Bu yıl yirmi ikincisi düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, 2-4 Kasım tarihlerinde Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşti.
Şiddetle Mücadele için Feminist Sosyal Politikalar başlığıyla düzenlenen Kurultay’a, 29 ilden, 50 kadın ve LGBTİ+ örgütünden, 33 kamu kuruluşundan 270 kadın katıldı.
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nden kadınların yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan Kurultay, üç gün boyunca tebliğlerin sunulması, atölye çalışmalarının gerçekleşmesi ve atölye sonuç bildirgelerinin sunulmasıyla devam etti.
"Sığınakta kalan kadınların iradelerine saygı gösterilmeli"
Kurultay’ın birinci günü, “Bütüncül Bir Feminist Sosyal Hizmet Mekanizmasının Mümkünlüğü” oturumu ile başladı. Oturumda ilk olarak Prof. Dr. Feride Acar, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını denetleyen GREVIO uzman heyetinin Ekim 2018’de yayınladığı Türkiye değerlendirme raporu bağlamında Türkiye’de kadına yönelik şiddete dair son durumun genel bir analizini yaptı.
İstanbul Sözleşmesi’nin diğer uluslararası normlardan ayırıcı özelliklerinden bahsederek başladığı konuşmasında Acar, raporda vurgulanan eksiklerin altını çizdi. Sığınakların sayısının artırılmasının tek başına yeterli olmadığını, bunun yanında açılan sığınakların doğru ihtiyaçlara cevap vermesinin, kadınları kısıtlayan kuralların ve koşulların kaldırılmasının ve sığınakta kalan kadınların iradelerine saygı gösterilmesinin gerekliliğini vurguladı.
7/24 açık, kadınlara ana dillerinde hizmet veren ve sadece kadınlara yönelik çalışan bir telefon destek hattının halen bulunmadığını hatırlattı. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin bütüncül olarak uygulanmadığını belirtti, bu amaçla kamunun farklı bölüm ve kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Ayrıca devletin İstanbul Sözleşmesi kapsamındaki bir yükümlülüğü olarak kadına yönelik şiddete ilişkin verileri tutmadaki yetersizliğinin altını çizdi. Acar, son olarak İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik artan saldırıların yalnızca Türkiye’de değil Avrupa’nın birçok farklı ülkesinde de ortak olarak yükseldiğini ve bu saldırıların kadın düşmanı politikaların ürünü olduğunu söyledi.
Acar kadınların yasada tanımlı olan kürtaj haklarına erişiminin engellenmesinin de CEDAW komitesi cinsel şiddet olarak tanımlanıyor olduğunun altını çizdi.
"Kadın emeği desteklenmeli"
Oturumun ikinci konuşmacısı İpek İlkkaracan ise kadınların ev içi ücretsiz emeğine dikkat çekerek ekonomik alandaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğini çözmeden nafaka hakkının tartışılamayacağını belirtti. Kadınların bakım emeğinin hane içinde kalan kısmının aile içinde mümkün mertebe eşit sağlanacağı çalışmaların desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Kurultayın ilk günü öğleden sonra yapılan “Feminist Sosyal Politikalar Hakkımız: İhtiyaçlar, Sorunlar ve Mücadele Yöntemleri” oturumunda önce “Çoklu Ayrımcılığa Karşı Feminist Sosyal Politikalar” başlığı altında Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nden Nilüfer Yılmaz Türkiye’de göçmenler, sığınmacı ve mülteci konumundaki kadınlara yönelik şiddet ve sosyal politikalara değindi. Mülteci kamplarındaki koşulların sorunlarına dikkat çeken Yılmaz kadınların koşullarla mücadele ederken kurdukları dayanışma ilişkilerine vurgu yaptı.
Aynı oturumda Engelli Kadın Derneği’nden Bahar Turan ise engelli kadınların kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarına erişimlerindeengelli olmalarından kaynaklı olarakkarşılaştıkları sorunlara vurgu yaptı. Bu mücadele mekanizmalarına erişilebilirliğin sağlanamaması nedeniyle kadınların şiddet ortamından uzaklaşmalarının daha zor hale geldiğini belirtti. Şiddete uğrayan engelli kadınların bağımsız yaşama geçmeleri için çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı. Sorunları aşabilmenin ancak politika yapıcıların farkındalığının artırılması ve sosyal çalışmacıların engelli kadınların haklarına dair bilgi sahibi olması ile mümkün olacağını belirtti, ayrıca kurumlar arası koordinasyonun sağlanması gerekliliğinin de altını çizdi.
Sonuç bildirgesi 25 Kasım'da yayımlanacak
Günün son oturumunda “Kayyumlar ve Sosyal Politikalara Saldırılar”başlığı altında Rosa Kadın Derneği’nden Edanur Bazencir kayyum atamalarının kadına yönelik şiddet çalışmalarına olan olumsuz etkilerini anlattı. Kadınların şiddet başvurularına el konulduğunu ve bu nedenle destek ve izleme çalışmalarının yürütülemediğini belirtti.
Kurultay’ın ikinci günü atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Atölyelerde kadınların güncel durum, düzenleme, iyi örnek ve hak ihlallerinin paylaşmalarının ardından çözüme dair yollar arandı. Yakın ilişkilerde erkek şiddeti ile mücadelenin farklı yönleri; “Sığınaklar ve İhtisaslaşma Politikaları”, “Da(ya)nışma Merkezleri: Farklı Deneyimler ve İletişim”, “Çoklu Ayrımcılık ve Sosyal Politikalar”, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Yasal Taleplerin Ötesi”, “Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadelede Hukuk Mekanizmaları: İstanbul Sözleşmesi, 6284, Nafaka ve Arabuluculuk Tartışmaları”, “Kadınların Kürtaj Hakkı”başlıkları altında tartışıldı.
Kurultay’ın son günü ise, atölye sonuç bildirgeleri sunuldu ve tüm katılımcılarlasonuç bildirgelerinde yer alan konuları hep birlikte tartışıldı. Bu tartışmalar sonucunda, 22. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın Sonuç Bildirgesi’nin içeriği belirlendi.
Kurultay Sonuç Bildirgesi her yıl olduğu gibi bu yıl da, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yayınlanacak. (EMK)