Marksist hacker grubu RedHack, 23 Eylül’de Twitter’dan bir açıklama yayınlayarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın kişisel e-posta adreslerini (Google, Yahoo ve Apple hesaplarını) ele geçirdiğini, “#AlpAltınörs ve #AslıErdoğan başta olmak üzere solcu muhalifler serbest bırakılmazsa” bu e-postaları yayınlayacağını duyurmuştu.
Muhalifler serbest bırakılmadı, aksine ‘jet hızıyla’ RedHack’in Twitter hesabı ve konuya ilişkin haberler sansürlendi. Her şeye rağmen bağımsız basın kuruluşları sızdırılan e-postalara dayanan haberleri gün gün yayınlıyor, torpil ağlarından petrol ağlarına kadar devletin en tepesindeki yozlaşmayı okuyoruz.
Ana akımda ise sağır edici bir suskunluk söz konusu. Doğan Medya, kendi yayın grubu başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın istifasına yol açan skandalı haber olarak görmedi. Hatta Albayrak’ın e-postaları arasında bulunan hukuka aykırı olarak kaydedilmiş bir ses kaydında Aydın Doğan’ın Hürriyet yazarlarına hükümeti eleştirmeme telkininde bulunmasına dair haberi bizzat Aydın Doğan’ın avukatları sansürletmek istiyor.
Tüm bunlar olurken RedHack yeni Twitter hesapları açarak ‘birinci elden’ belge yayınlıyor, çeşitli gazetecilerle e-postaları paylaşarak haber yapılmasını sağlıyor, hatta Sözcü gazetesini hackleyerek kendi haberlerini dahi yapıyorlar. Bu söyleşi yayına hazırlanırken, Bakan Albayrak’ın e-posta arşivini internet üzerinden halka da açtılar.
Ancak bu durum, hem hukukun üstünlüğü açısından, hem de gazetecilik etiği açısından pek çok zor soruyu doğuruyor. RedHack’in eylemleri suç mu, seçtikleri hedefler bu eylemleri meşru kılar mı? Yasal yollarla hesap vermeyen bir iktidardan kim, nasıl hesap sormalı? Ele geçirilen belgelerdeki kamu yararına kimler karar vermeli? Haber yapmama baskısı kadar, hackleyerek haber yaptırmak da basın özgürlüğünü tehdit eder mi?
Aklımdaki soruları RedHack üyelerine gönderdim, aldığım cevaplar aşağıda. Bakan Albayrak’ın özel kalemi ise sorularıma hala cevap vermedi.
Şimdi söz hakkı RedHack’in, karar sizin.
Berat Albayrak'ın kişisel e-posta adresini neden hacklediniz? Albayrak'ı seçmenizin sebebi nedir?
Berat Albayrak; bir süredir takip ettiğimiz, iktidarın kirli ilişkilerini sürdürdüğünü düşündüğümüz, özellikle Cemaatten AKP'ye bütün süreçlerin içerisinde olmuş, eğitim süreci ve sonrası kariyer basamaklarını çıkış şekli şaibeli birisi olması sebebiyle hedefimizdeydi.
Enerji Bakanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı'nın damadı olan bir kişinin ABD şirketlerinin e-posta hizmetini kullanması, ne yazışmalarında ne de hassas dosyalarında herhangi bir şifreleme önlemi almaması, NSA'in ve ABD mahkemelerinin bu bilgilere erişebilecek olması ve sizin bu e-posta adreslerine sızabilmiş olmanız nasıl bir güvenlik açığına işaret ediyor?
Dikkat çektiğiniz bu konu çok önemli. Daha önce Muammer Güler'in mailini hacklediğimizde de fark ettiğimiz bir durumu, Berat Albayrak'ın maillerinde de gördük. Devletin tüm gizli yazışmaları, kendilerinin de içinde olduğu kirli ve çarpık ilişkileri ABD merkezli bir ileti aracı üzerinden yapıyor olmaları konusunda çok derin analizler yapabiliriz, ABD politikalarından bahsedebiliriz ama gerçeği herkes gibi biz de biliyoruz. Tek kelimeyle "Çapsızlık" , "Kapasitesizlik"...
Mail yazışmalarından ve bilgisayarlarına yaptığımız "ziyaretlerden" bildiğimiz bir gerçek var. Mevcut iktidar, liyakat esaslı bir düzenleme olsa Cumhurbaşkanı dahil elektrik düğmesi emanet edilecek beceriye bile sahip değiller, "gece açık unuturlar".
Yaptığınız eylemi nasıl tanımlıyorsunuz? Bu eyleminizin kanunlara göre bir suç olduğu görüşüne katılır mısınız? Yoksa eylemlerinizin siyasi yönünün bunu meşrulaştırdığını mı düşünüyorsunuz?
Eylemlerimizi yaparken hırsızların, katillerin, insanları bodrum katlarında susuz bırakıp yakan faşistlerin kanunlarına göre hareket etmiyoruz şüphesiz. Hakkımızda verecekleri fermanla ilgilenmiyoruz, açıkça söylemek gerekirse Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm iktidarı ve onun "zor güçlerini" ciddiye bile almıyoruz. Eylemlerimizin meşruluğunu, halkın çıkarları ve devrimci mücadelenin tarihi belirliyor. Yeri gelmişken bir noktayı da ifade etmek istiyoruz. Eylemlerimizde ve/veya açıklamalarımızda doğruyu, her zaman iyiyi yapmak istesek de her zaman bu böyle olmayabiliyor. Ama niyetimizden ve mücadeleye olan inancımızdan halkımızın asla şüphesi olmasın.
Kendini "Türkçü" olarak tanımlayan veya devlete yakın olarak bilinen hacker grupları da çeşitli zamanlarda eylemler yapıyorlar. Örneğin HDP hesaplarını hackleyip özel yazışmalarını yayınlıyorlar. Onların eylemlerini de meşru görüyor musunuz?
Bahsedilen eylemler siyasi hack kapsamında değerlendirilebilir ama asla meşru görmüyoruz. Kaldı ki bahsettiğiniz grubun oradan oraya gezmesi nedeniyle, kendi ekip arkadaşları bile onların meşruiyetini tartışır hale gelmiştir. Pazarlamacı bir yalakanın elinde oyuncak olmuş bu grubunun eylem meşruluğunu tartışmayı bile vakit kaybı olarak görüyoruz.
Verdiğiniz ültimatom karşılığında solcu muhaliflerin serbest bırakılacağını düşünmüş müydünüz, yoksa bunu onların hapse atılmasına dikkat çekmek için mi söylediniz?
Tabi ki faşizmin salyalarını sıçratarak yaptığı bu saldırılara karşı bir kamuoyu oluşturma çalışması yapmak istediğimizi ve bunda kısmen de olsa başarılı olduğumuzu düşünüyoruz. İşte tam burada Hacking ile Hacktivizm ayrılıyor. Bizler Hacktivistiz!
Hacktivizmin felsefesi üzerine biraz denklemler kurarsak, Eylemsel niteliğinin politik karşılığının olmasının yanında, ezilen ve dışlanan unsurların sesi olması da bulunmaktadır. RedHack'in Hacktivist karakterini belirleyen de tam olarak budur. Bizler aslında Hacker değiliz, Hacktivistiz!
Eyleminizi duyurduğunuz Twitter adresleri, Twitter tarafından kapatıldı. Kişisel bilgilerin paylaşımı Twitter kurallarına da aykırı, ancak Twitter, WikiLeaks, Guccifer 2.0, TheCthulhu ve Phineas Fisher örneklerinde diğer hackerların hesaplarını kapatmamıştı. Twitter sansürünün siyasi bir yönü olduğunu düşünüyor musunuz, Türkiye'nin bu konuda Twitter'a baskı yaptığını düşünüyor musunuz?
Twitter dahil bütün sosyal medya ve paylaşım alanlarının anahtarının egemenlerde olduğunu asla unutmuyoruz. Egemenlerin özgürlük anlayışının doğrular değil, kendi egemenliklerinin sarsılmasına kadar olduğunu da çok iyi biliyoruz. Bırakın kişisel verileri, kafa kesen IŞİDcilerden, pedofillere kadar paylaşımlara müsaade eden Twitter, kirli ilişki ağının bu yönüyle açığa çıkmasına izin vermesini de beklemiyoruz. Ancak burada muhalif basının özgürlükçü ve gerçeklere olan tutkusuyla dayandığı habercilik anlayışına güveniyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bizi yanıltmayacaklarından birer okurları olarak eminiz.
Albayrak'ın e-posta arşivini tamamen halka açık şekilde paylaşacak mısınız, yoksa sadece gazetecilere mi erişim vereceksiniz? Neden?
Bundan önce de benzer nitelikte Hack eylemlerimiz oldu. Bizler Sosyalistiz ve eylemlerimiz sadece ve sadece politik mücadele araçları olarak kullanılabilir. Birçok insanın "Her şeyi yayınlayın, Neden her şeyi yayınlamıyorsunuz? Pazarlık mı var?" sorularına maruz kalıyoruz. Bizler bu tayfayı iktidarın ahlaksız ve/veya çarpık birçok ilişkisini gördük ama bizler magazinci değil "Leninist" örgütlenme biçimiyle mücadele eden, "Marksistleriz". E-Postaların içinde bu yönde paylaşımlar olabilir. Biz bunları kamuya açarak magazine hizmet etmeyiz. Bunlara ilişkin filtre çalışmalarımız sonlanınca tabii ki Halkın haber alma hakkı ve bilginin özgürlüğüne olan inancımız nedeniyle tamamını yayınlayacağız.
Güncelleme: 6 Ekim günü tutuklanan Evrensel gazetesi muhabiri Cemil Uğur serbest bırakılmazsa arşivin filtresiz halini paylaşacağını söylemiştiniz, 8 Ekim akşamı da bunu yaptınız. Bunun üzerine hükümet, BTK kararıyla arşivin torrent dosyasının paylaşıldığı Google Drive, Dropbox, One Drive ve Github sitelerini Türkiye’den erişime engelledi, fakat torrent engellenemeyeceği için e-posta arşivi şu anda belki yüzlerce kişi tarafından indirildi. Neden arşivi filtrelemekten vazgeçtiniz?
Kişisel fotoğraflar filtrelendi, gazetecilere açılan arşivde de kişisel fotoğraflar yoktu. Biz sosyalistiz, böyle bir ahlaksızlığın içinde olmayız.
Arşive erişim izni verdiğiniz gazetecileri neye göre belirliyorsunuz? O gazetecilerden nasıl bir beklentiniz var?
Aslında bu belirlemeyi hem halkımız, hem de kendi iradeleri yapıyor. Özgürlükçü, ezilen ve dışlanandan yana olan tavırları, halkımızın da onlara gösterdiği teveccüh bu belirlemenin temel dinamiğidir. Bu sebeple açıkçası zorlanmıyoruz. Bugüne kadar da hiç yanılmadık. Sadece hesap kapanmalarından dolayı iletişim içinde olamadığımız bazı dostlar var, onların da bize gönül koymamasını umuyoruz. Yaşanan ağır sansür ve faşizm saldırısı içerisinde olabilecek hatalar olarak bakmalarını öngörüyoruz.
Sözcü gazetesini hackleyip kendi haberinizi yapmaya neden ihtiyaç duydunuz? Bunu yaparak Sözcü editörlerini ve muhabirlerini belirli bir konuda haber yapmaya zorladığınız görüşüne katılır mısınız? Haberinizi yapmayan diğer basın kuruluşlarını da hackleyecek misiniz?
Sözcü gazetesi özellikle son dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü "Sözcüsü" gibi yayın yapıyor. Bu eylem hem bir uyarı hem de Sözcü okuyan muhaliflerin bilgilenmesi açısından iyi bir örnek olduğunu düşünüyoruz. Ancak 'Hack' her zaman saldırı değildir. Burada bir hack var ama saldırı yok. Bir nevi penetrasyon testi gibi düşünmek gerekir bu durumu. Açığını kendi yöntemimizle iletmiş olduk.
Karşıt görüşten, örneğin AKP'ye yakın bir hacker grubu Özgür Gündem gazetesini hacklese ve DHKP/C'nin veya PKK'nin finansal kaynaklarına dair bir haber yayınlasa ne düşünürsünüz? Sizce bu da meşru bir siyasi eylem olur muydu?
Az önceki soruya benzer bir soru aslında, Politik eylem ile meşru eylem farklı kavramlar. Meşru politik eylem halk saflarında ve ezilenler için mücadele edenlere karşı yapılmaz. Meşruiyet kavramının kime ve neye göre tanımlandığı da önemli bir ayraç tabi... Ama ismini verdiğiniz örgütler dahil, Sosyalizm ve ezilen halkların hakları için mücadele eden hiçbir örgüte yapılan saldırıyı onaylamadığımız gibi bunları "faşist saldırı" olarak tanımlıyoruz.
Eylemlerinizin haberleştirilmesinde nasıl kısıtlamalar olduğunu düşünüyorsunuz? Bu kısıtlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her ne kadar kamuoyu bizleri ağırlıklı olarak 2012'den itibaren tanımış olsa da bizler 1997'den beri Türkiye'nin en sansasyonel hack eylemlerine imza attık. Sosyal medya ve iletişim araçlarının yaygınlaşması bilinirliğini arttırdı. 20 yıldır sansürü ağır bir şekilde yaşıyoruz ama bunun diğer sosyalist örgütlere ve basına olan sansürden bir farkı yok. Bize ayrıca bir sansür uygulanmıyor. Nasıl ki Sosyalist örgütlerin haberlerini ve paylaşımlarını kısıtlı görebiliyorsak, bizim haber ve paylaşımlarımız da kısıtlı yayınlanıyor. Tamamen egemen sınıfın hakimiyet alanında olan bir durum. Hırsız, katil, tecavüzcü, çocuk pornocusu olanların baştacı edildiği bir ortamda bize sansür uygulanmasa kendimizden şüphe ederdik...
Eyleminizin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Amacınıza ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Hacktivist eylemler 3 aşamalı bir süreçtir.
1- Hazırlık ve saldırı
2- Propaganda ve hesaplaşma
3- Geri çekilme
Şu an ikinci aşamadayız. Engellemeler eylemin başarılı olduğu yönünde ipuçları verse de, eylem tamamlanmadan konuşmak erken olur. Biz diye yakalanan masumları da faşizmin elinden aldıktan sonra çay partisinde bunları konuşuruz :)
Bu eylem dolayısıyla polis yedi kişiyi gözaltına aldı, avukatları bu kişilerin RedHack eylemlerini düzenlemediğini, bu konuda bir delil olmadığını belirtiyorlar. Gözaltındakilerin işkence ve kötü muameleye uğradığı da avukatlar tarafından iddia ediliyor. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Açıkladığınız eylem detayları, gözaltındaki kişilerin eylemi gerçekleştirmediğini kanıtlamak amacı da taşıyor mu?
RedHack hakkında zamanında isimsiz bir ihbar mektubu yazılmış, bütün dayanakları bu mektup... Açıkçası neden bu isimler bizimle irtibatlandırılmış hiçbir fikrimiz yok. Bu insanlarla incelediğimiz kadarıyla benzer dünya görüşüne sahip olmaktan başka hiçbir ortak noktamız olmadığı gibi bu insanların hakkında her eylemden sonra operasyon yapacak ne bulduklarını da anlamıyoruz. Faşizmin mantığı olmaz burası şüphesiz. Bu şekilde masum insanlarla bizleri sindirmek, korkutmak derdinde oldukları gibi geniş halk kitlelerinde bize karşı bir "otosansür" uygulanmasını sağlamak istiyorlar.
Başaramayacaklarının elbet onlar da farkında...
TIKLAYIN - “REDHACK” GÖZALTILARINA TWİTTER HESAPLARI SORULDU
Türkiye'deki muhalif gruplara bu eyleminizle nasıl bir fayda sağladığınızı düşünüyorsunuz? Nihai amacınız nedir; nasıl bir siyasi düzen kurulsa RedHack olarak eylemlerinize son verirdiniz?
RedHack'in kuruluş felsefesi olarak muhalif örgütlenmelere, sanal ortamda propaganda için alan açma çalışması olduğunu birçok defa belirttik. RedHack bu noktada ezilenlerin sanal ortamda bir "özsavunma hareketleri”nden biridir. Eylemsel becerimiz ve dünya görüşümüz bu "özsavunma" gücünü biraz ön plana çıkarmış olsa da bunun popülerite bataklığına bulanmasına müsaade etmeyeceğiz.
RedHack ağırlıklı olarak Türkiye sosyalizm mücadelesi için mücadele ediyor görünse de, uluslararası bir boyutta mücadele ediyor. Hatta açıkçası uluslararası arenada daha çok bilindiğimizi söyleyebiliriz. Dünyaya güzellik hakim olana dek mücadeleye devam, çünkü "Dünyayı güzellik kurtaracak". (EKF/HK)