Haberin İngilizcesi için tıklayın
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in de aralarında bulunduğu AKP’li belediye başkanlarının istifasını değerlendirdi.
Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde Büyükada davasının konuşulmadığını söyleyen Ünal, CHP’yi Türkiye karşıtı söylemler üretmekle suçlarken “CHP de FETÖ ile beraber Türkiye karşıtı, Türkiye düşmanı yapıların içerideki sözcülerinden bir tanesi” dedi.
Ünal’ın Kanal 7'de yayınlanan Başkent Kulisi programında yaptığı açıklamalardan satırbaşları şöyle:
“Schröder ile Büyükada davası konuşulmadı”
“Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in Türkiye gelişi ile Büyükada tutuklularının serbest bırakılması için bir pazarlık olmadı diyorsunuz, değil mi?" sorusu üzerine de Ünal, "Öyle şey olur mu?" dedi.
Schröder ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın arasında eskiden beri bir hukuk olduğunu söyleyen Ünal şöyle konuştu:
"Schröder, Cumhurbaşkanımızla ilişkileri konuştu ama burada herhangi bir şekilde Büyükada, yargı, tutuklamalar, bunlarla ilgili bir görüşme gerçekleşmedi.”
"Genel başkan denetim hakkının gereği olarak istifa çağrısı yapabilir”
“Belediye başkanlarımızla ilgili özellikle muhalefetin söylediği şeyler son derece çirkin. Burada demokratik meşruiyet zemininde, genel başkan istifa çağrısı yapabilir çünkü nasıl ki idari, hukuki olarak İçişleri Bakanlığı denetliyorsa, nasıl ki belediye meclisinin denetim hakkı varsa siyasi partinin de siyasi ve sosyolojik olarak bir denetim hakkı vardır. Bu denetim hakkının gereği olarak istifa çağrısında bulunabilir genel başkan.
“13 yıl, 24 yıl belediye başkanlığı yapmış bir belediye başkanı için 'şu gerekçeden dolayı istifa etti' diyemezsiniz. Çünkü 13 yılın içerisinde siyasetle, partisiyle, kendi ilindeki seçmenle olan ilişkisi bütün bunların toplamıdır istifa gerekçesi.”
“Keyfiliğin olduğu yerde demokrasi yoktur”
Ünal AKP’nin bir dava hareketi olduğunu ve partide herkesin kendisini bir nefer olarak gördüğünü, kendilerini makamla, statüyle değil, sorumluluklarla tanımladıklarını ifade etti.
“Dün Sayın Melih Gökçek de aynı şeyi söyledi. Dedi ki 'Ben bir dava adamıyım, nefsimin peşinde değil, davamın peşinde yürürüm. Dolayısıyla eğer bu gerekmişse, bunu yapmam benden isteniyorsa, liderim benden bunu istemişse ben bunu yaparım'. Lider, keyfilikle hareket etmez. Keyfiliğin olduğu yerde demokrasi yoktur. Antidemokratik bir uygulamanın temel niteliği keyfiliktir. Siyasi riskin olduğu yerde keyfilikten bahsedemeyiz."
“Nefer olmanın gereği olarak istifa"
"Diyorlar ki 'Bunlar seçilmiş kişiler dolayısıyla bu seçilmiş kişilerin sandıkla gelip sandıkla gitmesi gerekir'. Biz de diyoruz ki bizim siyasetimiz bütün bir siyasettir. AK Parti sandıkla gelir sandıkla gider ama bizim milletvekilimiz, belediye başkanımız ve diğer birimlerdeki bütün arkadaşlarımız bir saatin dişlisi gibi ortak çalışırlar. Biz zaman zaman istişareyle buralarda değişikliklere gidebiliriz.
“Genel başkanın istifa çağrısında bulunmasının antidemoktatik olduğunu söyleyemeyiz. Genel başkanın istifa çağrısının gerekçesi nedir? Bunu tek bir gerekçeyle izah etmeye kalkışmak doğru değil. Ayrca istifa eden başkanlarımızın sanki burada hukuki, idari, cezai bir durumu var da bu sebepten dolayı istifa etmiş gibi göstermek... Bunu da muhalefet yapıyor ki, bu son derece çirkin bir durum. Burada herhangi bir hukuki ya da idari bir durum söz konusu değil. Siyasi parti genel başkanının istifa çağırısı hakkıdır ve bu hakkı kullanmıştır.
“İstifa yolunu tercih eden belediye başkanlarımızın hiçbirisi de istifaya tehdide, şantaja boyun eğecek insanlar değil. Gerekli istişareler yapılmıştır. Bu istişareler çerçevesinde onlar istifa yolunu seçmişlerdir. Biz kendimizi makam ve statüyle değil, görevlerimizle, sorumluluklarımızla tanımlarız dedik. Nefer olmanın gereği olarak istifam istendiğinde ben istifa ederim.
"Melih Bey ile olan yol arkadaşlığımız devam ediyor. Tıpkı Kadir Bey ile Recep Altepe Bey ile olan yol arkadaşlığımızın devam ettiği gibi. Bu arkadaşlarımızın her birinin çok ciddi deneyimi, birikimi var. Tabii ki siyasi kadroların içerisinde önümüzdeki süreçte değişik görevlerde bu arkadaşlarımızdan partimiz istifade edecektir."
“CHP Türkiye düşmanı yapıların sözcüsü”
“Geçmişte bir söylem dışarda üretiliyor, içerde pazarlanıyordu. Şimdi CHP'nin içerde konuştukları dışarda pazarlanıyor. Çünkü, yüzde 25 oy almış bir siyasi partinin genel başkanının ne söylediği, Avrupa'da çok önemli. FETÖ'cüler 165 ülkede Kemal Kılıçdaroğlu'nun içeride söylediklerini pazarlıyorlar.
“Biz 17-25 Aralık 2013'ten sonra kendi temizliğimizi yaptık. İsim, isim söyleyebilirim. Biz, iki tane yerel seçim, bir tane genel seçim, üç tane kongrede tüm temizliğimizi yaptık. Ama CHP bir temizlik yapmadı. CHP, FETÖ ile ilgili kendi içine dönük hiçbir, tek bir hamle bile yapmadı. Dolayısıyla, eğer bir siyasi ayak aranıyorsa CHP dönsün kendisine baksın.
"Şöyle düşünemeyiz. FETÖ'yü, Türkiye karşıtı bütün saldırıların planlayıcısı, düzenleyicisi olarak düşünemeyiz. O, aparatlardan bir tanesi. Ben diyorum ki CHP de FETÖ ile beraber Türkiye karşıtı, Türkiye düşmanı yapıların içerideki sözcülerinden bir tanesi." (ÇT)