Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye, Suriye'de sekiz buçuk yıldır devam eden savaşın başından bu yana dile getirdiği "güvenli bölge" fikrini hayata geçirmeye yönelik çabalarını son aylarda hızlandırdı.
Savaşın ilk yıllarında Şam yönetimine karşı bir tampon bölge olarak tasarlanan "güvenli bölge" fikri, 2016'dan itibaren PYD/YPG'ye karşı bir önlem olarak öne sürülmeye başlamıştı. Son aylarda ise Ankara, "güvenli bölge"yi aynı zamanda Türkiye'de barınan milyonlarca mültecinin yeniden iskan edileceği bir alan olarak sunuyor.
TIKLAYIN - Erdoğan: Güvenli Bölge Olmazsa Kapıları Açmak Zorunda Kalırız
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan son olarak geçen haftaki BM Genel Kurulu toplantısında üç milyon Suriyeliyi söz konusu bölgeye yerleştirmeye ilişkin planları ayrıntılı biçimde anlattı.
Erdoğan, 1 Ekim'de TBMM açılışında "Güvenli bölgede 2 milyon kişiyi iskan ettirebileceğiz" dedi.
Konuya ilişkin görüşlerini aldığımız Lyon 2 Üniversitesi'den Prof. Fabrice Balanche ve gazeteci Fehim Taştekin, bu planın gerçekleşmesinin her yönden imkansız olduğu kanısında.
Bölgede kim yaşıyor, üç milyon kişiye yer var mı?
AKP'nin üç milyon mülteciyi göndermeyi planladığı bölge, Suriye topraklarının yaklaşık üçte birine tekabül ediyor. (Harita: AA)
Suriye ve Lübnan'da 10 yıl boyunca çalışmalarda bulunmuş bir coğrafya profesörü olan Balanche, "güvenli bölge"nin kapsadığı alana ilişkin şu bilgileri veriyor:
"Üç milyon mülteciyi Suriye'de 20 mil derinliğinde bir güvenli bölgeye yerleştirmek açıkça imkansız. Burada zaten yerel bir nüfus var. Suriye hükümetinin kontrolünde bulunan Kamışlı'yı dışarıda bırakırsak, bu alanda halihazırda 800 bin kişi var. Bunların 650 bini Kürt. Bölgede 10 bin Hristiyan, 10 ila 20 bin Türkmen ve çoğu Tel Abyad çevresinde olmak üzere 200 bin Arap bulunuyor.
"Burası çok büyük olmayan ve çok yoksul bir bölge. Burada sanayi yok, küçük şehirler var. Ağırlıklı olarak tarım var ama o da zor zira su kıtlığı var. Örneğin Tel Abyad'da sulama olmadan tarım yapamazsınız çünkü yağmur yeterli değil.
"Bu bölgeye değil 2-3 milyon, yarım milyon kişiyi yerleştirmenin bile nasıl mümkün olacağını anlamıyorum."
"Türkiye yanlısı aşiretler bile kabul etmez"Suriye'deki sosyal yapı içinde önemli yer tutan aşiretlerle çeşitli aktörler arasında karmaşık ilişkiler süregeldi. Balanche, bu durumu aşiretlerin güçlü olanın peşinden gitme ve kolaylıkla taraf değiştirebilme eğilimine bağlıyor: "Bir aşiret, para verirseniz her şeyi kabul eder. Örneğin bir aşirete mültecileri kabul etmesi için 10 milyon dolar verirseniz bunu kabul edeceklerdir. Ancak bir aşireti satın alamazsınız, sadece kiralayabilirsiniz. Bu da şu demek; bu aşirete daha fazla para vermediğiniz takdirde üç ay sonra bu mültecileri kovacaktır. "Bu yüzden aşiretlerin Türkiye'nin kendi bölgelerinde şehirler, köyler kurmasını kabul edeceklerini düşünmüyorum." |
"Kürtler Afrin'in tekrarından korkuyor"
Balanche, muhtemel bir yeniden yerleştirme sonucunda ortaya çıkacak etnik gerilimlere de işaret ediyor:
"Yerel nüfus tabii ki buna katılmayacaktır çünkü Kürtler Arap nüfusu görmek istemiyor. Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin çoğu ise Arap. Onlar Afrin'de olan şeyin tekrarlanmasından korkuyor. Özgür Suriye Ordusu ve Türk ordusu birçok Kürt'ü oradan sürmüştü.
"Yerel nüfus mültecileri hoş karşılasa bile burada yer yok, bu imkansız. İş yok, faaliyet yok...
"Erdoğan BM'de 'Deyrizor ve Rakka'ya kadar mültecileri yerleştirebiliriz' dedi. Bu yaklaşık bin 800 kilometre derinliğinde bir alan. Ama çoğu çöl!"
Suriye'nin batılısıyla doğulusu "gece ile gündüz kadar farklı"
Balanche'a göre mültecileri Suriye'ye yerleştirme planının önündeki tek engel etnik durumla ilgili değil zira savaştan önce Suriye'nin çeşitli yerlerinde yaşayan insanlar arasında da sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan ciddi farklılıklar var.
"Türkiye'ye gelen mültecilerin çoğu Suriye'nin batısından geldi. Halep'ten, Şam'dan, Guta'dan... Bunlar zengin şehirlerde yaşayan insanlardı. Şehirlerde çalışıyorlardı. Mühendisler, doktorlar, profesörler... Bunlar tarım insanları değil. Çölde yaşamayacaklardır.
"Suriye'nin doğu kesimi, Rakka ve Deyrizor çok ama çok az gelişmiş yerler. Nüfusun az olduğu, aşiretlerin yoğun olduğu yerler. Deyrizor'un insanlarıyla Şam'ın insanları arasında devasa farklılıklar var, onlar gece ile gündüz kadar farklılar. Yani, bu planın gerçekleşmesi Arap nüfus arasında bile mümkün değil."
Suriye'de de inşaat rantı hesaplarıErdoğan, geçen ay Ankara'da yaptığı bir konuşmada "Güvenli bölgede Suriyelilere 250-300 metrekare evler yapsak, çevresinde de 100-150 metrekare bahçesi olsa. Orada ekip biçseler; hiç olmazsa bu insanlar hazır balık değil, balık tutmayı öğrenirler," demişti. Taştekin'in konuya ilişkin yorumu ise şu şekilde: "Planın yapılabilirliği ve yapılma şekli sorunlu. Türkiye buraların kendi kontrolünde bir alana dönüştürülmesini, uluslararası toplumun finansal destek sağlamasını ve taahhüt işlerinin kendisine verilmesini istiyor. Yani işin rantına göz koyuyor. "Fırat'ın batısında TSK'nin kontrolündeki alanlardan gelmiş insanları bile bu koşullarda kendi asıl yaşam alanlarına döndüremediler. Olması gereken çatışmaların bitirilmesi ve siyasi çözüme paralel yeniden inşa sürecinin hızlandırılmasıdır. Bu kadar ciddi bir mesele sömürgeci yaklaşımlarla kalıcı çözüme kavuşamaz." |
"Maksat Arap kemeri"
Güvenli bölgeyle ilgili açıklanan plan, hem üç milyon insanın Türkiye'den sürülmesini, hem de sürüldükleri yerdeki nüfus yapısının büyük ölçüde değişmesini öngörüyor. Prof. Balanche da Taştekin de planın gerçekleştiği tek senaryonun bir etnik temizlik harekatı olacağı görüşünde.
Taştekin "Bu planla güdülen asıl maksat burada bir Arap kemeri oluşturmak. Kürt bölgelerinin, Kürt kimliğinin yok edileceği yeni bir süreç işletilecek. Bunun adı da etnik temizliktir" diyor.
"Mültecilerin her birinin geldiği yerler belli. Eğer mantıklı bir dönüş projesi olacaksa bu insanların kendi evlerine ve topraklarına döndürülmesidir. Bunun ön şartı çatışma dinamiklerinin bitirilmesidir. İkinci olarak Fırat'ın doğusunda göz dikilen toprakların sahipleri var. Kimin toprağını kime verecekler?
"Haleplileri veya İdliblileri Haseke ve Kobani gibi yerlere yerleştirmek bölgenin halklarını birbirine düşürmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Türkiye'deki mültecilere bir yerden bir yere atılacak eşya muamelesi yapılıyor."
Benzer görüşte olan Balanche da "Bu ancak Erdoğan'ın planı Kürt nüfusu bölgeden sürmek ve Kürtlerin olmadığı yeni köyler ve şehirler inşa etmekse mümkün olabilir! Bu kuzey Suriye'de büyük bir etnik temizlik ve Kürtlere karşı bir Arap kemeri yaratmak demektir ki uluslararası toplumun bunu kabul edeceğini düşünmüyorum" yorumunu yapıyor. (VK)
(Fotoğraflar: AA)