Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı Rıza Türmen, Türkiye'nin AİHM'deki Hrant Dink davasında yaptığı savunmayı eleştirdi; savunma yapmak yerine devletin kusurunu kabul etmesini önerdi.
Türkiye, Dink'in 301. maddeden mahkum edilmesiyle ilgili Dink ailesinin açtığı davada Dink'i bir Nazi lideriyle karşılaştırmış, Dink'i "nefret söylemi kullanmak"la suçlamış ve cezayı savunmuştu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu savunmayı sahiplenmemiş, içine sindiremediğini söylemiş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin de davanın savunulamaz olduğunu dile getirmişti.
Türmen'den hükümete özür ve tazminat önerisi
Türmen bugün Milliyet'te yayınlanan yazısında, "Her davada savunma yapmak gerekmez. Bazen savunma yapmak yerine, devletin kusurunu kabul etmesi hem moral, hem de hukuk açısından daha doğru olabilir. Bu dava hükümete böylesine sıkıntı veriyorsa, bir karar çıkmadan davanın sonuçlandırılması yoluna gidilebilir. Bu amaçla iki yol izlenebilir" dedi ve açıkladı:
a. Hükümet ve davacılar anlaşarak dostane çözüme giderler. Ancak, bunun davaya son vermesi için AİHM tarafından Sözleşme'ye uygun bulunması gerekir. Hrant ailesinin böyle bir anlaşma için bazı koşulları olduğu basında çıktı. Bu koşullardan, Cumhurbaşkanı'nın Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirmesi, cinayette ihmalleri olan kamu görevlilerinin yargı önüne çıkarılması yerine getirilebilir istemler. Başka bir koşul olan Hrant Dink'in TCK 301. maddeden aldığı cezanın yargı yolu ile düzeltilmesi güç gözüküyor. Hrant Dink öldüğünden dava düşmüş durumda. Ayrıca, karar Yargıtay Genel Kurulu tarafından onaylanmış. Ancak, Hükümet özür dileyebilir.
b. Dostane çözüm konusunda bir anlaşma sağlanamıyorsa, hükümet tek yanlı bir beyanda bulunabilir. Bu beyanda, her iki davada da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiğini kabul eder ve davacılara tazminat ödemeyi üstlenir. AİHM beyanı yeterli görürse, başvurucuların "mağdur" sıfatı kalmayacağından, bir kararla davayı sona erdirebilir.
"Savunmalar uzman olmayan hukukçulara kaldı"
Türmen, Türkiye'nin AİHM savunmalarıyla ilgili kapasitesine dair de şunları yazdı:
"Türkiye AiHM'de en çok davası olan üç devletten biri. Yaklaşık 10 bin bekleyen davası var. Bunlara her yıl yüzlerce yeni dava ekleniyor. Buna karşılık, bu dava yükünü taşıyacak bir örgütlenmesi yok. Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki insan hakları uzmanı hukukçular, kendilerine kadro, makul bir ücret, yükselme olanağı verilmediği için birer birer ayrıldılar. Savunmalar, genel hukuk işlerine bakan hukukçulara kaldı. Onların AİHM konusunda uzmanlaşmaları zaman alacak.
"Bunun dışında genç hukukçuların yazdığı görüşleri teknik açıdan denetleyen bir makam yok. Yazılanlar hukuksal bir süzgeçten geçmeden AİHM'ye gönderilmekte. Hukukçu elbette tek başına görüş oluşturmuyor. Adalet Bakanlığı ve diğer ilgili makamlardan görüş aldıktan sonra savunmayı yazıyor. Ama bu yeterli değil." (TK)