Ulusal Güvenlikten Sorumlu Devlet Teşkilatı (DANS) yöneticiliğine eski medya patronlarından skandallarla tanınmış Delyan Peevski’nin getirilmesiyle baş gösteren barışçı protestolar haftalardır Bulgaristan hükümetinin yeni muhalefeti oldu.
Halkın sokağa dökülmesinin ardındaki sebepleri yalnızca bu tetikleyici olaya bağlayan Bulgaristanlı siyasiler, bu karardan vazgeçerek sokaklardaki tansiyonu düşürebileceklerini düşünmüş olacaklar ki, çoğu neden halen bitmediğini sorguluyor. Liberal teorisyen Joseph Raz’ın dediği gibi, toplumlar bir süre her tür kötü yönetime katlanır, fakat hiç umulmadık bir yerden çıkabilecek tetikleyici bir olay bütün bir sistemi baştan sona da değiştirebilir.
Şubat ayında GERB hükümetinin başbakanı Boyko Borisov’un istifasıyla sonuçlanan hayat pahalılığı ve yaşam kalitesi protestoları, aynı zamanda büyük bir gençlik hareketinin fitillerini de ateşlemişti. Bulgaristan’da var olan kurulu düzende köklü değişiklikler, sosyal sorunlarla ilgilenen siyasiler ve gençliğin fikirlerine saygı gösterecek yönetimler isteyen kitlelerin gösterileri bir süre sonra parklarda forumlar kurmaya evrilmişti. Bu forumları Stoichkov’un öncülüğünde oluşturulan bir ‘stadyum forumu’ takip etmiş, fakat seçimlere çok kısa bir süre kala örgütlenemeyen gençlik seçimlere dahil olamamıştı.
Bulgaristan gençlik hareketi diğer tüm siyasi iradelerden bağımsız hareket ederek uzun süredir kendi içerisinde tartışmalarını sürdürüyor. Seçim sürecinde katılımsızlık kararı veren bireylerin etkisi, seçimlerden hemen sonra sandık rakamlarına yansımıştı. Buna göre, Bulgaristan’da oy kullanabilecek kişilerin yarısından azı –ve onların da büyük çoğunluğu yaşlı nüfus- oy kullanmıştı.
Seçimlerdeki düşük katılım oranlarını, neredeyse tüm partilerin toplumdan uzak, zeminsiz ve kitleleri göz ardı eder şekilde hazırlanmış seçim bildirileri ve kalkınma planlarının olmasına bağlamak mümkün. Gençlik forumlarından çıkan kararları dinlemiş olsalar, aslında şu anki partilerden herhangi birinin oy oranını büyük oranda artırması işten bile olmayabilirdi. Partilerin kemikleşmiş ve değişime dirençli yapıları, eski siyasilerin koltuklarını bırakmamak uğruna taban kitlelerini her şekilde kendilerine olan ihtiyaca ikna etme çabaları ve daha birçok siyasi sorun üst üste binerek bugünkü parti politikalarına olan güvensizliği şu an gördüğümüz seviyeye getirdi.
12 Mayıs seçimlerinin ertesi gün ortaya çıkan tabloda mükemmel bir üstün-gelememe durumu gün yüzüne çıktığında, kurulacak herhangi bir hükümetin görevinin ne kadar zor olacağı da gözler önüne serilmişti. Sosyalist partinin öncülük ettiği yeni hükümete etnik Türk partisi Haklar ve Özgürlükler Hareketi ve aşırı sağ Ataka’nın desteği olmadan bir hamlede bulunması imkansızdı. Ortaya çıkan hükümet kimsenin asla tam güvenemediği ve onaylayamadığı bir hal aldığından, henüz yeni kurulmuş hükümet ilk gününü protestolarla karşıladı.
Siyasilerin tavırları
DANS ataması gelene dek çok küçük çapta devam eden protestolar, tüm partilerin oy tabanı ve partisiz gençliğin katılımıyla büyüdü, şu anki hükümet karşıtı blok halini aldı. Sorunun aslında yalnızca hükümetle kalmadığı, bir önceki hükümet GERB ya da başka bir partinin aynı yöntemlerle yönetime gelmesini istemeyen topluluğun çağrısı çok daha kapsamlı ve geniş bir çerçeveden okunmalıdır. Bugün birçok ülkede çoğunluğun sistem mağduru olarak sokaklara döküldüğü durumlara bakılırsa, herhangi bir parti ya da siyasi akıma değil, sistemlerin toplumu sindirmesine, aşırı kontrolüne, müdahale mekanizmalarına, eleştiriye olanak sağlamamasına karşı olduğu görülebilecektir.
Bulgaristan siyasi hayatında bu mesajı açıklıkla gören iktidar ve muhalefet liderlerinin kendi değişimlerini ve demokratik dönüşümlerini sağlamalarını beklerken, aşırı sağ lideri Siderov’un protestolarla ilgili söylemlerini de hatırlatmakta fayda var:
"Meydana çıkan teröristtir. Onlar kaç kişi çıkarsa, istersek biz daha kalabalık kitleleri sokağa dökeriz. Devlet şiddetle karşılık vermezse bu terörizm, iç savaşa sürükler ülkeyi. Bizi silahlanıp karşılarına çıkmaya mecbur etmesinler. TV kanalları alttan alta bu sivil darbeye destek veriyor."
Bu söylemlerinin ardından Siderov belinde bir silahla önce protestocuların olduğu bölgeye gitti sonrasında meclise girdi, Ataka’nın barışçıl protestolar ve gençlerin kurduğu barikatlarla ilgili görüşlerini dile getirirken, protestoların ceza kanunu kapsamına alınarak üç yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasını öngören de bir yasa değişikliği teklif etti. (GÖ/HK)