AKP, bu siyaset oyununda partiyi ne zaman kaybedeceğini hissetse yeninde sakladığı yedek kartlarını öne sürüyor. Hamle üstüne hamleyle masanın bütününü görmemizi engellemeye çalışıyor.
Türkiye’nin Güney sınırı ve altı, asit gölüne dönmüşken ve bunda AKP’nin rolü gizlenemez hale gelmişken, sınırın kuzeyindeki illerimiz, ilçelerimiz, hendekler ve barikatlarla bölünmüşken, her gün Kürt - Türk, asker – sivil, yaşlı-genç, çoluk çocuk onlarca insanımız, top gülleri, roketler, bombalar ve mermilerin hedefi oluyor, cesetler günlerce yerinde kalıyor… Tüm bunların nedeni; “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesinin yerine; “illa da olacağım, illa da olacağım” saplantısı sonucudur.
Tüm dünya, Türkiye meclis kürsüsü, gazeteler, TV’ler, üniversiteler, sendikalar, barolar, savcılar-mübaşirler, evler, sofralarda konu bu iken, lehte, aleyhte, ortadan, hariçten, içinden herkes, çoğunlukla cesaretle, bazen ürkerek, çekinerek, hatta korkarak konuya dair konuşuyor, yazıyorken ve bu konuşma yazma engellenemiyorken; AKP, gizlediği yedek kartını çıkarıverdi birden bire: Alevi Açılımı.
Herkes birbirine soruyor: Böyle bir ortamda ve zamanda, sırası mıydı?
Bir futbol deyimi ile açıklamak istersek olup biteni, bu bir “oyundan düşürme, düşme” durumudur.
Kimi Alevi örgütleri bu oyuna geldiler, gelmekteler. Can alıcı, can yakıcı asıl gündemden koptular, koparıldılar. Adalet Bakanlığı, Müsteşar Yardımcısının, kapısında sıraya girdiler.
Alevilerin sorunları, bu ülkenin Kürt sorunu denli önemli sorunlarından biridir. Bunda hiç kuşku yok ve bu sorun aslında özünde, temelinde laiklik sorunudur.
Laiklik deyince ve bu konuda 13 yıllık iktidarları boyunca ne yaptıklarına bakıldığında; AKP’nin sicili oldukça bozuktur. Aleviler bu alanda yapılagelenleri en ince ayrıntılarıyla bilirler. Çünkü AKP, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da oldukça fütursuzdur. Ne Anayasa dinliyor, ne Yargıtay kararı, ne AHİM kararı, ne eğitimin temel ilkeleri, ne de devlet-yurttaş ilişkisi hukuku… Hatta ne de bu Cumhuriyetin üstüne oturduğu, kurulduğu temel ilkeleri… Yıl yıl, ay ay, gün gün Cumhuriyetten daha ne koparabiliriz hesabı ve kendi deyimleriyle “gayreti” içindeler…
Alevilerle bu yeni görüşme günleri, Cuma Namazı Öğle Tatili genelgesinin uygulanmaya başladığı günlere denk geldi.
Bir devletin kuruluşunu Anayasasını, yasalarını, işleyişini, kurum ve kurallarını dini duyarlılık ve gereklerle düzenlerseniz, buna göre uygulamalar yaparsınız, bunun adı şeriat olur. Cuma genelgesi böylesi girişimlerden biridir.
Davutoğlu, Cuma günleri için, mesai saatini, Cuma namazı saatine göre ayarlarken ve bunu gerekçelendirirken “İbadet Hürriyetinin icabı” dedi. Ne yazık CHP üst yönetimi de aynı gerekçeyle bunu onayladı. Altıok’undan biri “laiklik” olan CHP şunu hesaplamalıydı: Bunun sonu gelmez. Nitekim Yeni Anayasa Platformu katılımcılarından Memur-Sen başkanı ekledi: Cuma günleri tümden tatil olsun”.
Kaldı ki Cuma namazı için bir “hak” ve “özgürlük” ise bu durum; diğer vakit namazları, sabah; öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarını kılacak olan müminlerin ne günahı var? Devlet dairelerinden başlayan bu uygulamanın, okullara, üniversitelere, karakollara, kışlalara kadar yaygınlaşmayacağının garantisi var mı?
Kimi Alevi örgüt temsilcileri, tam da bugünlerde AKP memurlarıyla görüştüler. Yukarıdaki konuyu zorunlu din derslerini, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’nı (TÜRGEV), imam hatipleri, barışı, akademisyenleri konuştuklarını hiç zannetmiyorum.
Bu görüşmecilerden Alevi Dernekler Federasyonu, Alevi Vakıflar Federasyonu ve Alevi Bektaşi Federasyonu yedi maddeden oluşan bir talep listesini kamuoyu ile paylaştılar.
Bu yedi talepten ilki şöyle: “Doğrudan Başbakanlığa bağlı Alevi Kurumları Daire Başkanlığı ihdas edilmelidir.” Üçüncüsü ise; “Kurulacak olan Daire Başkanlığına genel bütçeden pay ayrılmalıdır.”
AKP’ce kurulan görüntüden ibaret yandaş örgütler, iktidarın sunacağı kariyer ve sıfatlar peşinde olan Abant dedeleri, yol-erkan-tarih-miras bilmez kesimler, kimseler bir yana; yıllardır, yıllardır, yollarda yürüyen, meydanları inleten, mahkeme mahkeme dolaşan, protesto eden, kutlayan, laiklik için, eşit yurttaşlık için mücadele eden; bu nedenle sürülen, dışlanan, aç bırakılan, katledilen, yetim bırakılan Alevilerin şu üç örgütünün özellikle ABF’nin düştüğü durum, geldiği nokta kabul edilebilir değildir.
Aleviler yıllarca Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilsin, bu kurumun varlığı laikliğe aykırıdır derken; bu üç örgüt, “Alevi Kurumları Daire Başkanlığı” adı altında yeni bir Diyanet, Alevi Diyaneti istediklerinin farkında değiller mi? Bu kuruma para isterken; “ne imama maaş ne dedeye maaş” diye yıllarca yazıp söylediklerini ne çabuk unutmuşlar!...
Tabi AKP, bu oyunu bu argümanlarla oynayabileceği kadar oynayacaktır. Gündemi böylece saptıracak, topu dar alana sıkıştırıp, asıl geniş sahayı görmemizi engellemeye çalışacaktır.
Bu yeni süreçte, daha önceki çalışmalardan farklı olarak AKP; Alevi ocakları üzerinden yeni bir oyun peşinde. Ocaklar Alevilerin kutsalıdır. Ama o, ocakları oyuna dahil ederek Aleviler arasında; “Asıl Müslüman”, “Öz Müslüman”, “Alisiz Alevi”, “Marksist Alevi”, “Cümbüşçü Alevi” vb. nitelemeler üzerinden yarattığı, yaratmaya çalıştığı bölünmeler üzerine bir yenisini eklemeye hazırlanmaktadır. “Ocaktan Aleviler-Derneklerden Aleviler”.
Geniş Alevi kitleleri, aydınları, yazarları, dedeleri, zakirleri, ozanları, hizmet sahipleri bu duruma el koymalıdırlar. AKP’nin bu oyununu bozmanın başka bir yolu yoktur.
Aleviler, Eşit Yurttaşlık taleplerini elbette devletten talep edeceklerdir, er ya da geç, bunu elde edeceklerdir. Bu uzun erimli, çok yönlü, zahmetli bir yoldur. O yolun tek adı vardır: Laiklik.
“Laiklik” deyince, bu sadece Alevilerin mi sorunudur CHP, diğer partiler, kurumlar, çevreler, kişiler de sorumluluklarını üstlenmelidirler. (AB/HK)