Reçel kavonozu, şurup ya da rakı şişesi... Fırında 1400 derecede eritilen maden, işçilerin emeğiyle binbir çeşit şişeye dönüşüyor, elinize aldığınız her şişe onların elinden çıkıyor.
Dışarıda bu işi öğretebilecek bir okul yok, Şişecam fabrikasında o da beş yılda işin ustası olabilirsiniz.
Bu işe yedi ila 25 yılını vermiş tam 422 işçi, Topkapı'daki Şişecam fabrikası kapanıp Eskişehir'e taşınacağı için işsiz kaldı.
Bir haftadır direnen işçilerin talepleri çok net: "Fabrika nereye gidiyorsa bizi de mevcut haklarımızla oraya götürün."
Fabrikanın girişinde "Bu işyerinin en değerli varlığı çalışanıdır" tabelası karşılıyor sizi, yanında ise "Babama iş, bana gelecek" yazan tabut.
Bir de cam şişenin üstünde Mustafa Kemal'in resmi var; çünkü Şişecam 1935'de Kemal'in teşvikiyle İş Bankası tarafından kuruldu. Bugün dokuz ülkede faaliyet gösteren Şişecam topluluğu, kendi dünyanın en seçkin üreticileri arasında tanımlıyor.
Hava soğuk, geceleri de kartonlarda yatan işçiler, yaktıkları ateşle ve çadırda pişen çayla ısınıyor; bir de dayanışmaya gelenlerin muhabbetiyle.
"Fabrika büyümeye gidiyor, biz niye küçülüyoruz"
Nuri Tepebaşı, neredeyse çeyrek asırdır aynı yerde çalışıyor; "Patron beyaz yakalıları yanında götürüyor, bizi neden almıyor?" diye soruyor.
Aslında neden çok basit, Eskişehir'e taşınan fabrikaya asgari ücret üzerinden çalışacak genç işçiler alınacak, bu sayede devletten teşvik alınacak. Ucuz işgücü karı arttıracak.
İşveren, ilk başta işçilerin hiçbirini götürmeyeceğini açıkladı. Direniş başladıktan sonra müracat edenlerin içinden seçeceğini ancak asgari ücretle çalışabileceklerini söyledi.
Yani işçilerin, Kristal İş sendikası ile birlikte yıllardır verdikleri mücadele sonucunda kazandıkları hakların yarısını iade etmeleri isteniyor.
Tepebaşı, "Onlar büyürken biz niye küçülüyoruz" diyor.
"Bu fabrika zarar ettiği için değil, daha çok büyümek için taşınıyor. Yeni açılacak fabrikanın üretimi 600 bin tona kadar çıkacak. Yani üç katı büyüyecek. Buradaki tüm işçileri götürseler de yetmeyecek. Ama daha çok kar etmek için bize haklarınızı bırakın gelin deniyor."
"50 gram yoğurt için 40 gün direnmişler"
Yedi yıllık işçi Yakup Uçar doğduğu gün babası aynı fabrikada çalışmaya başlamış. Kuşaktan kuşağa, akrabaların da birlikte çalıştığı bir yer.
"O yüzden aile şirketi ya" diyor Uçar.
"Buradaki çalışma koşullarımız, bizden önceki kuşaklar ve bizim mücadelemizle insani seviyeye ulaştı. Burada 50 gram yoğurt için 40 gün direnmiş işçiler. Şimdi bir kalemde bu haklarımızdan vazgeçmeyiz."
İşveren, işçilere "Eskişehir'e gelin, 3-4 arkadaş bir odada kalır geçinirsiniz" demiş.
Uçar, "Teşvik sayesinde yapacakları karı, kokteylerini azaltarak bile karşılayabilirler. Ama bizi insan yerine bile koymuyorlar. 400 içindeki bir rakam olarak görüyorlar, hepimizin çoluk çocuğu var" diyor.
Mehmet Uçar, Başbakan'a mesaj yolluyor:
"Başbakan'ın sözüne uyduk. Üç çocuğum var. Biri üniversite, biri lise, biri ilkokul öğrencisi ama babaları işsiz."
İşveren ile sendika arasındaki görüşmeler devam ediyor. Siyasi partiler de işçilerin yanında. İşçiler, "Nankör değiliz, büyüyün ama bizimle birlikte" diyor.
Şişecam daha önce de direndi
Paşabahçe Beykoz Şişecam'da 1991'de fabrikanın bir bölümünün kapanmak istenmesine karşı büyük bir direniş oluştu. Yedi ay boyunca devam eden Paşabahçe direnişi Türkiye'nin gündeminde önemli bir yere oturdu. Her gün çok sayıda işçi, memur, esnaf, politikacı direnişi ziyaret etti. Birçok işçi işten çıkarıldı, geri alındı ve tekrar çıkarıldı.
Yine 2002'de Beykoz Paşabahçe Şişecam fabrikasının kapanmasını engellemek için işçiler aileleri ile birlikte 17 gün direnmişti. Beykoz esnafının da destek verdiği eylemde işçiler başka şehirlerdeki fabrikaya nakledilmişti. (NV)