İkinci Aydemir darbe girişiminin örgütleyicisi Süvari Binbaşı Fethi Gürcan, 1922'de Konya Ereğlisi'nde doğdu. Çocukluğu, asker olan babasının görev aldığı Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde geçti. İlkokulu Erzincan'da okudu. Öğrenimini askerî okullarda sürdürdü. Kara Harp Okulu'nu bitirdi.
Birinci Aydemir darbe girişimi sırasında Muhafız Alayı Süvari Grup Komutanı'ydı. Askerî birlikler içinde çok sevilen Fethi Gürcan hakkında, İngiltere Kraliçesi'nin de izlediği uluslararası bir binicilik yarışmasında geçen bir olay efsane gibi ağızdan ağıza dolaşıyordu. Dereceye girme başarısını gösterdikten sonra, Kraliçe'yi selâmlamak için önünden geçerken atı ürkmüş ve onu sırtından atmıştı. Kolu kırılan Gürcan çağırılan ambulansa binmemekte direnmiş, yeniden atına binerek Kraliçe'nin önünde bir tur daha attıktan sonra baygın durumda hastaneye kaldırılmıştı.
Milli Birlik Komitesi, MBK'nin geçici anayasa hükümlerini çiğneyerek 14'leri tasfiyesinden sonra ordu içinde güvensizlik ve hoşnutsuzluk baş gösterdi, geri kalan komite üyelerinin bir bölümünün de desteğiyle İstanbul ve Ankara'da Türk Silâhlı Kuvvetler Birliği adı altında iki ayrı örgüt oluşturuldu. Örgüt içindeki müdahaleci kanattan yana olan Gürcan 21-22 Şubat 1962'deki birinci Aydemir isyanına komutasındaki birlikle katıldı.
22 Şubat 1962 gecesi Muhafız Alayı Komutanı Cihat Alpan'ın etrafını çevirerek Çankaya Köşkü'nü muhasara altına aldı. Köşk'te Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Başbakan İsmet İnönü, bakanlar, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları toplantı halindeydiler. Darbe girişiminin önderi Kara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir'e telefon ederek, Köşk'ü sardığını, içerdekilerin hepsini ele geçirerek hesaplarını göreceğini bildirdi. Albay Talat Aydemir'in cevabı "benim onlarla hesabım yok" oldu. Fethi Gürcan'ın ısrarı üzerine Talat Aydemir kesin kararını verdi: "Bırak gitsinler!". Ancak bundan sonra kuşatma altındaki Çankaya Köşkü'nden çıkarak hükümete bağlı Hava Kuvvetleri karargâhına gidebilen Başbakan İsmet İnönü bu durumu "işte şimdi partiyi kaybettiler" olarak yorumladı. Bundan sonra silah üstünlüğü Hava Kuvvetleri'ne geçince Talat Aydemir direnmekten vazgeçerek isyanına son verdi.
Ayaklanmaya son verirken hükümetle yapılan cezai müeyyide uygulanmayacağına ilişkin anlaşma uyarınca Fethi Gürcan da harekata katılan 72 subayla birlikte emekliye sevkedildi. Ayaklanmanın yarıda kalmasını içine sindiremeyen Albay Talat Aydemir, bundan sonra bir yandan yakın gelecekte yeni bir girişimin kamuoyunu yaratırken, Fethi Gürcan da bunun ordu içindeki vurucu gücünü örgütlemeye başladı. Emekliliği sırasında üstlendiği Milli Savunma Bakanlığındaki müfettişlik görevi, örgütleme çalışmalarında büyük kolaylıklar sağladı. Bakanlık müfettişliği gereğince bütün ülkeyi dolaştı ve gittiği birliklerde özellikle alt rütbelerdeki subayları Türk Silahlı Kuvvetler Birliği hareketine bağladı.
Altı ay gibi kısa bir sürede Fethi Gürcan 229. Piyade Alayı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, Genelkurmay Kışla Komutanlığı, Harp Okulu ve Zırhlı Birlikleri yakın gelecekteki harekat için örgütledi. İstanbul'daki Zırhlı Birlikler'i, Süvari ve Deniz Harp Okulları'nı da örgütlenmeye kattı. Darbenin ikinci önderi konumuna yükseldi. 31 Mart 1963 gecesi için kararlaştırdıkları darbe girişimi, ilişkide oldukları Milli Birlik Komitesi üyesi 14'lerden bazılarınca kabul görmeyince Aydemir ile Gürcan azınlıkta kalarak tarihi ertelediler.
6 Nisan 1963'te 14'lerle yaptıkları toplantıda artık tümüyle anlaşamayacaklarını anlayınca Aydemirle birlikte yeni bir tarih saptadılar. Bu tarih 21 Mayıs 1963 gecesiydi. Fethi Gürcan ve öteki emekli arkadaşları önceden kararlaştırdıkları gibi üniformalarını giyerek Harp Okulu ve ilişkide oldukları diğer askerî birliklerle darbeyi başlattılar. Gece yarısından sonra hazırladıkları "ihtilâl" bildirisini ele geçirdikleri Ankara Radyosu'ndan okuttular.
Türk Silâhlı Kuvvetleri İhtilâl Genel Karargâhı adına okunan bildiride emekli Albay Talat Aydemir'in idareye el koyduğu, parlamentonun, partilerin, derneklerin kapatılıp her türlü siyasal faaliyetin yasaklandığı ilan edildi. Bu bildirinin okunmasından kısa bir süre sonra, 28. Tümen kurmay başkanının yanındaki birkaç adamıyla Radyoevi'ni isyancıların elinden geri almasıyla bu kez hükümet yanlısı bir bildiri okundu. O gece Ankara Radyoevi "ihtilâlci"lerle hükümet yanlısı kuvvetler arasında birkaç kez el değiştirdi. Hükümete bağlı kalan Hava Kuvvetleri'nin karşı saldırısıyla 20-21 Mayıs 1963'deki İkinci Aydemir darbesi bastırıldıktan sonra Aydemir ve ayaklanmanın diğer önderleri tutuklandılar.
Fethi Gürcan ise, 21 Mayıs sabahı hâlâ ele geçirilememişti. Harp Okulu öğrencilerine yenildiklerini açıklayarak dağılmalarını istedi. Kendisi de yanında genç bir teğmenle birlikte tabancalar, tüfekler ve el bombalarıyla donanmış durumda Federal Almanya Büyükelçiliği'ne sığınmak için başvurdu. Vaktiyle tanıdığı Büyükelçilik ataşelerinden biriyle görüşmek istedi. Ataşe o gün gelmediğinden Büyükelçi ile görüşüp siyasal sığınma istedi. Büyükelçi bu isteği reddederek hükümet kuvvetlerine teslim olması halinde Alman hükümetinin affedilmesi konusunda girişimlerde bulunacağını vaat etti. Fethi Gürcan bunun üzerine Büyükelçi'den sivil elbise alarak kıyafet değiştirdi. Yanındaki teğmeni de birliğine gönderdikten sonra Çankaya sırtlarındaki terkedilmiş bağ evinde bir süre saklandı.
Bundan sonra Ankara Garı'ndan hareket eden bir trene binmek istedi, ama bu mümkün olmayınca otobüsle İstanbul'a gitmeye karar verdi. Bolu kavşağında kimlik kontrolü sırasında yakalandı. Önce İstanbul Merkez Komutanlığı'na, daha sonra da Ankara'ya götürüldü ve tutuklandı. Yargılandığı dönemde hapishanede sosyalizme yakın düşünceleri benimsemeye başladı. Askerî mahkeme tarafından idam cezasına çarptırıldı. 27 Haziran 1964'de idam edildi. Böylece devleti kurtarma düşüncesiyle iki kez ayaklanma girişiminde bulunan genç subayların emir komuta dışında geliştirdikleri ilişkiler sistemi de ayaklanmayla birlikte yenilgiye uğramış oldu.
* Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Cilt 6, sayı 63, sayfa 1980, 27 Mayıs 1960 ve Yeni Siyasal Düzen, İletişim Yayınları.