Türkiye Yayıncılar Birliğinin yürüttüğü Yayınlama Özgürlüğü Projesi kapsamında Bursa Kitap Fuarı'nda gerçekleşen panele gazeteci Ahmet Şık, yazar Buket Uzuner ve yazar Fatih Erdoğan katıldı.
Yayınlama Özgürlüğü Yolunda Projesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Sivil Toplum Diyaloğu Programı çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Program, Türkiye ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerden sivil toplum kuruluşlarının, ortak bir konu etrafında bir araya gelerek, toplumların birbirini tanımaları, karşılıklı bilgi alışverişi ve kalıcı diyalog kurmalarını sağlayan bir platform olarak geliştirildi.
Yayıncı Turhan Günay’ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Türkiye’de yayıncılar, yazarlar ve medyanın karşılaştığı yayınlama özgürlüğü sorunları tartışıldı.
Uzuner: Sansür 150 yıldır sürüyor
Bursa Kitap Fuarı Çekirge salonunda 15 Mart günü gerçekleşen panelde ilk konuşmayı yapan yazar Buket Uzuner Türkiye’de yazarlar üzerinde baskının Osmanlı imparatorluğundan bugüne kadar sürdüğünü belirtti. Yazar Namık Kemal’in yüz elli yıl önce yazarların ancak iki yüz yıl sonra özgür olabileceğini söylediğini aktaran Buket Uzuner “Demek ki bir elli yılımız var” diye konuştu.
Yazarlık yaşamında karşılaştığı sansür girişimlerinden örnek veren Buket Uzuner bir dergiye yazdığı yazıda geçen “içkilerini yudumlayarak” cümlesinin “meyve sularını yudumlayarak” şeklinde değiştirildiğini söyledi. Bu sansür girişimine karşı “bir liralık” bir dava açtığını aktaran Buket Uzuner davayı kazandığını ve yazısını sansürsüz olarak tekrar yayınlatmayı başardığını söyledi. Uzuner son yıllarda yazarların ve yayıncıların karşılaştığı sansür girişimlerinin önceki yıllara göre arttığını belirtti.
Şık: Medya çalışanları örgütlenmeli
Gazeteci Ahmet Şık konuşmasında medyada yaşanan sansüre ilişkin çeşitli örnekler verdi. Osmanlı imparatorluğunda ilk yayınlanan gazete olan Takvim-i Vekayi gazetesinin yayınlanmasına “Devletin âli çıkarlarına zarar vermediği sürece yayınlanabilir” şeklinde bir madde ile izin verildiğini söyleyen Ahmet Şık “aradan geçen iki yüzyılda ekonomi değişmiş, teknoloji değişmiş ancak devletin ali çıkarları değişmedi. Sansür ve otosansür hiç değişmedi” dedi. (HK)
“Sansür birkaç yerden gelebilir. Bunlar güç odaklarıdır. Ekonomik çevrelerdir. Ama ben burada medya çalışanlarının sansür ve oto sansür konusunda kendilerine bakması gerektiğini düşünüyorum” diye konuşan Şık, çözümün medya çalışanlarının örgütlü olmasından geçtiğini belirtti.
Erdoğan: Yetişkinler çocuk kitaplarını okumuyor
Yayıncı ve çocuk kitapları yazarı Fatih Erdoğan çocuk edebiyatının sansür konusunda en korunaklı alan olarak görüldüğünü ancak bu alanda da sorunlar yaşandığını söyledi. Çocuk kitabı yazdığı için hakkında dava açılmış yazar olmadığını belirten Fatih Erdoğan ancak yabancı bazı yazarların kitapları için dava açıldığını belirtti.
Erdoğan “Aslında yetişkinler çocuk kitaplarını okumuyorlar. Birileri ihbar etmedikçe bizim kitaplarımızı okumuyorlar. Çocuk edebiyatının böyle korunaklı bir yapısı var. Çocuklara yazan yazarlar biraz daha kendine güvensiz. Yazdıklarına güvensiz. Bu alanda verilen eserlerin çok nitelikli olmamasından kaynaklanan bir durum da var,” dedi.
Çocuk edebiyatının bu korunaklı yapısına rağmen oto sansürün yaşanabildiğini belirten Fatih Erdoğan bu oto sansürün nedenlerini şu sözlerle aktardı.
“Asıl sansür milli eğitim ve öğretmenlerden kaynaklanıyor. Bizde herkes çocuk yazarı olabilir. Bu alanda yazan yazarlar öğretmen kitlesine dikkat etmek zorundalar. Çünkü yazdığınız bir kitabı öğretmenler ve milli eğitim çocuklara tavsiye ediyor. Bu nedenle yazarlar onların hassasiyetlerine dikkat etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla ticari kuruluşların mallarını satmaları gerekiyor. Burada bir oto sansür uygulanıyor. Bazı kelimeler ve cümleleri kullanmıyorsunuz.” (HK)