Gökkuşağı Derneği, 6 Ağustos 2006 Pazar günü yapacağını duyurduğu protesto yürüyüşüne Kaos GL ve Lambdaİstanbul Derneklerinin yanı sıra Günyüzü Kadın Kooperatifi, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Eğitim-Sen ve Sağlık Emekçileri Sendikası'ndan da destek aldı. Ankara'dan bir, İstanbul'dan ise iki otobüs dolusu eylemci, dün Bursa'daydı.
Hiçbir farklılığı tanımayan faşizmin linç kültürü bu kez eşcinsellere!
Hem bu kapsamda Kaos GL dergisinin "pornografi sayısına" konulan yasak ile Lambdaİstanbul Derneği'nin kapatılmasına ilişkin İstanbul Valiliği'nin açtığı dava da protesto edilmiş olacaktı. Ama olmadı! Farklı olan hiçbir ırk, renk, düşünce, cinsiyet ve cinsel yönelimi tanımayan faşizmin tehdit ve linç kültürü bu kez eşcinsellere ve travestilere yönelik sergilendi.
Bursasporlu Esnaflar Derneği üyesi bir grubun yürüyüşün düzenleneceği günden 1 gün önce yaptığı basın açıklamasında savrulan tehditler yapılacak linç girişiminin de habercisiydi. Açıklamada Bursa'nın evliyaların, erenlerin ve padişahların şehri olduğu ve bu ulu kentin bu kimliği belirsiz kişilerce adının lekelenmesine izin verilemeyeceğinden bahsediliyordu. Yapılacak yürüyüş yetkililerce yasaklanmazsa Bursasporlu esnaflar kendi girişimleriyle yasaklayacaktı; yani linçle.
Saat 15.00'da yürüyüşün yapılacağı Setbaşı Köprüsü'nde hazırolda bekleyen 500 kişilik Bursasporlu heteroseksist faşist güruh, "Burası Bursa buradan çıkış yok, bir avuç ibne dua edin polise" sloganları atarak gerginlik oluşturdu. Polis, dernek binasından yürüyüş için çıkan eşcinsellere "güvenlik" nedeniyle izin vermedi. Böylece iptal olan yürüyüş için Bursa'ya gelenler geldikleri otobüslerle memleketlerine geri dönmek durumunda kaldılar.
Yürüyüşün iptal edilmesinin ardından dernek binasında açıklama yapan Gökkuşağı Derneği Başkanı Ömer Evren Bursasporlu taraftarlara dava açacaklarını duyurarak "polisin yürüyüşü engellemek isteyenleri engellemeyerek yanlı bir tutum sergilediğini, ancak bu yürüyüşün seneye yurtdışından gelecek destekçilerle daha geniş bir katılımla gerçekleştirileceğini" ifade etti.
Zorunlu heteroseksüellik faşizmi
Bursa'da eşcinsellere ve travestilere yönelik gerçekleştirilen saldırı ve linç girişimiyle ilgili kimi 'profesyonel' eylemci örgütlerin, linç girişimcilerine yönelik "örtülü resmi ödenekten" pay verildiğine dair öne sürebileceği muhtemel fikirler, yürüyüşün bastırılmasının daha çok ekonomik boyutunu oluşturmakta. Öne sürülebilecek bu olasılık ile ilgili elimizde bir veri olmadığından konuya sosyolojik bir açılım getirmek amacıyla zorunlu heteroseksüellik olgusunu kısaca irdelemek faydalı olacaktır.
Heteroseksüellik (karşıcinselcilik) dışında bir ilişki türü tanımayan heteroseksizmin ataerkillikle beraber ortaya çıkardığı kutuplaşmış cins düzeni, toplumsal bireylere yönelen cinsel baskının da adresini oluşturur. Heteroseksist cinsiyet rejimi, hem doğumundan bu yana bireylere kendi normlarını kodlaması üzerinden biçimlendirdiği 'özel hayat' alanını, hem de kamusal uzamdaki toplumsal kurumları içine dahil etmesi ile tüm toplumsal sistemin gizil örgütleyicisi konumundadır.
Heteroseksist sistemin normları, özel ve kamusal yaşamın en görünmeyen ve en sıkı bağlarla örülmüş yerleşik sistemini ifade eder. Bu nedenle heteroseksist ideolojinin, heteroseksizmin biçimlendirdiği kitlesel zihinler tarafından algılanılması ve sorgulanılması güçtür.
Heteroseksizmin varoluşunun sorgulanılması, sınıfsal çelişkiler veya milliyetçilik gibi toplumsal uzamı biçimlendiren egemen anlayışların sorgulanılması kadar kolay olmamaktadır. Çünkü heteroseksizmin ontolojisi, tüm toplumsal yapılarla girdiği işbirliği ilişkisinin sonucunda kendine ördüğü gizillik formunda yatmaktadır.
Seksist sistemin hetero-normları, tüm toplumsal kurumların kemikleşmiş gizilliğiyle hayat bulmaktadır ve bu hayat, içine sarmalandığı kurumsallaşmış kabuğun kırılmasıyla açığa çıkabilir.
O kabuğu kıracak olan da, kozasını yırtan kelebekler misali o kabuğu parçalayan bilinçli iradelerdir. Nasıl ki kelebek olmak isteyenler kozalarında duramazlarsa, özgürleşmek isteyenler de heteroseksist hapsin normlarıyla yaşayamazlar. İşte, eşcinsel özgürleşme tarihi bu bilinçli iradelerin hayat verdiği bir alandır.
Bursa'daki eşcinsellerin yürüyüşü iptal edilmiş olsa da bu, özgürlük ruhunun mayalanması ve heteroseksist faşizmin deşifre edilmesi açısından manidardır. Özel olarak ezilenleri, genel olarak toplumu dönüştürecek olan temel öğe de işte bu özgürlük ruhunun filizlenmesine bağlıdır.
Böylelikle de, heteroseksüelliğin alternatifsiz zorunlu cinsel yönelim anlayışı olması üzerinden yapılanan toplumun tek yaşanılabilir cinsel ilişki modeli olarak heteroseksüelliği görmesi ve dayatması anlamına gelen heteroseksizmin, insanların en ince toplumsal gözeneklerine kadar girebilmesinin ortadan kaldırılmasının kanalları açılabilmiş olur.
Linççinin Bilinçaltı
Bursa'da yaşananların bir diğer yönü de linç girişimcilerinin kendini Bursasporluluk üzerinden tanımlamaları. Bu da heteroseksizmin bağımsız ve tikel bir ontolojisi olmadığının bir başka örneği. Yine bir erkek egemenlik alanı olarak kurumsallaşmış futbol ve futbol taraftarlığı, heteroseksizmin kurumsal işbirliğinin olduğu başlıca alanlardan sayılabilir, çok doğal olarak.
Kararına kızdığı hakeme "ibne hakem!" diye küfredenler de aynı otorite bağımlısı güruhun aynı heteroseksist bilinçaltını paylaşmaktadır nitekim. Zihinleri devlete bağlı, zihinleri devletle özdeş, bedenleri de bir devlet olan bu linç erkekleri, erkekliğini lağvetmişlerin karşısında erkeklik kompleksi yaşar. Ürettiği şiddet de bu kompleksin ve aczin bir varyasyonu ve erkekliğini teyit etme çabasıdır.
O erkeklik ki, soyu Osmanlı padişahlarına, evliyalara, erenlere dayanan ve sonu olmayacak olan bir Türk erkekliğidir. Erkekliğin yüz karaları olan bu birkaç "kendini bilmez", bu birkaç "kimliği belirsiz" ulu Türk erkekliğinin sapına dinamit koymak isteyen dış mihrakların ahlaksızlığını ithal eden iç mihraklardan başka nedir ki?
"Cinsiyet faşisti, faşistliğini aşmak zorundadır"
Toplumsal erkekliğin geleneğe(evliya-erenlik), dine (İslam), futbola (Bursasporluluk), mikro-milliyetçiliğe (Bursalılık) ve ulusal kültüre (Türk kültürü) dayanarak kendini nasıl inşa ve ifşa ettiğinin bir göstergesidir Bursa'da yaşananlar.
Cinsiyet faşisti bu linç erkeklerinin toplumsal erkeklik normlarını sorgulamaları şu aşamada eşyanın tabiatına aykırı gözüküyor. Kendilerini devlet, iktidar ve erkeklik normlarıyla özdeşleştirmiş bu güruhun devlet açısından bir vergi torbası ya da ucuz işgücü olduğunu anlamaları da yetersiz, erkekliklerini aşmaları için. Nitekim kemikleşmiş bir erkekliktir cinsiyet faşizmi ve bu erkekliğin zorunlu varoluş biçimidir şiddet kültürü.
Cinsel çeşitliliği zenginliğin değil de düşmanlığın nedeni olarak gören cinsiyet faşizminin travmatik bir semptomudur heteroseksist erkeklik. Farklı olanı şiddet yoluyla bastıran, ortalığa saçtığı şiddetiyle kendini var hisseden faşist, faşistliğini aşmadığı sürece hiçbir demokrasi biçiminden de bahsedilemez.(BD/AD)