Askeri okullar ve kışlaların kapatılmasıyla birlikte bu askeri arazilerin nasıl kullanılacağına dair soru işaretleri oluştu.
Başbakan Binali Yıldırım açıklamasında “Ankara’da ve İstanbul’da tankların çıkarıldığı, helikopterlerin kaldırıldığı bütün kışlaları kapatıyoruz. Orada Ankara’da insanların piknik yaptığı, vakit geçirdiği güzel mekânlar olacak. Ne işi var tankların Ankara’nın, İstanbul’un içinde” dedi. Yıldırım, Hasdal, Maltepe, Mamak, Etimesgut, Güvercinlik, Kara Havacılık Okulu'nun kapatılacağını belirtti.
Bunun yanında Kanun Hükmünde Kararname ile kent merkezinde yer alan Kuleli, Yeşilköy Hava Harp Okulu gibi Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldı.
Kapatılan okullar ve kapatılacak olan kışlaların nasıl kullanılacağı tartışma yarattı.
Mimar Korhan Gümüş de askeri alanların şiddet içermeyen barış ve özgürlük alanları olması gerektiğini söyledi.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, askeri alanların yeşil alan olarak değerlendirilerek kamuya açılması Mamak Askeri Cezaevi ve Genelkurmay ile Milli Savunma Bakanlığı'nın darbeyle hesaplaşma mekanı olmasını talep etti.
"Barış alanlarına dönüştürülmeli"
Korhan Gümüş: Kışlaların, askeri okulların kapatılması bir fırsata çevrilmeli. Bu alanları şiddet üretmeyen barış ve özgürlük alanlarına dönüştürmek gerekiyor. Mesela Yugoslavya parçalanırken Dalmaçya kıyılarındaki askeri üsler için bir halk hareketi oluştu. O alanlar dünyadan gelen sanatçıların kullandığı konser de bienal de yapılan, eğitim de verilen yerler haline geldi.
Yine Venedik'teki askeri üs olan Arsenel deneysel sanatın yürütüldüğü bir mekan oldu. O Arsenel olmasa Venedik Venedik olmazdı.
Aynı şey İstanbul için de olmalı. Buralar sabitlenmiş müzeler yerine yaratıcılığa açık alanlar olmalı. Askeriyenin şiddet üreten yapısı yerine sıfır şiddet mekanları olmalı. Bölgesel barış merkezleri kurulmalı, İstanbul da barış merkezi olmalı. Sorunların tartışıldığı sanatla yorumlandığı dünyaya örnek mekanlar olmalı.
"Askeri mantıkla planlama yapılmamalı"
Ancak maalesef bu alanların korunmasını sağlayacak bir irade yok gibi gözüküyor. Çünkü askeri mantıkla gerçekleşen şehir planlama teknikleri şehri piyasa güçleri tarafından işgal edilmeye hazır bir boşluğa dönüştürüyor. Bunun için de karşımızda çok anlamlı bir örnek var: Yönetim bir taraftan Taksim'e kışla yapmak isterken, askeri kışlaları da kapatmak istiyor.
"Tescilli yapılar korunmalı"
Tezcan Candan: Ankara’nın her yeri garnizon. Bu askeri alanların da büyük bölümü yeşil alan. Üç yıldır askeri alanların kent dışına açılması söz konusu. Bu krizi fırsata çevirmek gerekiyor. Ancak bunu ranta çevirmek değil, kamu yararına kullanmak gerekiyor.
Bu yeşil alanları yeşil alan olarak korumalıyız. Kışlalardaki binalarda Cumhuriyetle yaşıt 1930’lı yıllarda yapılmış tescilli yapılar. Bu yapıları da koruyup işlevlerini değiştirmek gerekiyor. 12 Eylül askeri darbesiyle hesaplaşılmasının mekansallığı için Mamak Cezaevi'ne yönelik Kent Düşleri Yarışması açmıştık. Darbelerle hesaplaşmanın bir yolu da mekansal izleri takip ederek o yapıları demokrasi üniversitelerine dönüştürmektir.
"Hafıza müzesi olmalı"
Aynı şekilde Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı binaları da darbeler tarihini anlatan, gelecek kuşakların demokrasi kavramını deneyimleyecekleri bir hafıza müzesine dönüştürülmeli. Ancak Melih Gökçek hemen çıkıp kışlara “dev park yapacağım” vs diyor. Bundan önceki deneyimleri de bildiğimiz için diyoruz ki bu askeri alanlar ortak akılla yeniden işlevlendirilmeli, ben yaptım oldum zihniyetiyle değil. Gökçek’e kalsa şu anki müze olan Ulucanlar Cezaevi ayakkabıcılar çarşısı olacaktı. (NV)