“Bize Türkiye'yi anlat, derse bir gün birisi, bu fotoğrafı gösterin: Yaşar Kemal ve Metin Göktepe.”
Bu cümleyi Ahmet Büke, Yaşar Kemal'in ölüm haberi geldikten sonra yazmış. Çok şey anlatan kısa cümlelerinden biri.
Fotoğraf 23 Ocak 1995 günü çekilmiş. Gazeteci Sadık Güleç'e ait. Yaşar Kemal Beşiktaş Adliyesi'nde mahkeme salonunda. Der Spiegel dergisine yazdığı “Yalanlar Seferi” başlıklı yazısı nedeniyle yargılanıyor. Dava Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) görülüyor. Savunmasını verirken onu izleyen gazetecilerin arasında Metih Göktepe de var. Teybini olabildiğine uzatmış, dikkatle bakıyor Yaşar Kemal’e; söylediği her sözün altına imza atacakmışçasına. Haftalık Gerçek dergisi için oradalar; Sadık Güleç, Metin'e "Sen teybi tut, fotoğrafları ben çekerim" dediğini söylüyor.
Yaşar Kemal, Türkiye devletinin suç unsuru bulduğu yazısında Türkiye'de devletin Kürtlere yönelik yıllardır süren baskı politikasını, o günlerde tüm şiddetiyle süren savaşın gerçeklerini anlatıyordu.
Gerçeği yazmanın tehlikeli olduğu bir ülkeydi Türkiye, hep öyle olmuştu…
Bir yıl sonra 8 Ocak 1996 günü Metin Göktepe, gözaltında işkence edilerek öldürüldü.
İşte Türkiye’nin fotoğrafı bu. Metin Göktepelerin ölümden korkmadan muhabirlik yaptığı, Yaşar Kemallerin “İpe çekeceklerini bilsem yine yazmaya devam ederim” dediği bir toprak.
Yaşar Kemal’i yakından görene kadar bu kadar heybetli olduğunu düşünmemiştim. O benim için çocuk yaşta okuduğum İnce Memed’di. Kendisiyle karşılaştığımda Ağrı Dağı gibi heybetli olduğunu gördüm. Ama "İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar" da demişti; öyleyse yüreğiydi belki Ağrı dağı kadar olan.. Beni sözcüklerin gücüne inandıran yazarlardan biriydi Yaşar Kemal, o nedenle de “efsaneydi”.
Sözcüklerinin gücü yerinde ve doğru kullanmasındandı. Doğru bildiğini Der Spiegel'deki yazısında olduğu gibi doğrudan, korkmadan söyledi yazdı. 2007'de "Türkiye Barışını Arıyor" adlı bir konferansta yaklaşık şöyle demişti: "Gerillanın adını terörist koyduk. Bundan da bir umut bekledik. Sözcükler her zaman her koşulda değişebilir ve bir gün işe yaramaz olur."
En son Bilgi Üniversitesi kendisine fahri doktora vereceği ama sağlığı iyi olmadığı için katılamadığı törene yolladığı metni okumuş ve bir kez daha sözcüklerinin gücüne inanmıştım. Okuruna bir tür vasiyetti bu. Olağanüstü güzellikteki eserleri için teşekkür edip ona veda zamanı ve tabi sözü ustaya, onun vasiyetine bırakarak:
"Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun.
“İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin.
"Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir.
"Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır.
“Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar." (HK)