* Fotoğraf: Twitter
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Cizre'deki operasyon sırasında bodrumlarda mahsur kalan sivil yaralılara sağlık koridoru açmak istedikleri için yargılanan 14 sağlıkçı, bugün Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada savunmalarını yaptı.
“Cizre Ambulans Davası” diye adlandırılan davada sanık sağlıkçılar görevlerini yaptıklarını vurguladı, “Sağlık ihtiyacı olanların yardımına koşmaya devam edeceğiz. Yaptığımız doğruydu ve yine olsa yine yaparız” dediler.
Bir sonraki duruşma 26 Aralık 2018’de.
Ambulansın girişine izin verilmemişti |
TIKLAYIN - Cizre Yolundaki Gönüllü Sağlıkçılar İdil'de Durduruldu Şırnak’ın Cizre ilçesinde operasyon ve sokağa çıkma yasağı sırasında sivil yurttaşlara yardım etmek için 31 Ocak 2016’da ilçeye gitmek isteyen Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyesi 9 hekim, 4 hemşire ve 1 ambulans şoförünün bulunduğu gönüllü 14 sağlıkçının bulunduğu ambulans, Cizre yolunda askerlerce durdurulmuştu. 14 sağlık çalışanı hakkında “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamalarıyla Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İddianamede, sağlık çalışanlarının, “örgütün talimatı ile hareket ettikleri” iddia ediliyor. TIKLAYIN – Dr. Serdar Küni’ye “Hipokrat Yeminini Uygulamaktan” Dava İnsan hakları savunucusu ve Doktor Serdar Küni de Cizre’de hastalara tedavi sağlamakla ilgili tutuklu yargılanmış, “örgüte yardım etmekten” suçlu bulunarak 4 yıl 2 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. |
“Bizim için aslolan yaşam hakkının kendisi”
Bugünkü duruşmaya 13 sanık bizzat katıldı, sanıklardan Dr. Vahaç Alp da bulunduğu Diyarbakır Adliyesi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.
Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada iddianamenin özeti okundu.
İlk olarak savunma yapan Dr. İncilay Erdoğan, sokağa çıkma yasağı sırasında yaşananlara değinerek, sağlık ihtiyacının karşılanmasını isteyen insanlara yardım etmek için yola çıktıklarını söyledi.
Mezopotamya Ajansının haberine göre, aralarında sağlık çalışanlarının da olduğu birçok yaralının yaşamını yitirdiğini hatırlatan Erdoğan, yasakta yaşamını yitiren sivil ve sağlık çalışanlarının isimlerini sıraladı, “TTB ve SES sağlık çalışanları olarak bu süreci yakından takip ettik. Sadece takip etmedik, içinde yer aldık. Nerede olursa olsun takip de ederiz. Bizim için aslolan yaşam hakkının kendisidir” dedi.
“Amacımız o sağlık koridorunu açmaktı”
Dönemin CHP Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın Meclis kürsüsünden konuya ilişkin yaptığı çağrıya değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Hekimleri yollara döken bu çağrılar olmuştur. Görevimizi yerine getirmek, sağlık hakkının yerine getirilmesi için yola çıktık. Cizre'de de ambulanslar vardı ancak yaralılara ulaşmaları engelleniyordu.
“Tüm amacımız o sağlık koridorunu açmak ve insanları sağlık kurumlarına iletmekti. Hastaları tedavi etmek suç ise, biz bu suçu Hipokrat'tan beri her zaman işliyoruz. Bundan sonra da sağlık ihtiyacı olanların yardımına koşmaya, dertlerine derman olmaya devam edeceğiz. Biz bu ‘suç’u işlemek için ant içtik ve işlemeye devam edeceğiz.”
“Yaptığımız doğruydu, yine olsa yine yaparız”
Sanıklardan SES Genel Kadın Sekreteri Selma Atabey de, sağlık koridoru amaçlarını başaramamanın üzüntüsünü yaşadıklarını belirtti, “Yaptığımız doğruydu ve yine olsa yine yaparız. Bu kutlanması gereken bir şey iken, biz yargılanıyoruz” diye konuştu.
Sağlıkçı Yekta Yıldız ve Ercan Dönmez de suçlamaları reddetti.
“Mesleğimiz ve sağlık kuralları yargılanıyor”
Dr. Çağla Demir savunmasında şunları söyledi:
“Burada mesleğimiz ve uluslararası sağlık kuralları yargılanıyor. Cenevre Sözleşmesi görevini yerine getiren tıbbi personelin öldürülmesini veya engellenmesini yasaklar.
“Burada hekim olarak yaşam hakkını savunduğumuz için yargılanmamızı kabul etmiyorum. Yaptıklarımız doğruydu ve bundan sonra da insanların yaşam hakkı için mücadele etmeye devam edeceğim.”
Dr. Halis Yerlikaya da, yaptıklarının meslek etik ve değerlerine uygun olduğuna dikkat çekti.
“Yaralılara sağlık hizmeti götürmek istedik”
SES Batman eski Eşbaşkanı Mustafa Yurtsever de şunları söyledi:
“Ölüme karşı yaşamı savunan bir örgütün yöneticisi olarak Cizre'den yükselen bu sese kaygısız kalamazdık.
“Çağrı herhangi silahlı bir örgütten değil, çağrı Cizre'de mahsur kalanlar, legal alanda siyaset yaparak Meclis’te bulunan iki siyasi partinin milletvekillerinden geldi.
“Hatta dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da bu çağrılar üzerine açıklamalar yapmak zorunda kalmıştır. Yaşam hakkını savunduk ve orada yaralı insanlara sağlık hizmeti götürmek istedik. Bugün olsa yine yaparız.”
“Keşke onları kurtarabilseydik”
Dr. Nafiz Karahancı, en büyük pişmanlığının yardım talebinde bulunanların, yaralıların hayatını kurtaramamak olduğunu söyledi:
“Keşke onları kurtarabilseydik. Ankara'da üç defa bombalı saldırı yaşandı. Günlerce görevimiz başında kaldık. İddia ediyoruz ki 15 Temmuz gecesi de arkadaşlarımız ile beraber yine yaralılara yardımcı olanların başında geliyorduk.
“Sivil araçlar geçti, ambulansa izin verilmedi”
Sanıklardan Dr. Ömer Faruk Erin de savunmasında şunları söyledi:
“İddianamede bizim ‘teröristleri’ kurtarmaya gittiğimiz gibi bir ifade var. Biz yola çıkarken ne yapmak istediğimiz ayrıntılı bir şekilde ilettik. İsimlerimizi gerekli kurumlara verdik.
“Yolda engellendiğimizde, sivil araçlar geçiyordu. Ambulansın geçişine izin verilmiyordu. Bir polis memuru bize, 'Hocam neden ambulansla gidiyorsunuz. Binin bir sivil araca daha ileriye gidebilirsiniz' demişti. Biz sağlıkçı olduğumuz için yasal yollarla olması gerektiği gibi farklı yollara başvurmadan gitmek istedik.”
TTB ve SES’i kastederek, “Bu iki örgütün üyesi olduğum için gururluyum” diyen Dr. Sadık Çayan Mahmutoğlu, “Çünkü SES ve TTB yaşam hakkını savunan kurumlardır. Cizre’de de, Erciş'te de, dünyanın başka yerinde de” dedi.
Mahkeme heyeti, savcının, idari soruşturma açlıp açılmadığı konusunda Bakanlığa soru sorulması talebini kabul etti.
Cizre'de ne olmuştu? |
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015’te başlayan sokağa çıkma yasağı devam ederken, İçişleri Bakanı Efkan Ala 11 Şubat 2016’da Cizre’deki abluka operasyonlarının sona erdiğini ifade etti. Fakat Cizre’deki yasaklar 2 Mart 2016 tarihinde akşamları devam edecek şekilde yeniden düzenlendi ve 2 Mart'a kadar ilçeye giriş-çıkışlar yasaklandı. Cizre’nin Cudi ve Sur mahallelerinde, sokağa çıkma yasağının sona ermesinin ardından, büyük çoğunluğu 3 binanın enkazından ve civardaki evlerden, sokaklardan 25’i çocuk toplam 177 cenaze çıkarıldı. Hayatını kaybedenlerden 103 kişinin kimliği tespit edilirken 74 kişi kimliği teşhis edilmeden defnedildi. TIKLAYIN - CİZRE İÇİN BAĞIMSIZ SORUŞTURMA TALEBİ Halkların Demokratik Partisi (HDP) raporuna göre, cenazelerin neredeyse tamamı ya yanmış ya da parçalandığı için tanınamaz haldeydi. Bodrumlarda insan kemikleri ve askeri mühimmat atıkları görüldü. Adli Tıp Uzmanları, bodrumlarda çocuklara ait olduğu kabul edilen kemik parçaları buldu. Raporda, Cudi Mahallesi’nde 75 yaşında bir yurttaş şu tanıklıkta bulundu: “Vahşet bodrumlarını asla unutmayacağız. Çünkü unutursak tarih içinde kayboluruz. Tarihte buna benzer nice kıyımlar ile tekrar karşılaşabiliriz. Bu vahşeti sürekli hatırlamalıyız. Ancak hatırlarsak geleceğimizi sağlam bir şekilde inşa edebiliriz…” |
(AS)