Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bugünkü basın toplantısında gazetecilerin Ergenekon davası ve soruşturmasıyla ilgili sorularını yanıtladı.
"Davaya ad vermeyelim": Başbuğ, bu konuda mahkeme kararı olduğunu, davaya bir ad takılmaması, dosya numarasıyla anılması gerektiğini söyledi. Gazetecilerin "Ergenekon Terör Örgütü" demesine de aynı gerekçeyle itiraz etti; ama gazeteciler bu adın iddianamede geçtiğini anımsattı.
"Demokrasiye bağlıyız, hukuka sonuna kadar güvenimiz var": Başbuğ, demokratik rejime bağlı olduklarını, anayasal hukukun ve yargı bağımsızlığının vazgeçilmez olduğunu söyledi. Söylediklerinin orduyu doğrudan ilgilendiren konulardaki saptamaları olduğunu dile getirdi.
Özkök'e danışmanlık: "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Hilmi Özkök'ün tanık olarak ifadesine başvurma ihtiyacı duyduğu anlaşılıyor. Başsavcılık bu konuyla ilgili soruşturmaya devam etme niyetinde olduğunu gösteriyor. Hangi sonuca gelir, yorumlayamam, tahmin edemem. Sn. Özkök benim de komutanım. Bizden, salt hukuk boyutuyla, adli müşavirliğimizden bilgi talep ettiler. Adli müşavirliğin hukuk bazında danışmanlık vermesi doğal, danışmanlığı yerine getirdik."
Darbe günlükleri: "Bu kavramların, kelimelerin tartışılması bile bizi rahatsız ediyor. TSK olarak demokrasiye bağlıyız ve saygılıyız. TSK bünyesinde mevcut demokratik rejime aykırı faaliyette bulunan kimse barınamaz. Buna müsaade etmeyiz. Bu konulara ilişkin TSK'nin kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Herhangi bir inceleme ihtiyacı da yoktur.
"Günlükler konusu, 12 Nisan 2007'de Yaşar Büyükanıt'a soruldu. Yanıtı hatırlatayım: Genelkurmay Başkanlığı'nın elinde bu konuyla ilgili hiçbir belge yoktur. Ben de aynı cümleyi aynen tekrarlayayım. Resmi nitelikte herhangi bir belge bizde yok. Yargı sürecini bekleyeceğiz. Hatırlarsınız, Özden Örnek de günlüklerin kendine ait olmadığını söyledi."
Soruşturmaya destek: "Soruşturma sürecine TSK destek veriyor, deniyor. Hukuk devletinde herhangi bir kurumun bir yargı sürecine destek vermesi ya da vermemesini düşünmek kadar ayıp bir şey yok. Bir kurum hukuk sürecine destek verecek ya da vermeyecek, böyle şey olmaz."
"Askerin izniyle arama yok": "Önemli olan bu sürecin yasalar çerçevesinde yürütülüp yürütülmemesi. Özel yetkili savcıların ve mahkemelerin yetkilerini iyi anlamazsanız yanlış yorum yaparsınız. Bir örnek: 'Askeri mahallerde arama'. Yasa 'Savcıların istem ve katılımıyla, askeri makamlar tarafından yerine getirilir' diyor. Bu şöyle yorumlanıyor: 'Bu arama askerin izniyle yapıldı.' Böyle bir sonuç çıkartamazsınız. Savcılık merkez komutanlığına bilgi verir, merkez komutanlığı personeli gelir, arama yapılır."
GATA: "Çok rahatsız olduğumuz konu, Haydarpaşa GATA'yla ilgili konuşmalar. Tutuklu statüsünde olan muvazzaf veya emekli askerleri askeri hastanelere sevki, mevcut mevzuatla ve Adalet Bakanlığı'nın gözetiminde yapılıyor. Bu süreçle ilgili askeri makamlar olarak hiçbir dahlimiz yok. Adalet Bakanı da birkaç açıklama yaptı. Sanki sevkleri biz yapıyormuşuz gibi yorum yapılıyor. Yalan ve çirkin bir iftira. GATA'ya yapılan sevkler ve tedaviler İstanbul Tabip Odası Başkanı tarafından incelendi. Rapor da yayımlandı. Sevk ve hekimlik uygulamalarında sorun yok, dendi. Buna rağmen sistemli şekilde 'Bu kişiler hasta değil, usulsüz sevk edildiler' derseniz... En çirkini 'Bazı tutukluların tahliyeleri asker kanalıyla yapıldı' deniyor. GATA tarafından düzenlenen rapora istinaden tutukluluktan tahliye durumuna geçen bir kişi söyleyin. GATA'da her şey hukuka uygun yapılıyor. Bunları yalana dayalı gündeme getirmek ahlaksızlıktır."
Yargılanan askerler: "Bazı konular emekli ve muvazzaf personeli kişisel bazda ilgilendiriyor. Mahkemeler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur. Soruşturma kapsamında bu karineye uyuluyor mu? Yargı süreci devam ediyor. İddialar üzerine baştan kişileri suçlu ilan etmeye hakkımız yok. Kişisel haklarını da ihlal ediyoruz. Etik açıdan verilen zararı kim kapatacak? Medyaya da önemli görev düştüğü ortada. Medya sağlıklı hareket etse, bu sorun ortada olmaz. Siz de sorumlu olmalısınız. Soruşturmanın gizliliği ilkesi Türkiye'de var mı, yok mu? En önemli olan bir nokta, soruşturmalar, yargılamalar yapılırken kurumların saygınlığına ve güvenliğine de zarar verilmemesi gerek."
Medya dersi: "Mecbur kaldım, bu örneği vereceğim: Poyrazköy'de bulunan mühimmat ve silahlar bir TV'de 50 dakika, sürekli gösterildi. Gösterilen bant herhalde 6-7 dakika. 10 sefer gösterildi. Birincisi SAT'la ilişki kuruluyor. İkincisi bir kişiyle ilişkisi kuruluyor. Bu haber midir, haberdir. Ama 50 dakika defalarca verilmesinin amacı nedir? Haksızsam konuşalım. Kurumlara zarar vermiyor mu? 50 dakika bu kazıların gösterilmesi, gerçekten habercilik midir, yoksa kamuoyuna korku, karamsarlık mı vermektir? Elbette haber verilecektir, ama kamuoyunda bir kötümserlik yaratıyor muyuz, sorgulanması gerek.
"Bir itirafçı çıkıyor; bir gazete beş gün yayınlıyor. Bu haber midir? Kurumsal ilişki kurulmaya çalışılıyor. Mutlaka haber olacaktır. Kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok. Ama bu haberin veriliş şekli, süresi, kamuoyunda yaratacağı etki önemli.
"Türkiye'de her sabah kimin ses bandıyla karşılaşacağımızı düşünür ortama geldik. Ses bantları kanuni yollarla mı alınmış? Hayır. Doğru mu? Hayır. Belki bir kısmı. Bununla nereye gideceğiz? Bu da bizi çok rahatsız ediyor."
Gizli tanık ve itirafçıların ifadeleri: "İddianamelere bakıyoruz. Öyle konular var ki... TSK'yi ilgilendiren bir örnek. 2. iddianamede 1993'te Bingöl'deki olayla [33 askerin öldürülmesini kast ediyor] ilgili bir gizli tanığın ifadesi var. Kimdir, ne kadar güvenilirdir? Bu beyan iddianamede yer alabilir. Ama şunu sormak da bizim hakkımız. Bu gizli tanığın ifadesiyle o iddianamede geçen kişilerle bir bağ kurmanız gerek. Olayın suçlanan kişilerle organik ilişkisi yok. Onu destekleyen delil de yok. Olmayabilir. Ama iddianame kapsamında ismi geçen kişilerle, olaylarla ilişkisi olmalı ki bir anlamı olması gerek.
"İddianamelere baktığımızda, bazı olayların gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyoruz. Tabii bütün yan dosyaları inceleyemedik. Özellikle gizli tanık ve itirafçılara bazı konuların dayanmış olması, insanı düşünmeye sevk ediyor.
"Yargı süreci devam ediyor. TSK olarak sabırla süreci izleyeceğiz. Sonuçlarını hep beraber yaşayacağız."
"Kıbrıs'a sorun"
Başbuğ bir gazetecinin Ergenekon soruşturmasının Kıbrıs'a kadar yayılmasıyla ilgili sorusuna da "Onu da Kıbrıs'taki yetkililer değerlendirsin. Türkiye'ye ilgili yeterince konu var" diye yanıtladı.