Samandağ’da her yıl geleneksel olarak yapılan Evvel Temmuz Festivali bu yıl da Temmuz ayının ikinci haftasında yapıldı.
Yerel yönetimler yasasıyla Samandağ ilçesinin sınırları değişip genişlediğinden olsa gerek, festival komitesi, festivalin gerçekleştiği yerleri de genişletmiş, Samandağ’ın birçok beldesine festival etkinliklerini taşımış.
Samandağ Kalkındırma Derneği uzun yıllardır festivali organize ettiği için organizasyon işlerinde epeyce yol kat etmiş durumda. Ancak polisin Samandağ girişinde tüm araçları, ¨Bomba ihbarı var¨ diyerek durdurması ve böyle bir söylenti yayması festivali biraz kötü etkilemiş.
Ayrıca festivalden önce pek yaşanmayan ama festival boyunca özellikle de geceleri yaşanan elektrik kesintileri birilerinin bu festivali engellemeye çalıştığını gösteriyor.
Bu sene festival doğal olarak Taksim Gezi Parkı Direnişi’nin etkisi altında gerçekleşti. Yapılan panellerde her sene memleketin önemli konularını gündemleştiren festival komitesi Gezi Direnişi’yle ilgili aktivistlerin yer aldığı bir panel ve forumu da programa eklemiş.
Ayrıca son sürecin siyasal gelişmelere etkisinin tartışıldığı bir başka panelde Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Başkanı Alper Taş, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Tuncay Yılmaz konuşmacıydı.
Benim de konuşmacı olduğum Gezi Direnişi’yle ilgili panel 10 Temmuz Çarşamba günü saat 14.30’da Samandağ’da yapıldı. Biz panele başlamadan birkaç saat önce Eskişehir’de faşist grupların saldırısı sonucu ağır yaralanan Ali İsmail Korkmaz’ın yaşamını yitirdiğine dair haber geldi.
Festivalin Samandağ’daki açılış paneli olan bu etkinlik şehre çöken yas havası içerisinde yapıldı. Panele yaklaşık iki yüz kişi katılmasına rağmen Samandağ’da alışık olmadığımız cansız bir etkinlik oldu. İnsanlar o kadar dalgındı ki, soru bile sormadılar. Biz de pek uzatmadan paneli sona erdirdik.
Ali İsmail’in acı haberi geldikten sonra Samandağ Kalkındırma Derneği Festival Komitesi, birçok etkinliği iptal etti. Yerel müzik gruplarının konserleri iptal edildi.
Sadece şehir dışından konukların davet edildiği paneller ve biletleri aylar önce alınmış müzik gruplarının konserleri yapıldı. Gelen müzik grupları da konser programlarını kentteki havaya göre değiştirdiler ve kısa tuttular.
Kardeş Türküler grubu gelir gelmez Ali İsmail Korkmaz’ın ailesini ziyaret etmek istedi. Grup Festival komitesiyle birlikte Ali İsmail Korkmaz’ın ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir festivalin yapıldığı alana Ali İsmail Korkmaz’n adının verileceğini söyledi.
Her ne kadar Festival komitesi bu seneki festivali direnişin bir parçası olarak ilan etmiş olsa da Kent iki canını; Abdullah Cömert’i ve Ali İsmail Korkmaz’ı kaybetmiş olmanın verdiği acıyla yoğun bir katılım gösteremedi. Katılımın düşüklüğünde Reyhanlı’daki patlamanın etkisi de azımsanmayacak bir rol oynamış görünüyor.
10 Temuz günü akşam saatlerinde Gezi Direnişi’yle Antakya merkezde yer alan pazar yerinde yapılacak olan forum ise, Ali İsmail Korkmaz’ı anma yürüyüşü sebebiyle iptal edildi. Hep birlikte yürüyüşe katıldık.
"Ali'ye uzanan eller kırılsın"
11 Temmuz sabahı Ali İsmail Korkmaz’ın cenazesi geldiğinde kentin tek gündemi Ali İsmail’in cenaze töreniydi. Birçok ilçeden araçlar kaldırılmış, Ali İsmail için bütün kent seferber olmuştu. Ali İsmail’in evinden başlayan yürüyüş binlerce insanın katılımıyla mezarlığa kadar sürdü. Herkesin hep bir ağızdan attığı, ¨Ali’ye uzanan eller kırılsın¨ sloganında sadece Ali İsmail Korkmaz’dan bahsedilmiyordu... Köy gençlerinin, ¨Ağlama ana evlatların burada¨ ve ¨Hepimiz Ali’yiz öldürmekle bitmeyiz!¨ sloganları çok şey anlatıyordu.
Ali İsmail’i defnettikten sonra tekrar Antakya’ya geldik. Akşam saatlerinde anma yürüyüşü başladı. Uğur Mumcu Meydanı’nda saat 19.30’da 100 kişiyle başlayan yürüyüş Armutlu Caddesi’nin sonuna ulaştığımızda 10 bin kişiye ulaşmıştı. Mahalle halkı ses aracından yapılan anonslarla evlerinden çıkıyordu, yürüyüşe kimse kayıtsız kalmıyordu. Armutlu Meydanı’nda polis saldırınca halk büyük bir direniş gösterdi. Polise karşı kurulan barikatlarda herkes Arapça konuşuyordu, Antakya’da çok sağlam ve köklü bir Arap komünü varmış, orada anladık.
Ne gaz maskesi, ne kask
Armutlu’daki yürüyüşe katılanlarda ne gaz maskesi, ne kask ne de gözlük vardı. Gençler sadece evlerden atılan fanila, bez ve çarşaflarla yüzlerini kapatıyorlardı.
Sirke ve limon da pek kullanılmıyordu. En fazla talcid ve süt vardı... TOMA’nın sıktığı suyu da pek sallayan yoktu, insanlar TOMA’dan sadece altında kalmamak için kaçıyordu, çünkü Antakya’da polisler TOMA’ları çok süratli kullanıyordu.
Antakya halkı yürüyüşe çok kararlı bir şekilde katılıyordu, o sebeple polis durdurmaya kalktığında dağılmıyorlardı. Yürüyüşü koordine eden devrimcilerin de çok yetenekli olduğunu eklemek gerek.
Antakyalı gençlerin tek dileği polisin biber gazı olmadan saldırması. Polis zaten mahalleye yaklaşamıyor bile, uzaktan uzaktan bol miktarda gaz ve ses bombası atıyordu.
Gezi Direnişi Hatay bölgesinde devletin özellikle çıkarmaya çalıştığı Arap-Kürt karşıtlığını da kırmış. Bütün etkinlikler ve eylemler üç dilde selamlamayla başlıyordu. Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz kadar Lice de yaşamını yitiren Medeni Yıldırım da anılıyordu. Armutlu da, ¨Yaşasın Halkların Kardeşliği¨ sloganı sık sık atılıyordu.
Antakya, Gezi Direnişi’nde en çok bedel ödeyen şehir. İki evladını toprağa vermiş olmanın verdiği acı ve öfke kentin her yerinde hissediliyor.
''Antakya’da bu hissiyatın uzun süre etkisini koruyacağı açık. O sebeple Antakya’yı, Samandağ’ı daha yakından izlememizin, destek olmamızın gerekeceği günler bizi bekliyor. Her ne kadar yakından izleyelim desem de binlerce yıllık direniş geleneği olan, kahveyi süvari içen, acıyı bal eyleyen Hataylılara, biber gazı ve TOMA, polis baskısı pek etki etmeyecek gibi görünüyor... (AS/HK)