologla kavga etti. Onun otoritesini kabul etmediler. Çünkü birden fazla otorite istemiyorlar. Benim yaptığımın çoğu da psikoterapidir aslında...
A.A: Bütün dünyada diyet kişiye özelken, burada nasıl bu kadar genel olabilir?
M.K: Bir yöntem olağanüstü başarılıysa neyi değiştireceksin? Bugüne kadar burada sağlığı bozulan, hastalanan kimseyi görmedim ben...
A.A: Orman yürüyüşünde biri kalp krizi geçirmiş, ölmüş...
M.K: Palavra! Yok öyle bir şey!
A.A: Ya o 7 kilometrede biri kalpten ölse, bazen yalnız yürüdüğümüz yerler oluyor...
M.K: Her yere cip giriyor...
A.A: Nereden haberiniz olacak?
M.K:Hocalar var...
A.A: Hocalar yerine doktorlar olması gerekmez mi?
"Kalp krizi her yerde insanın başına gelebilir"
M.K: Bakın kalp krizi her yerde insanın başına gelebilir. Hocalarda telefon var. Hem zaten bir insanın ormanda yürüyüp yürüyemeyeceğine biz burada karar veriyoruz. Sağlığı müsait değilse yürütmüyoruz. Ama şu ana kadar başımıza kötü bir şey gelmedi. Kalp krizi meselesine gelince, bizimle ortaklık yapmak isteyen biri, odasında uyurken yaşadı öyle bir şeyi. Düşmanlarımız da yaylım ateş üzerimize geldiler, zaten açığımızı arıyorlar. (NZ/EÜ)