1965-1993 yılları arasında yedi farklı hükümette toplam 10 buçuk yıl başbakanlık yapan, 1993-2000 arası cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel hayatını kaybetti.
Türkiye'nin 9. cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel tedavi gördüğü Ankara Güven Hastanesi'nde saat 02.05'te solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Hastaneden yapılan açıklamada 13 Mayıs'ta hastaneye kaldırılan Süleyman Demirel'in durumunun giderek ağırlaştığı, 16 Haziran itibariyle solunum ve kalp fonksiyonlarında ileri derece kötüleşme olduğu bugün saat 02.05'te hayatını kaybettiği belirtildi.
1965-1993 yılları arasında da yedi farklı hükümette toplam 12 yıl başbakanlık yapan, 1993-2000 arası cumhurbaşkanı olan Demirel 91 yaşındaydı.
Demirel’in cenazesi devlet töreninin ardından 19 Haziran Cuma günü doğum yeri olan Isparta'da İslamköy’de toprağa verilecek.
Süleyman Demirel
İsmet İnönü ve Tayyip Erdoğan’dan sonra en uzun süre başbakanlık yapmış kişi olan Demirel, 31 yaşında genel müdür, 40 yaşında parti genel başkanı, 41 yaşında başbakan oldu.
Demirel, Türkiye'nin çok partili sisteme geçtiği 1946'dan sonraki dönemde, kurduğu yedi hükümetle en çok hükümet kuran siyasetçisidir.
Fikret Kızılok “Süleyman Hep Başbakan” adlı şarkıyı bestelemişti.
Siyaset öncesi
Süleyman Demirel 1 Kasım 1924’te Isparta İslamköy’de doğdu. 1948’de Nazmiye Şener’le evlenen Demirel, 1949’da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu.
1950'de Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde çalışmaya başladı. Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak için ABD’ye gönderildi ve 1954’te dönemin başbakanı Adnan Menderes tarafından Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'nde Barajlar Dairesi Başkanlığı'na atandıktan sonra 1955’te DSİ Genel Müdürlüğü'ne tayin edildi.
1962-1964 arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Aynı yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) inşaat mühendisliği dersleri verdi.
Siyasete giriş
1962'de Adalet Partisi’ne (AP) girdi ve aynı yıl genel idare kuruluna seçildi. 1964'te AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’nın ölümünün ardından 28 Kasım 1964’teki genel kongrede AP Genel Başkanı seçildi.
AP’nin 1965 seçimlerinde yüzde 52,8 oy almasıyla 30. Hükümeti kurdu ve Türkiye’nin 12. başbakanı oldu.
Demirel, 27 Mayıs darbesi cumhurbaşkanı kara kuvvetleri komutanlığından emekli orgeneral Cemal Gürsel’in sağlık durumu kötüleşince genelkurmay başkanlığından emekli, tabii senatör Cevdet Sunay'ı aday gösterdi. Sunay 28 Mart 1966’da cumhurbaşkanı oldu.
12 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde AP yüzde 47 oy alarak yine tek başına iktidar oldu ve Demirel 3 Kasım 1969’da ikinci hükümetini kurdu.
AP’de bölünme
Halktan gelen destek AP'nin bölünmesini önleyemedi. Kendisine bağlı "Yeminliler" hizbindeki kişilerin kayırılması, ülkede günden güne artan toplumsal, iktisadi, siyasi karışıklıklara son verilmesi ve eski Demokrat Oarti (DP) mensuplarının siyasi haklarının iadesi sorunun çözülmesi gibi istekleri dile getiren milletvekilleri partiden çıkarıldı.
Bunun üzerine 72 AP'li senatör ve milletvekili aynı istekleri içeren bir muhtırayı Demirel'e verdiler. Demirel'in, "biz muhtırayla iş görmeyiz" diyerek belirtilen istekleri gözardı etmesi karşısında, 11 Şubat 1970'te 41 AP'li milletvekili bütçe görüşmeleri sırasında ret oyu vererek Demirel'i istifaya zorladı. Bütçenin güvenoyu alamaması üstüne Demirel ertesi gün başbakanlıktan istifa etti.
Bu olaylardan sonra Celal Bayar çevresindeki AP milletvekilleri istifa ederek eski Demokrat Parti’nin mirasçısı olarak Demokratik Parti’yi kurdular. Aynı dönemde AP'nin İslamcı kanadının önemli bir bölümü partiden ayrılıp Necmettin Erbakan’ın kurduğu Milli Nizam Partisi’ne (MNP) katıldı.
Demirel, Mart 1970'te yeni bir hükümet kurdu ve aynı yıl yapılan 5. Kongre'de yeniden genel başkan seçildi.
12 Mart
Demirel, iktisadi durumun bozulması, 15-16 Haziran olayları, gençlik hareketleri, Türk Lirası’nın yüzde 66 değer kaybetmesi ve grevler karşısında, 1961 Anayasası’nı suçlayarak bu anayasayla ülkenin yönetilemeyeceğini savundu.
Ardından gelen 12 Mart muhtırası ile başbakanlıktan istifa etti ve Nihat Erim hükümeti kuruldu.
Demirel'in istediği yönde Anayasa değişiklikleri 12 Mart döneminde gerçekleştirildi.
Deniz’lerin idamına evet dedi
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan Türk Ceza Kanunu’nun 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldığında Meclis’te yapılan oylamada Süleyman Demirel ve AP grubu infazdan yana oy kullandı.
Süleyman Demirel, 15 yıl sonra idamları "Soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri " sözleriyle yorumladı.
Milliyetçi Cephe hükümetleri
Demirel’in liderliğindeki AP, 14 Ekim 1973 genel seçimlerinde Bülent Ecevit liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) karşısında yenilgiye uğradı ve 11 yıl aradan sonra ikinci parti oldu.
31 Mart 1975'te Demirel'in başkanlığında AP, MSP [Milli Selamet Partisi], MHP [Milliyetçi Hareket Partisi] ve Cumhuriyetçi Güven Partisi’nden oluşan “1. Milliyetçi Cephe” olarak adlandırılan koalisyon hükümeti kuruldu.
1977 seçimlerinde ise CHP yüzde 41,4, AP ise yüzde 36,9 oy aldı. Ancak seçim sonrası kurulan Ecevit hükümeti güvenoyu alamayınca, Demirel MSP ve MHP'nin de katılımıyla oluşan 2. Milliyetçi Cephe hükümetinin başbakanı oldu.
1978’de CHP’nin tek başına iktidar olmasının ardından 1979 ara seçimlerinde MHP ve MSP’nin de desteğiyle altıncı kez başbakan oldu ve 12 Eylül darbesine kadar bu görevi sürdürdü.
Bu süreçte Turgut Özal’ı Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı’na getirdi.
12 Eylül
12 Eylül 1980'deki darbeyle başbakanlığı sona erdi ve Gelibolu Hamzakoy'da yaklaşık bir ay gözetim altında tutuldu. Partisi 16 Ekim 1981'de kapatılıncaya kadar başkanlıktan ayrılmadı.
1982’de 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alındı. Mayıs 1983'te siyasi partilerin kurulmasına izin verilmesinden sonra, Demirel "Tapulu arazime gecekondu yaptırmam" diyerek askeri yönetimin Bülent Ulusu’ya kurdurmaya çalıştığı partiye de, Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne de Turgut Özal liderliğindeki ANAP’a da destek vermedi.
20 Mayıs 1983'te AP'nin devamı olarak Büyük Türkiye Partisi kuruldu. Ancak, 31 Mayıs 1983'te AP'nin devamı olduğu gerekçesiyle Milli Güvenlik Konseyi tarafından kapatıldı. Demirel de siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle dört ay Zincirbozan’da tutuldu.
DYP dönemi
6 Eylül 1987’deki referandumla birlikte siyasi yasağı kalkan Demirel, 24 Eylül 1987'de Doğru Yol Partisi’nin genel başkanlığa seçildi ve 1987, 1988, 1990’da yapılan büyük kongrelerde genel başkanlığa yeniden seçildi.
20 Ekim 1991’de DYP oyların yüzde 27’sini alarak Meclis’te birinci parti olunca Demirel hükümeti kurmakla görevlendirildi ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile koalisyon hükümeti kurdu.
Cumhurbaşkanlığı
17 Nisan 1993 tarihinde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü sonrası 16 Mayıs 1993’te dokuzuncu cumhurbaşkanı oldu.
Demirel’in cumhurbaşkanlığı görev süresinin dolmasına yaklaşık bir ay kala DYP’nin cumhurbaşkanlığı süresinin beş yıl daha uzatılmasını öngören teklifi DSP, MHP ve ANAP’lı milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Sivas Katliamı için ne demişti?
2 Temmuz 1993'te yaşanan Sivas Katliamı sırasında Cumhurbaşkanıydı. Güvenlik güçlerini ve yetkililere yönelik ihmali eleştirilerine karşı "Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz" demişti. Yaşananları, "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybu vardır" şeklinde yorumlamıştı.
Demirel, 16 Mayıs 2000’de koltuğu Ahmet Necdet Sezer’e bıraktı. (EKN-EA)
Vizontele Tuuba’nın ‘Mahmut Abi’si Mahmut Duran, hayatını kaybetti
“Ben Mahmut Duran değilim, Qîro’yum! Bu ismi küçüklüğümde ailem takmıştı. Çünkü hep isyankârdım, direngendim, mücadeleciydim. Qîro, Kürtçede zift, katran, kara ve direngen demek.”
Yılmaz Erdoğan’ın yönetmenliğini üstlendiği “Vizontele Tuuba” (2004) filminde “Mahmut Abi” karakterine ilham veren devrimci Mahmut Duran, dün (13 Nisan) hayatını kaybetti.
Duran’ın vefat haberini duyuran gazeteci İrfan Aktan, şöyle dedi:
“12 Eylül Diyarbakır zindanının direnişçisi, Hakkâri'nin efsanevi devrimcisi, Vizontele Tuuba filminde ‘Mahmut Abi’ karakterine ilham veren Mahmut Duran'ı, nam-ı diğer Qîro'yu (Kara-Zift) kaybettik.”
Uzun süredir kanser tedavisi gören Duran'ın cenazesi, memleketi Hakkâri'de defnedilecek.
“Diyarbakır Cezaevi’nde yedi yıl kaldım”
Duran, 2005 yılında Express’in “12 Eylül’ün 25. yılı” özel sayısında İrfan Aktan’a verdiği demeçte şöyle demişti:
Ben Mahmut Duran değilim, Qîro’yum! Bu ismi küçüklüğümde ailem takmıştı. Çünkü hep isyankârdım, direngendim, mücadeleciydim. Devrimci anlamda, tuttuğunu koparacak güçteydim. O yüzden de bana Qîro adı verildi. Qîro, Kürtçede zift, katran, kara ve direngen demek. Bir de tenim biraz kara olduğu için bu ismi bana uygun gördüler.
Cunta gelmeden hemen önce, Van’da tutuklandım. 18 gün Edremit karakolunda işkencede kaldım. Ondan sonra beni Hakkâri’ye getirdiler. Buradan da Diyarbakır’a götürüldüm. Diyarbakır Cezaevi’nde yedi yıl kaldım.
Zindandan çıktıktan sonra evime gelemedim ki. Beni alıp askerlik şubesine götürdüler. 17 gün askerlik şubesinde kaldım. İnan ki, yedi yıllık zindan sürecinde yaşadığım acıların iki katını o 17 gün yaşadım… Daha sonra annemler geldi, beni eve getirdiler. Tabii psikoloji bozuk, beden çökük… İnsanlar seni deli olarak görüyor. Çünkü yaşama adapte olamıyorsun. Bilmiyorum yani, insan kendini çok yalnız hissediyor. O psikolojiyi yaşamayan bilmez. Yaşayan da anlatamaz zaten. Yüreğinin bir yanı zindandaki arkadaşlarında kalmış… İşkencesiz çay içmek, yemek yemek bana çok acayip geliyordu.
Akademisyen Özge Öner'e İsveç'ten 'İnsani Çiçeklenme Ödülü’
Ülkenin önde gelen düşünce kuruluşlarından Ratio Enstitüsü'nün verdiği ödüle, ‘insan refahını teşvik eden’ entelektüel çalışmaların sahipleri layık görülüyor.
“Özge Öner, yüksek düzeydeki akademik çalışmalarını toplumsal katılımla birleştirme yeteneği, entelektüel birikimini samimi ve cömert bir biçimde kamusal alana taşımasıyla bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.”
Cambridge Üniversitesi Ekonomi Doçenti ve Oksijen yazarı Dr. Özge Öner, İsveç'in saygın düşünce kuruluşlarından Ratio Enstitüsü tarafından verilen "İnsani Çiçeklenme Ödülü"ne layık görüldü.
Ratio Enstitüsü’nün, insan refahını artırmaya yönelik entelektüel katkıları onurlandırmak amacıyla verdiği bu prestijli ödül, bu yıl Öner’e takdim edildi.Ödülü, 2022 yılında bu ödülü ilk kez alan kurumsal iktisat profesörü Niclas Berggren’in elinden alan Öner için Berggren şöyle dedi:
“Özge Öner, yüksek düzeydeki akademik çalışmalarını toplumsal katılımla birleştirme yeteneği, entelektüel birikimini samimi ve cömert bir biçimde kamusal alana taşımasıyla bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.”
2008 yılında Marmara Üniversitesi’nden iktisat lisans diplomasıyla mezun olan Öner, yüksek lisans ve doktora eğitimini İsveç’teki Jönköping Uluslararası İşletme Okulu’nda tamamladı. 2014 yılında "Retail Location" başlıklı doktora tezini sundu. Mekânsal iktisat alanındaki bu çalışması, akademik kariyerinin temel taşlarından biri oldu.
Bu alanda Jönköping’de çeşitli akademik kurumlarda görev alan Öner, 2018 yılından bu yana Cambridge Üniversitesi’nde araştırmalarına devam ediyor. Uzun yıllar İsveç’in önde gelen gazetelerinden Svenska Dagbladet’te köşe yazarlığı yapan Öner, Mart 2024’ten bu yana Oksijen gazetesinde yazıyor.