Ankara Valiliğinin dün yaptığı açıklama metni 23 gündür halkın neden sokakta olduğunu anlatan metinlerden biri. Devletin kibirli, duyarsız, saldırgan, uzlaşmaz dili tokat gibi vuruyor yüzünüze. Duruyorsunuz ister istemez.
Duran insanların neden durduğunu, konuşmadığını anlıyorsunuz. Karşısında anlattıklarını anlama yetisine sahip bir yapı yok. Robotlaşmış; plağı takılmış hep aynı şeyi cızırtılı sesiyle tekrarlayıp duruyor. Marjinal, illegal, ideolojik, provokasyon…
Ankara Valiliği 31 Mayıs günü başlayan eylemlerde 248’i sivil, 133’ü polis 381 kişinin yaralandığını açıklıyor bu metinde. Yaralılardan bir kişinin ağır yaralı olduğunu belirtiyor. Ama isim vermiyor. Tıpkı Ethem Sarısülük’ün ismini vermediği gibi.
Devletin 381 yaralının adlarını anmasını beklemezsiniz. Ancak bir ağır yaralı ve bir ölümden bahsediyorsanız; isimleri anmamak ve kamuoyunu bilgilendirirken yıllardır devletin tüm toplumsal olaylarda takılmış plak gibi tekrarladığı metni uzunu uzun yazmak yerine az da olsa duygudaşlık gösterebilirsiniz.
Valilik yaralının adını vermedi, nasıl yaralandığını açıklamadı. Ben yazayım; Dilan Dursun 16 Haziran’daki eylemler sırasında Sıhhiye’deki çok katlı otoparkın yakınlarında polisin attığı gaz bombasıyla yaralanmıştı. Ameliyata alınan Dilan yoğun bakımda uyutuluyor; ancak dün yapılan açıklama durumunda iyileşme görüldüğü yönünde.
Ve Ethem Sarısülük… Devletin adını anmamasını suçluluk duygusuna bağlanabilir mi? Saklayarak unutturmak mı istiyorlar bilinmez… Unutulacak, saklanacak bir suç değil bu. Ethem Sarısülük’ün polis kurşunuyla öldürüldü. Oysa bakın Valilik nasıl anlatıyor açıklamasında: “1 vatandaşımız ise maalesef hayatını kaybetmiş olup 4 vatandaşımızın hastanelerde tedavileri ise halen sürdürülmektedir. Hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah'tan rahmet, ailesi ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. Yaralılara da acil şifalar temenni ediyoruz.” Ethem Sarisülük hayatını kaybetmedi, öldürüldü.
Bu dille açıklanan verilere güvenmek hiç kolay değil. Siz en iyisi TTB’nin raporunu okuyun.
Gelelim daha da vahim olan kısma. İnsan hayatı için göstermediği hassasiyeti mala, mülke gösteriyor Valilik.
Şöyle deniyor: “Şiddete dayalı eylemler sonucunda 132 resmi ve özel işyeri, 71 banka binası ve ATM cihazı, 74 sivil ve polis otosu, 30 toplu taşım ve Belso aracı, 4 itfaiye, 231 sinyalizasyon-aydınlatma ve trafik sistemi, 117 reklam panosu ve otobüs durakları ile 75 noktada 193 Mobese kamerasının yakılması, kırılması ve yıkılması suretiyle zarar ve hasarlarına sebebiyet verilmiştir”.
Bunun bir adım ötesi Gezi Direnişi sırasında kullandıkları 130 bin gaz bombasının parasını talep etmek olsa gerek. Gerçi vatandaşın vergisiyle aldıkları için çok da bir şey farketmiyor.
Valilik insanları yaralayanlar ve Ethem Sarısülük’ü öldürenler hakkında yasal işlemlerden, tespitlerden, soruşturmalardan bahsetmiyor. Ancak kamu malına verilen zarar için bakın ne diyor: “944 kişinin gözaltına alındığı olayların görüntüleri ve diğer teknik tespitlere dayalı çalışmalar aralıksız sürdürülmekte olup sorumluları hakkında yasal işlemler en kısa zamanda sonuçlandırılacaktır”.
Açıklamadaki vahamet bitmek bilmiyor. Halk adına söz söyleme veçhesine sapıp şöyle diyor: “Dünyanın bütün güzelliklerini ve başarılarını hak eden sevgili gençlerimizin masum ve samimi duygu ve heyecanlarının arkasına gizledikleri ideolojik hedef ve kötü niyetlerini şiddet olarak ortaya koyan ve kargaşa yaratarak şehrin genel hayatının sürdürülebilirliğini ortadan kaldıran, çatışmalarla halkımızın ortak hakkının bulunduğu kamu mallarını yakıp yıkan ve de bunu demokratik bir hak mücadelesi gibi göstermek isteyenleri Ankara Halkı asla unutmayacaktır”.
İtiraf edeyim Valilik metnindeki ifadelerle hemfikir olduğum tek bir nokta var; evet halk asla unutmayacaktır. (HK)
* Fotoğraf: Fatih Pınar