Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) çağrısını yaptığı ve çok sayıda kurum ve partinin katılacağı "Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi"nde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşma yaptı.
Kılıçdaroğlu saat 18.24'te sahneye çıkarak “Taksimdeyiz birlikteyiz. Hepimizin tarih yazdığı bir gün. Biz taksime niçin geldik. Taksim’de ne yapacağız? Hedefimiz ne? Bütün bunlara yanıt vermek için bir Taksim Manifestosu hazırladım" dedi.
10 maddelik manifestoyu okuduktan sonra mitinge katılanlara kabul ediyorlarsa ellerini kaldırmalarını istedi. Mitinge katılanlar destek verdi. Kılıçdaroğlu, manifestoyu okumasının ardından yaptığı konuşmasında özgürlükçü demokrasi vurgusu yaptı. Darbeye ve diktaya karşı olduklarını belirtti.
TIKLAYIN - TAKSİM'DE CUMHURİYET VE DEMOKRASİ MİTİNGİ
"Taksim manifestosu"
Kılıçdaroğlu'nun okuduğu 10 madde şöyle:
1. 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasiye karşı yapıldı. TBMM bombalandı ama bombalar altında parlamento görevini yapmış ve darbeyi püskürtmüştür. Bu darbe girişiminin sorumlularının iç ve varsa dış destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz. 2. Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmış demokrasi konusunda Türkiye'de tartışmasız ortak payda oluştu. Bu ortak tutum ve anlayış siyasette uzlaşma kültürünün güçlenmesine de katkı vermek zorunda. 3. Her türlü darbeye ve parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayete karşı çıkmak tüm demokratların, demokrasiden yana olanların bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi, demeliyiz ve söylemeye de devam etmeliyiz. 4. Demokratik parlamenter sistemimize karşı yapılanan darbe girişimi halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşru bir yolu olarak ortaya çıkmıştır. 5. Demokrasimizin teminatı olan demokratik laik ve sosyal hukuk devleti ilkesini Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğu bir kez daha kanıtlandı. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak olan en temel anahtardır. 6. Bu darbe girişimi anayasada yasama yürütme ve yargı olarak yer alan güçler ayrılığı ilkesinin demokraside denge ve denetleme işleminin güvencesi olduğunu ortaya koymuştur. 7. Balyoz, Ergenekon ve casusluk gibi davalarda mağdur edilen insanların itibar ve haklarının iadesi kaçınılmaz olarak tüm siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır. 8. Bu darbe girişiminin devlet yönetiminin liyakata dayanması gerektiğini çok açık biçimde ortaya koydu. Devletin yapılanmasında siyasal yandaşlık akrabalık cemaatçilik değil bilgi birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır. Devleti yönetme yerine devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz. Bu bağlamda, devletin yeniden inşası zorunludur. 9. İnancı kimliği yaşam tarzı ne olursa olsun bu ülkenin güzel insanları bu ülkenin caddelerinde meydanların parklarında özgürce gezebilmelidir. Hiç kimse unutmasın 15 Temmuz darbe girişimi üçüncü sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu ülkenin insanları üçüncü sınıf demokrasiye değil özgürlükçü demokrasiye yani tam demokrasiye layıktır. Türkiye tümüyle darbe hukukundan arınmalıdır. 10. Devlet kinle öfkeyle önyargıyla yönetilmez. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk içinde hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalarak yargılanmaldır. İşkence, kötü muamele baskı tehdit devleti darbecilerle aynı duruma düşürür. Buna izin verilmemelidir. |
"Tarihi bir meydandayız"
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
"Tarihi bir meydandayız ve tarihi bir gündeyiz. Taksim meydanı, bizim demokrasi tarihimizde yer alan bir meydandır. Ecevit’e suikast düzenleneceği söylendiğinde, Ecevit şu açıklamayı yaptı 'Yarın tek başıma Taksim’e gideceğim' dedi. Ve geldi, arkasında bugün olduğu gibi yüzbinler vardı. 1 Mayıs 1977 kanlı bir mayıs olarak tarihe geçen bir gün. Ve o gün çok sayıda vatandaşımız, taksim meydanında hayatını verdi. Kanlı 1 Mayıs olarak bizim tarihimizde yer alan ve henüz aydınlığa kavuşmamış olan bu meydanda geldi.
"Ve Taksim meydanı... Ağaçların kesilmemesi için gençlerin doğaya sahip çıktığı bir meydan. Bu meydanlarda Gezi olayları yaşandı ve o olayda ellerinde karanfiller kitaplarla gençlerimiz, bu ülkenin gençleri, umudumuz, hep beraber ayağa kalktı. Ülkemizi seviyoruz, insanlarımızı seviyoruz.
"Özgürlükçü demokrasiyi getirmek borç"
"Cumhuriyeti emekle, alın teriyle kurduk. Binlerce şehidimizin kanı var. Bizim ayakkabımız yoktu, çarıklarımızı giydik. Yiyeceklerimiz yoktu kara ekmeği bölüştük. Silah yoktu, para yoktu. Ama bir şey vardı, birlik ve beraberlik vardı. İnşallah yine birlik ve beraberlik içinde Türkiye'yi hep birlikte çağdaş uygarlığa ulaştıracağız. Ne demişti Gazi Mustafa Kemal 'Geldikleri gibi gidecekler' demişti. Evet yedi düveli Lozan'da geldikleri gibi gönderdik.
"Babalarımız ve dedelerimiz bize cumhuriyeti kurdular ama o cumhuriyeti özgürlükçü demokrasiyle taçlandırmak bizim görevimizdir. Her bir vatandaşımız, kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun özgürlükçü demokrasiyi getirmek ve cumhuriyeti taçlandırmakla görevlidir. Bu görevi ben dahil 79 milyon her yurttaşın yerine getirmesi gerekir ve bizim namus borcumuzdur."
"Medya özgürlüğü"
"Bugün medyanın, basın bayramı. Tam 108 yıl önce medyaya vurulan zincirleri kırdık ve Basın Bayramı bu ülkede 108 yıldır kutlanmaya çalışılıyor. Ali Paşa diyor ki, basın özgürlüğü hatalarını düzeltmeyenler için tehdittir. Medya özgürlüğünü sağlamak hepimizin ortak görevidir.
"Bakın 15 temmuz darbe girişiminin yenilgiye uğramasının ana unsurlarından birisi medya özgürlüğüdür. Medyanın açık ve net darbeye karşı olmasıdır. Eğer 108 yıl önce basın bayramını kutluyorsak, demek ki medya özgürlüğü bizim kültürümüzde, tarihimizde var. Medya özgürlüğü bağlamında geleneğimizi yozlaştırmalıyız. Dün medya özgürlüğüne karşı çıkanlar, bugün yaptıkları hataların inşallah farkına varırlar. Buradan basın mensuplarının bayramını kutluyoruz.
"Meclis dik durdu"
Darbeye karşı çıkan bütün siyasi partilerin genel başkanlarını, parlamentoda olsun olmasın, genel başkanları, bütün vatandaşlarımı yürekten kutluyorum. Ve onlara buradan şükranlarımı sunuyorum. Darbe üzerinde neden bu kadar duruyoruz? Türkiye Cumhuriyeti'nin darbeler tarihine baktığınızda, en ağır bedeli ödeyen CHP'dir. Her darbeden sonra mal varlıklarımıza el konuldu, arşivlerimize el konuldu, genel başkanlarımız hapse atıldı, il ve ilçe başkanlarımız ciddi bedeller ödedi. Biz, kanla dişle tırnakla kazandığımız demokrasinin kıymetini de darbecilerin ne mal olduğunu da en iyi bilen partiyiz. Bombalar altında Meclis dik durdu, demokrasi kazandı.
"Linç edenler yargılansın"
"Bir şeyin daha altını çizmek isterim. Darbe sonrasında, emre uyan er ve erbaşların linç edilmesini asla ve asla kabul etmiyoruz, linç edenlerin yargılanmasını istiyoruz. Askerlik yapan herkes çok iyi bilir ki, komutanın verdiği emre bütün erler uyarlar. Emre uydu diye siz eğer o askeri linç ederseniz, peygamber ocağına ihanet etmiş olursunuz. Her asker bizim başımızın tacıdır. Bu meydana söz veriyorum bunların takipçisi olacağız.
"Demokrasi: Bağımsız ve tarafsız yargı"
"Demokrasi aynı zamanda bağımsız ve tarafsız yargı demektir. Yani adalet demektir demokrasi aynı zamanda. Darbeciler adaleti hiçbir zaman savunmadılar. Darbeciler bağımsız mahkemeleri asla savunmadılar. Darbeciler kendi mahkemelerini kurdular. DGM dediler, sıkı yönetim dediler, özel yetkili mahkeme dediler. Yargıyı vatandaşın ensesinde bir sopa olarak kullandılar. Onun için darbeye de darbecilere de diktaya da karşıyız."
"Demokrasi: Güçler ayrılığı"
"Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Yasama, yürütme ve yargı. Çağdaş demokrasilerde dördüncü güç medyadır. Buradan açık ve net çağrı yapıyorum. Gelin dördüncü güç olarak medyayı da anayasamıza açıkça yazalım."
“Demokrasi düşünce özgürlüğüdür”
“Demokrasi aynı zamanda düşünce özgürlüğü demektir. Düşüncesine katılmasak bile insanların düşüncelerini özgürce dile getirdiği rejimin adıdır demokrasi. Darbe rejiminde, dikta yönetimlerinde düşünce özgürlüğü kavramı yoktur. Bir kişi konuşacak, herkes ona uyacak. O nedenle herkesin düşüncesini özgürce açıkladığı meydanlarında herkesin özgürce gezdiği bir Türkiye'den yanayız.
“Demokrasi: Barış”
Demorkasi aynı zamanda yurtta barış, dünyada barış demektir. Darbecilerin barışla ilgisi yoktur. İnsan hakkını bilmeyen, işkenceleri olan, bağımsız yargısı olmayan bir düzende elbette ki barış asla olmaz.
“Demokrasi: Devlet yönetiminde liyakat”
Demokrasi aynı zamanda devlet yönetiminde liyakat demektir. Devlet yönetimini ele geçirmek darbecilerin işidir. Umarım ve dilerim geçmişteki hatalarından Türk siyaseti gerekli dersi çıkarır. Bir kişi sınava girer ve birinci olursa onun kimliğine, yaşam tarzına, inancına bakarak senin devlette işin yoktur demek demokrasiye ihanettir. Sözüm söz hiçbir ayrım yapmayacağız. Bütün vatandaşlarımızı kucaklayacağız.
“Demokrasil: Toplanma özgürlüğü”
Demokrasilerde toplanma özgürlüğü vardır. Taksim meydanı kapatıldı. Kapatılmamalı Taksim meydanı. Türkiye'nin hiçbir meydanı kapatılmamalı. Meydanlar halkın enerjisini boşaltacağı yerler olmalı. Meydanlarında gezmeliyiz, hep birlikte kol kola ve omuz omuza olmalıyız. Kadını kızı yaşlısı genci hep beraber olmalıyız. Demokrasinin erdemidir bu. Hep birlikte bir arada meydanlarda parklarda caddelerde sokaklarda gezmeli, özgürlük türküleri söylemeliyiz.
“Demokrasi: Haklıyı savunmak”
“Demokrasi aynı zamanda haklıyı savunmak demektir. Yapılan yanlışlıkları düzeltmek demektir. Az önce Taksim manifestosunda açıkladık. Balyoz, Ergenekon, casusluk davası... Pek çok subay asker gereksiz yere hapse tıkıldı. Silivri zindanlarında geçirdiler hayatlarının büyük bir kısmını orada yaşadılar. Şimdi onlara yapılan haksızlığı hepimiz biliyoruz. Siyasal iktidarlar demokrasiden yana tavır alacaklarsa, iadeyi itibar yapmak zorundadırlar.
“Fransa'daki bir dava. 1894'ten söz ediyorum. Dreyfus adlı bir asker, casusluk suçlamasıyla tutuklandı. Ama yanlıştı, hatalı bir karar alınmıştı. 1906 yılında dava yeniden açıldı. Dreyfus beraat etti, üstün hizmet madalyası verildi ona. Şimdi eğer demokrasiyi savunuyorsak, samimiysek, bütün siyasal partilerin genel başkanlarına sesleniyorum. Hükümete sesleniyorum. Gelin Silivri zindanlarında, hayatı mahvedilen o insanların itibarlarını iade edelim.
“Her şeyi ben bilirim’ darbecilerin işi”
Demokrasilerde herkesin görevi, herkesin işi vardır. Yeni kalkınmanın tanımı yapılırken, küçük ayrıntılarda iş bölümüne gidenler kalkınmış ülkeler demektir. Her şeyi ben yaparım, her şeyi ben bilirim darbecilerin işidir. Demokratların işi, işi eğline teslim etmektir.
“Demokrasinin özünde uzlaşma kültürü vardır”
“Demokrasinin özünde uzlaşma kültürü vardır. Umarım 15 Temmuz darbesi uzlaşma kültürünü harekete geçiririr. Darbecilerde ise dayatma kültürü vardır."
"Ne darbe ne dikta, yaşasın özgürlükçü demokrasi"
Kılıçdaroğlu konuşmasının sonunda Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan şu bölümü okudu:
Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı destanı var.
"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim.... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim..."
Konuşmasını kitlenin şu cümleleri tekrarlamasını isteyerek bitirdi.
"İstanbul Taksim'den Hakkari'ye, Edirne'ye, Muş', İzmir'e, Yozgat'a, Balıkesir', Antalya'ya, Karadeniz'e, Zonguldak'a, Trabzon'a selam olsun. Demokrasi için selam olsun. Özgürlük için selam olsun. Biz Taksim'de olanlar. Bütün Türkiye'ye gönlümüzü açıyoruz. Ne darbe ne dikta, yaşasın özgürlükçü demokrasi." (BK)
* Fotoğraf: Berk Özkan / AA