"Erol Özkasnak gazeteye o dönemde ciddi baskı yaptı, bu adamı atsanıza diye telefonlar etti."
"Medya neredeyse gönüllü olarak psikolojik harekâtın parçası oldu."
"Benim yönettiğim basın kuruluşları gerekli demokratik tavrı gösteremediler"
"Hazırladıkları 'darbede ilk yok edilecekler' listesinin en başında köşe yazarları vardır."
Cengiz Çandar, İsmet Berkan, Dinç Bilgin ve Ahmet Hakan, 28 Şubat 1997 "postmodern darbe" döneminde medyanın durumunu anlattı.
28 Şubat döneminde andıçlanan gazetecilerden Cengiz Çandar, Sabah gazetesinde çalışıyordu. Andıç haberi, kendi gazetesi Sabah, Hürriyet'te manşetten yayınlanmış, Kanal D'de Uğur Dündar tarafından andıçlanan gazetecilerin isimleri okunmuştu.
Cengiz Çandar'ın Taraf gazetesinde Neşe Düzel ile yaptığı röportajdan medya ile olan bölümünü aktarıyoruz.
28 Şubat'la ilgili geçen hafta gözaltına alınanların hepsi Batı Çalışma Grubu'yla ilişkili askerler. Size yönelik andıç operasyonunu da BÇG mi yaptı?
Kuvvetle muhtemel. BÇG diye hudayinabit bir istihbarat örgütlenmesi oluştu orada. BÇG'nin sadece askerlerden ibaret olmadığı kanısı var bizde. BÇG'nin sivil ayakları da var. Medya ayağının da olması icap ediyor. Bakın... Medyaya bizimle ilgili çıkan düzmece haberi bir bilgi notu olarak gönderdiler! Haber, Genelkurmay'da hazırlanmıştı ve iki gazeteye verildi. Aynı metin hem Kanal D'de okundu hem de iki gazetede yayımlandı. Rahmetli Ufuk Güldemir, bana, "Haber Milliyet'e de geldi ben direndim, koymadım" dedi ama...
28 Şubat sırasında medya böyle mi kullanıldı? Medya ile darbeci askerler arasındaki ilişkiler böyle mi yürüdü?
O dönemde Tümg. Erol Özkasnak Genelkurmay sözcüsüydü. Çevik Bir'in sağ koluydu. Ona aşk derecinde hayranlık duyan biriydi. Medya ile ilişkiyi, basının manipülasyonunu Özkasnak yürütüyordu. O sırada Sabah'ta çalıştığım için yazı işlerine haberler nasıl geliyor görüyordum.
Haberler nasıl geliyordu?
Haberler iki koldan geliyordu. Ankara bürosundan Fatih Çekirge üzerinden de geliyordu. Zaten diğer gazetelere de haberleri Ankara temsilcileri üzerinden veriyorlardı. Kimi durumlarda da doğrudan İstanbul'a telefon ediyorlardı. Bizimle ilgili andıç haberi çıktıktan sonra Mehmet Ali Birand'ın Sabah'la ilişkisi kesildi. Benim ise gazeteyle ilişkim sürdü ama yazılarım durduruldu. Ben tanığım, Erol Özkasnak gazeteye o dönemde ciddi baskı yaptı, bu adamı atsanıza diye telefonlar etti. Genel yayın müdürü Zafer Mutlu o sırada beni savundu.
Birand'ı niye korumadılar?
Birand'la başka sorunları da vardı ama bir de Dinç Bilgin, iki kişi için direnmemiz çok zor diye düşünüyordu.
Berkan: En büyük rolü hiç kuşkusuz medya üstlendi
28 Şubat dönemi için "Hepimizin günahı vardı" diyen İsmet Berkan Radikal Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi idi.
Yeni Şafak gazetesinden Murat Aksoy'a verdiği röportajdan medya ile ilgili bölümü aktarıyoruz.
28 Şubat'ta medyanın yeri neydi?
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın 22 Aralık 1996'da Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e verdiği demeçte söylediği; "Bu kez sivil kuvvetler halletsin" cümlesi kilit cümledir. Bu cümle, Genelkurmay Psikolojik Hareket Dairesi'nde planlanan darbe girişiminin bir parçası idi. Bu açıklamadan kendine vazife çıkaran başta bazı STK'lar ve sendikalar oldu. Yargı, düzenlenen brifinglere katıldı. Ve bence 28 Şubat'ta en büyük rolü hiç kuşkusuz medya üstlendi. Üstelik özellikle merkez medya buna neredeyse gönüllü oldu.
Neden?
Merkez medya seçimlerde ikiye bölünmüştü. Biri ANAP'ı biri DYP'yi desteklemişti. Merkez medya önce ANAYOL'u zorladı ama ayakta tutamadı. DYP, RP ile koalisyon yapınca kendilerini aldatılmış hissettiler. Tabii bunda biraz da DYP'nin kendi TV ve gazetesinin de rolü vardı. Onlar da merkez medyayı hedef almışlardır. Ama bu, medyanın 28 Şubat'taki rolünü önemsileştirmez.
Soruşturmanın ucu medyaya gider mi?
Soruşturmanın içeriği konusunda tam bilgimiz olmadığı için bir şey söylemek zor. Ama şuna kuşku yok ki, 28 Şubat'ın ana aktörlerinden biri de medyaydı ve medya olmasaydı 28 Şubat başarılı olamazdı. Medya neredeyse gönüllü olarak psikolojik harekâtın parçası oldu. Hepimiz kullanıldık ve kendimizi kullandırdık. 28 Şubat sürecinde hepimizin günahı var.
Bazı isimler geçiyor soruşturma kapsamında...
İsimler üzerinden cadı avı yapmak haksızlık olur. Ama soruşturma medyayı da kapsayacak şekilde genişlerse, gözaltına alınanlar olacaktır kuşkusuz.
Bilgin: Hiçbirimiz masum değildik
"Hiçbirimiz masum değildik" diyen Dinç Bilgin, o dönem Sabah Medya Grubu'nun sahibiydi. Bilgin, Samanyolu TV'ye yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Benim yönettiğim basın kuruluşları gerekli demokratik tavrı gösteremediler. Ama baktığım zaman yalnız biz mi göstermedik kimse gösteremedi. Medyanın darbecilere karşı bir duruş geçmişi yok.
"Ben Genelkurmay'a bir defa davet edildim, bir tek konuşma yaptım. Özkasnak ile Çevik Bir vardı. Onları da hayatımda bir defa gördüm, bir daha da görmedim. Bana Sabah gazetesi yazarlarından şikayetlerini bildirdiler. Elimden geldiği kadar savunmaya çabaladım."
Hakan: Darbeciler ayak bağı köşe yazarlarından hazzetmez
Hürriyet Gazetesi'nden Ahmet Hakan da bugünkü köşesinde, o dönem sadece Dinç Bilgin'in değil herkesin başına aynı şeyin geldiğini söylüyor.
"Darbeciler kendilerine ayak bağı gördükleri köşe yazarlarından hiç hazzetmezler. Hazırladıkları "darbede ilk yok edilecekler" listesinin en başında köşe yazarları vardır.Yöntemleri şudur: Önce açarlar telefonu medya patronuna, "Şu köşe yazarlarını kulağından tut at" diye emrederler. Bakarlar, emir yerine getirilmiyor. Bu kez Genelkurmay'a çağırırlar. 'Şu köşe yazarlarını istemiyoruz, derhal atacaksın onları gazetenden' derler. Ardından da 'yoksa...' diyerek tehdidi savururlar. 'Dükkân senin değil mi? Niye kovmuyorsun?' derler mi? Bilmiyorum." (NV)