Bizi tanıyorsunuz. Sardalya konservesi misali seyahat ettiğimiz toplu taşıma araçlarında ayağa kalkıp size yer veren çocuklarız.
Bizi tanıyorsunuz. Kadınımız töre cinayetine kurban olduğunda, eşçinselimiz nefret suçuyla öldürüldüğünde yüreği kanayan gençleriz.
Bizi tanıyorsunuz. 3. Köprü trafiği rahatlatmaz, yalnızca etrafındaki kuzey ormanlarını da rant elde etmek isteyenlerin işgaline açar diyen ruhlarız. Bir de köprünün adını Yavuz Sultan Selim koyarak Alevi yurttaşlarımızı küstüremezsiniz, neden Mevlana’nın adını verip “kim olursan ol gel” çağrısı yapmıyorsunuz diye soranlarız.
Bizi tanıyorsunuz. Uludere’ye atılan bomba yalnızca oradaki çocukların değil bizim de başımıza düştü. Kalbimiz hala paramparça, içimiz hala alev alev. Bugün parkta onlara olan vicdan borcumuzu ödemeye çalışıyoruz.
Bizi tanıyorsunuz. Türkiye’nin en batısında olmamıza rağmen doğunun sesini duyan; gidip gören ve resmeden, gezdiğimiz her şehirde birkaç damla gözyaşı bırakan fotoğrafçılarız.
Bizi tanıyorsunuz. Başörtülü kardeşlerimiz üniversiteye alınmadığında, onlarla birlikte direnen, insanın kafası örtüsü çekilerek değil eğitilerek ve düşünerek açılır diye haykıran, herkesin özlük hakkı olan eğitimden mahrum bırakılmalarına müsaade etmeyenleriz.
Çoğunluktayız diye azınlığına sırtını dönmeyen, Kürt arkadaşlarımızla birlikte üniversitemizin meydanında türküler söyleyerek eğlenenler, direnenler bizleriz.
Bizi tanıyorsunuz, Tekel işçileriyle birlikte ikametini çadırlara taşıyanlardanız. Tuzla’da tersanede ölen işçilerimizin yanında sermayenin karşısında duran yürekleriz.
Bizi tanıyorsunuz. Reyhanlı’da neler oluyor diye kulak kabartan; komşularımızın yaşadıklarına çıkarımıza uygun şekilde yaklaşamayız, unutmayın, komşu komşunun külüne muhtaçtır, düşman edildiğinde de komşu komşuyu kül edendir diye sesleniyoruz.
Bizi tanıyorsunuz, ülkemizi birçok olimpiyatta, bilimde ve sanatta dünya çapında temsil edenleriz.
Bizi tanıyorsunuz YGS/ÖSS’de dereceye girenler başlıklarının altında hep bizim fotoğraflarımızı gördünüz.
Bizi tanıyorsunuz, 4+4+4 yasasından önce bu ülkenin okullarından mezun olmuş gençleriz, bugün sıralarında oturan memleketten eğitim bekleyen öğrenci kardeşlerimizin özgürlüğü için direniyoruz.
Bizi tanıyorsunuz, öyle bir Türkiye’ye doğduk ki, hayatımızı yaşamak için değil kurtarmak için uğraşarak geçirdik çocukluğumuzu. Bütün öğrenciliğimiz boyunca kafamız ders kitaplarına gömüldü, 180 soruya 180 dakika verdiniz, sorulan sorulara ezberden cevap vermeyi öğrettiniz.
Bizi tanıyorsunuz, nerede gördüyseniz “aman çocuğum olaylara karışma, asılan ezilen yalnız kalır, olan sana olur” dediniz. “Memleketi unut, hayatını kurtar” dediniz. Bugün size yanıldığınızı söylemek için meydanlardayız.
Gezi Parkı direnişi “boşver memleketi, hayatını kurtar” öğüdüyle yetişmiş bir gençliğin “memleket kurtulmadan birey kurtulamaz” diyerek verdiği cevaptır.
Bir fizikçi, bilim insanı olma yolunda bir çırak olarak söylüyorum. İçimizde taşıdığımız bu potansiyel enerji artık meydanlarda dışarı çıkmıştır. Doğanın kanunları gereği bir şeyleri hareketlendirmemesi imkansızdır.
Aydınlarımızdan Türkiye'deki politikanın duygusal olduğunu sürekli okuduk, davranışın duyguyu değiştirdiğine dair şüphe götürmez gerçeği bildiğimizden, davranışlarımızın milletin duygusunu değiştirmesi için meydanlardayız.
Bizi tanıyorsunuz; komşunuz, öğrenciniz, çocuğunuz ve geleceğiniziz.
Canım halkım, bizi tanıyorsunuz. Marjinal değiliz, bölücü değiliz, şiddetten ve yıkımdan yana asla ama asla değiliz.
Vatanımızı, atamızı, yeşilimizi, tüm bileşenleriyle halkımızı ve sizi çok seviyoruz. Kim bunlar diye sormayın, siz bizi zaten tanıyorsunuz. (NB/HK)