Her şey gözümüzün önünde oluyor ama ya biz görmüyoruz, görmek istemiyoruz ya da onlar bizim görmezliğimize ve unutkanlığımıza güvenip istedikleri gibi at oynatıyorlar.
İncirlik Üssü'nün daha Türkiye NATO'ya üye olmadan, 1951'de ABD'li askeri bir mühendis grubunca inşa edilmeye başlandığını biliyoruz.
O üssün Türk mü, Amerikan mı, NATO üssü mü olduğunun belirsiz olduğunu, hukuki durumunun tartışmalı olduğunu biliyoruz.
Soğuk Savaş döneminde füzeleri ve U2 casus uçakları ile Türkiye'yi korumak bir yana savaşın eşiğine kadar getirdiğini biliyoruz.
NATO hedef ve anlaşma ilkelerine aykırı ve alan dışı olarak 1958 Lübnan krizinden başlamak üzere, Körfez Savaşı, Afganistan işgali, Irak işgali sırasında önemli görevler üstlendiğini biliyoruz.
Irak'ın işgalinde İncirlik
Yalnızca 1991 Körfez krizi sırasında, üsten kalkan Amerikan uçaklarının Irak üzerinde 14.000 saat uçtuklarını, 3.000 adet bomba attıklarını, 100 füze fırlattıklarını ve 4 Irak uçağını düşürdüğünü, toplam 100 saldırı "paketi" düzenlediklerini biliyoruz.
Afganistan'a 8 saat uzaklıkta olan üssün, "Özgürlüğü Sürdürme Operasyonu"na lojistik destek verdiğini biliyoruz.
NATO nezdinde Silahlı Servisler Komisyonu üyesi senatörlerin; "Afganistan ve Irak'a indirilen kargonun yaklaşık yarısı İncilik Üssü'nden gelmektedir...Irak'a lojistik destek veren kargonun yaklaşık yüzde 70'i İncirlik Üssü'nden gelmektedir. Yine bu kargoların kullandığı ve ikmal ettiği yakıtın üçte biri ya Türkiye'den gelmektedir ya da Türkiye üzerinden" dediklerini de biliyoruz.
2004'ten bu yana üssün Amerikan askerlerine terminal görevi yaptığını, kargo uçaklarının lojistik destek aldığını biliyoruz.
İncirlik'teki nükleer silahlar
2006'da, üzerinde patlayıcı madde yazılı tırların üsten çıkıp İskenderun Limanı'na, oradan Güney Kıbrıs'taki Agratour Üssü'ne oradan da Lübnan ve Filistin'e karşı kullanılmak üzere İsrail'e gittiğini biliyoruz.
Ulusal Kaynaklar Savunma Konseyi'nin Şubat 2005 tarihli Hans M.Kristensen tarafından düzenlenmiş "Avrupa'daki Amerikan Nükleer Silahları" konulu raporuna göre, üste, yerleştirilmeleri 1998 yılında tamamlanmış 90 adet B-61 tipi nükleer başlığın bulunduğunu biliyoruz.
Amerikan Biliminsanları Federasyonu'ndan Hans M.Kristensen'in "Amerikan Hava Kuvvetleri Nükleer Silahlar Politikaları ve Prosedürleri Bülteni"ndeki bilgilere dayanarak hazırladığı 19 Haziran 2008 tarihli raporuna göre, bu bombaların bulunduğu üslerin ek güvenlik önlemleriyle güçlendirilmesinin gerekli olduğu, aksi halde bulundukları konumda ve yerde tehlike yaratacaklarını biliyoruz.
"Gizli" kararname
4 Nisan 1949'da imzalanan NATO Washington Anlaşması, 29 Mart 1980 tarihli Ankara Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşma maddelerine göre, Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51.maddesinde belirtilen "ortaklaşa kendini savunma doğal hakkı" bağlayıcılığında, BM Güvenlik Konseyi'nin bu yönde herhangi bir kararı olmadığı, Türkiye'nin meşru müdafaa durumunda bulunmadığı ya da NATO'nun bu yönde bir kararı olmadığı halde, üssün, ABD'nin Irak ve Afganistan'a yönelik harekatlarında saldırı amaçlı ya da saldırıya destek amaçlı kullanılmasının hukuken mümkün olmadığını da biliyoruz.
BM Genel Kurulu'nun "saldırının tanımı" kararına göre, İncirlik'in ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından kullanımı; "ülkesini, üçüncü bir devlete karşı saldırı maksadıyla yabancı bir devletin kullanımına açan devletin eylemi de saldırı fiilini oluşturur" maddesini de, "bir devlet tarafından veya onun adına, silahlı güç işlevini görmek üzere bir başka devlete karşı silahlı çetelerin, toplulukların, düzensiz kuvvetlerin veya paralı askerlerin gönderilmesi eylemlerini ve uygulamalarını saldırı fiili" olarak tanımlayan maddeyi de biliyoruz.
Bütün bunların yanı sıra, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmalarına izin verme yetkisinin, Anayasa'nın 92 maddesi uyarınca, TBMM'de olmasına karşın, uluslararası hukukun meşru saymadığı halde, üsle ilgili karar alma yetkisinin Bakanlar Kuruluna verildiğini biliyoruz.
23 Haziran 2003 tarihinde imzalanan gizli bir Bakanlar Kurulu kararıyla İncirlik Üssü'nün ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından, lojistik amaçla ve transit geçişler için kullanılmasına izin verildiğini ve bu kararnamenin her yıl uzatılarak bugüne kadar hükmünü sürdürdüğünü de biliyoruz.
Bütün bunları biliyor da ne yapıyoruz. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) kurulduğu günden bu yana Afganistan ve Irak işgaline karşı çıkıyor, 2005'ten bu yana "İncirlik Üssü Kapatılsın" kampanyası sürdürüyor, Bilgi Edinme Yasası'nın sağladığı hakla, Başbakanlığa, 2003 yılında imzalanan İncirlik Üssü'nün kullanımına ilişkin gizli kararnamenin içeriğini soruyor, Anayasa'nın 92.maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle, gizli kararnamenin iptal edilmesi için dava açıyor, paravan Path Corporation şirketine ait gözüken CIA uçakları, içerisindeki "terör zanlıları" ile Sabiha Gökçen Havaalanında 28 saat "yakıt ikmali" yaptığında protesto ediyor, ikmalin bu denli uzun sürme nedenini ve taşınan kargonun niteliğini soruyor, bileşenlerinden MAZLUMDER 2002'den bu yana Guantanamo'da yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekiyor.
Yetiyor mu? Hala İncirlik Üssü, işgallere destek verebildiğine göre, hala insan haklarının ihlal edildiği üslere, uluslararası hukukun hiçe sayılarak insan taşınmasına olanak sağlayabildiğine göre, hayır.
Ancak gördüklerimizi, bildiklerimizi, gerçeği anlatmaya devam ediyoruz. Görmeyen, bilmeyen kalmayıncaya kadar da gerçekleri söylemeye devam etmeliyiz. Bir kez bilince, öğrenince söylemeli, anlatmalı göstermeliyiz. Aksi halde dünyada yaşanan acılara, dökülen kanlara ortak oluruz. Yarın sabah uyandığımızda aynada bakacak yüzümüzün olması için... (NUD/TK)
* Nilüfer Uğur Dalay, Küresel Barış ve Adalet Aktivisti