Yarın anneler günü…
Ama biz erkenden kutladık anneler gününü.
İdare anneler günü vesilesiyle iki güne yayılan eğlence düzenledi.
Ve her zamanki gibi Can Ağma ve Atilla Özdemir’den oluşan Grup Hozan Can Ağma ikilisini getirmişlerdi.
Perşembe sabahından beri hapishane adeta bir düğün salonu gibiydi.
Müzik sesine karışan kadın tutsakların şen kahkahalarıyla, tililileriyle şenlendi buralar.
Biz dün öğlenden sonra çıktık etkinliğe.
Haftalardır göremediğimiz dostlarımızla kucaklaşmak ve hal-hatır sormak yine uzun sürdü.
Çocuk yaşta anneleriyle birlikte tutsaklığı yaşamaya mahkum edilmiş Robin, Şinar ve Renas’ın kalabalıkta keyifle koşturmaları, halaya dahil olmaları görülmeye değerdi.
Bu defa 8 Mart etkinliğinden çok daha fazla kalabalıktık.
Adli tutuklu kadın arkadaşlardan bazı koğuşları da bizimle birlikte çıkarmışlardı.
Temizlik, çamaşırhane, çay ocağı ve mutfakta çalışan kadınlarda bize katılınca sayımız rahatlıkla yüzü bulmuştur.
Müziğin sesiyle kendimizi voleybol sahasının orta yerinde bulduk.
Hep birlikte ezgilerin o coşkulu ritmine uyduruverdik adımlarımızı.
Halaydan fırsat buldukça, annelerin anneler günün kutlamayı ihmal etmedim.
İşte böyle bir anda Lale beni sımsıkı kucaklayıp, anneler günümü kutladıktan sonra elime bir zarf tutuşturdu.
Hemen oracıkta açtım zarfı.
Çiçeklerle bezenmiş hapishane üretimi kart:
“Emekle, sevgiyle, aşkla çoğaltılarak büyüttüğün o güzel dost ve aynı zamanda taşıdığın anne yüreğinden öperek, sımsıkı sarılışlarımla anneler gününü kutluyorum.”diye başlıyor…
Yarın anneler günü…
Aklıma önce Cumartesi Anneleri geliyor…
Her yıl yaptıkları gibi bugün de beyaz ölümlerde yitirdikleri evlatlarını Cumartesi Meydanı’nda anacaklar.
Bir kez daha kızlarının, oğullarının ve eşlerinin kemiklerini isteyecekler.
Sömürgeci kirli savaşta evlatlarını yitiren gerilla ve asker anneleri mezarlıklara koşacaklar yine.
Çocuklarının artık armağan edemeyeceği bir demet kır çiçeğini gözyaşları eşliğinde onlar yavrularına armağan edecekler.
Kızlarının, oğullarının saçları yerine soğuk, beyaz mezar taşlarını okşayacaklar.
501. gününde çocuklarının mezarları başında Roboskili annelerin gözyaşlarına, katliama isyan çığlıkları eşlik edecek!
Burada, hapishanelerdeki anneler de, çocuklarımızı kucaklayıp, koklayamamanın hüznüyle bir avuç gökyüzüne bakacağız.
Ve gelecek özgür günlerde çocuklarımızla, sevdiklerimizle birlikte olmanın o muhteşem düşünü kuracağız.
Belki bir kısmımız mazgaldan uzanan mektup demetinden çıkan anneler günü için yazılmış kart ya da mektupları bir kez daha okuyacağız.
Özlemlerimizi, sevgilerimizi minik bir serçenin kanatlarına yükleyip: demir parmakların, beton duvarların ve tel örgülerin öbür yakasındaki çocuklarımıza, sevdiklerimize yollayacağız.
Yarın anneler günü…
Bu yazı bir hafta sonra yayınlanacak olsa da…
Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun…
* Füsun Erdoğan, 11 Mayıs 2013, Gebze Kadın Kapalı Hapishane