Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 419. buluşmalarında 1 Nisan 1996’da bu meydanda gözaltında kaybedildiğini duyurup “Onu sağ aldınız, sağ istiyoruz” dedikleri Talat Türkoğlu’nun dosyasını paylaştı.
Türkoğlu Edirne’de tekstil işçilerinin sendikalaşma mücadelesinde aktif rol oynadı, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin il başkanlığını yaptı. Siyasi kimliği nedeniyle dört kez gözaltına alındı, işkence gördü, cezaevinde kaldı.
Türkoğlu 29 Mart 1996’da İstanbul’dan Edirne’ye giderken ailesine, sivil polislerin kendisini evin kapısına kadar takip ettiğini söyledi. 1 Nisan 1996’da Edirne’den İstanbul’a dönerken gözaltında kaybedildi. Annesi kayıp oğlunu ararken hayatını kaybetti.
“AİHM kararına rağmen sorumlular yargılanmadı”
Türkoğlu’nun avukatı Gülizar Tuncel’in konuşmasında ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Meryem Göktepe’nin okuduğu açıklamada, Türkoğlu’nun kaybedilmesi ile ilgili yargı sürecine dair şu noktalara dikkat çekildi.
* Türkoğlu’nun ailesi, arkadaşları ve İHD’nin dönemin bütün devlet yetkililerine ve ilgili tüm devlet kurumlarına başvurusu cevapsız kaldı.
* İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve Ankara Milletvekili Ali Dinçer’in soru önergelerine dönemin İçişleri Bakanı Ülkü Güney, Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığı cevabını verdi.
* Bakan Güney “Türkoğlu’nun faili meçhul bir cinayete kurban olmaması için ne tür tedbirler alındı?” sorusuna ise “Bu konuda Talat Türkoğlu’nun sözlü veya yazılı bir müracaatı olmamıştır” dedi.
* JİTEM mensubu Kasım Açık, Türkoğlu’nun Edirne’deki Çadırkent’te Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın başında bulunduğu polisler, askerler ve itirafçılarca sorgulandığını itiraf etti. Ayrıntısıyla tanımladığı Türkoğlu’nun öldürülerek Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi.
* İtirafa rağmen sonuç elde edilemedi, aile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Hükümet, AİHM’e gönderdiği savunmada iddiaların asılsız olduğunu söyledi.
* AİHM, yeterli ve etkili soruşturma yapmadığı, Türkoğlu’nun yaşam hakkını korumaya yönelik yükümlülüğü yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye’yi mahkum etti.
* Avukatın iç hukukta soruşturmanın yeniden yapılması talebiyle 2012’deki başvurusu sonuçsuz kaldı.
“İnkar politikası yerini cezasızlığa bıraktı”
Açıklamada gözaltında kaybetme suçunda sorumluluğun eylemi gerçekleştirip yönetenlerin yanında, suçun soruşturulup kavuşturulması için yetkili birimleri harekete geçirmeyenlerde de olduğu belirtildi:
“Devletin kayıpların yaşandığı dönemdeki inkar politikası bugün yerini yok saymaya, cezasızlığa bıraktı.
“Hakikatlerin ortaya çıkarılması, adaletin sağlanması, yaşanan insanlık suçlarının tekrarını engelleyecek yasaların ve mekanizmaların hayata geçirilmesi talebimiz karşılanmadan toplumun barış ve demokrasi içinde yaşama hakkının hayata geçmesi mümkün olmayacak.
“Türkoğlu’nu kaybedenlerin, onun kaybedildiği ve faillerinin korunduğu iklimi yaratanların yargılanmaları, savaş politikalarının yerini barış politikalarına bırakmasıyla mümkün olacak.
“Bu nedenle barışı istiyoruz, kayıplarımızı, hakikati, adaleti ve demokrasiyi de.”
“Acılarımız paylaşılsaydı, bu ölümler olmazdı”
419. haftaya Edirne’deki Türkoğlu ailesi ve üniversite öğrencileri katıldı. Nazmi ve Mine Türkoğlu ile 1995’te İzmir’de kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız konuşma yaptı.
Nazmi Türkoğlu, devletin amcasını hala geri vermediğini ancak mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Mine Türkoğlu ise diğer annelerin ve kadınların kendileriyle empati kurmasını istedi:
“Bizim acılarımız anlaşılıp paylaşılsaydı, ‘Bu kadınlar ne yapıyor’ denseydi bu kadar insan kaybedilmezdi. Biz ölmek, öldürmek, şiddet kelimelerini silmek istiyoruz. Türkiye’deki karmaşa bir an önce çözülsün. Herkes yoruldu.”
“Barış sürecinde kayıpları konuşmuyorlar”
Hanife Yıldız, Hasan Ocak’ın halasının hayatını kaybettiğini duyurdu. Yıldız, yargı paketlerinde, toplantılarda kayıp yakınlarından bahsedilmemesini eleştirdi.
“İnsanlar Cumartesi Anneleri/İnsanları neden buradalar diye baksalardı, 18 yıldır burada olmazdık.
“Barış süreci diyorlar ama bize bir şey sormuyorlar. Onlar bugün toplandıysa, biz burada olduğumuz için. Ama burası hakkında konuşmuyorlar.
“O listelerdekiler buraya kaç kere gelmiş? Bizi anlayıp, dinleyenleri konuştursunlar.
“Biz barış istedik; gerillanın da askerin de ölmesini istemedik. Daha bu ateşle ne kadar toprağa döneceğiz.” (BK)