Görsel: Twitter
Kimler için imkânsızlık ve kim için muhatap arayışı?
Sosyal medya ağları hakkında neden kanun değişikliği teklifi yapılmıştır?
Birkaç başlık altında nedenlerini tespit edebiliriz.
4.5.2007 kabul tarihli 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” değişikliği için verilen kanun teklifinin “genel gerekçe”si nedir?
21 Temmuz 2020’de TBMM Başkanlığına verilen Kanun Teklifi ile “sosyal medya” sınırlandırmalarının yapılabilmesi amacıyla Devletin “imkanları” kanunla genişletilmek ve bu nedenle sosyal medyada ağ sağlayıcılarıyla Devletin “muhataplık” ilişkisi sağlanmak isteniyor.
“Özellikle, kişilik haklarının korunması ve özel hayatın gizliliğinin korunması amacıyla ulusal mahkemeler tarafından verilen kararların uygulanması bakımından, ulusal sınırları aşan niteliğe sahip bu teknoloji karşısında etkin bir mekanizma oluşturulması” devletler için önem arz ettiği belirtilen genel gerekçede bir Anayasa Mahkemesi kararına atıf yapılıyor: “Bu mekanizmalar oluşturulurken Anayasa Mahkemesinin 28/1/2020 tarihli ve 2014/5376 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, devletlerle birlikte sosyal ağ platformlarının da yasadışı içerikle mücadelede sorumluluk üstlenmesine yönelik yükümlülükler getirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Nitekim sosyal ağ platformlarında üretilen içeriklerin kontrol altında tutulması, kullanıcıların etkileşim yöntemleri ve biçimini belirleme imkânı, büyük oranda bu platformları işleten şirketlerin elinde bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Anayasa Mahkemesinin aynı Kararında belirtildiği üzere, devletin bu konu özelinde temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak yapılan saldırılara karşı etkili mekanizmalar kurma kapsamındaki pozitif yükümlülüğü, ancak bir imkân yükümlülüğü olarak değerlendirilmelidir.”
İşte bu nedenle devletin; “ulusal sınırlar tanımayan sosyal ağ sağlayıcıların hak ve ödevlerini gösteren ve davranışlarını düzenleyen öngörülebilir kuralları koyma yetkisini, kullanmak zorunluluğu” bulunduğu için böyle bir kanun teklifi veriliyor ve Almanya ile İngiltere örnekleniyor.
Devlet sosyal ağlarda muhatap arıyor… Kim için?
Genel gerekçeye göre; “Ülkemizde internet kullanıcılarının kişisel başvurularında veya kamu kurumlarının bildirimlerinde yaşanan zorlukların aşılması için sosyal ağ sağlayıcılarla muhataplık ilişkisi kurulması amacıyla bu Kanun Teklifi hazırlanmıştır.
Sosyal medya ile ilgili kanun teklifi genel gerekçesinde tarih ve başvuru numarası verilen karar Başvurucu Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesine yaptığı ve reddedilen Bireysel Başvurusudur (AYM İkinci Bölüm Başvuru Numarası: 2014/5376, Karar Tarihi: 28/1/2020).
Recep Tayyip Erdoğan Avukatı Ali Özkaya tarafından 18.4.2014 tarihinde AYM’ye yapılan bireysel başvurunun konusu bazı sosyal medya paylaşımları ile ilgilidir.
AYM kararında yazılı olan bilgiye göre; başvurunun konusu Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinde "@BASCALAN" isimli hesaptan 24.2. 2014 tarihinde youtube sitesinde paylaşılan ses kaydıdır. Bu paylaşımdan kısa bir süre sonra anılan ses kayıtları takipçi sayıları on binleri aşan Twitter hesapları tarafından paylaşılmış, video yüklenebilen farklı yer sağlayıcıları aracılığı ile yaygınlaştırılmış, böylelikle internet ortamında hızlı bir şekilde yayılmıştır. Başvurucu, bahsi geçen içeriklerin kişilik haklarına ve özel hayatına saldırı niteliğinde olduğu ve gerçeği yansıtmadığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş ve Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak bu içeriklere erişimin engellenmesini talep etmiştir.
Mahkeme 19.3.2014’te video barındıran başlıca web sitesi Youtube'da yer alan 504 URL (içerik) adresine, 28.3.2014 tarihinde çeşitli internet platformlarında bulunan altı URL adresine, 15.4.2014 tarihinde de Twitter'da yer alan altı sosyal medya hesabına erişimin engellenmesine karar vermiş ve kararı, gereği yapılmak üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) göndermiştir. TİB 16.4.2014 tarihli yazısı ile başvurucuya; erişimin engellenmesi kararlarının kısmen yerine getirildiğini, bazı URL adreslerine erişimin engellenmesi mümkün olmadığından Mahkeme kararlarının gereğinin yapılamadığını bildirmiştir.
Olayların meydana geldiği tarihte Başbakan daha sonra Cumhurbaşkanı seçilmiş olan Başvurucu 18.4.2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunarak; “Mahkemece söz konusu içeriklere erişimin engellenmesine karar verildiğini, ancak karar gereklerinin yerine getirilmediğini, kararın uygulanması yönünde yapılan girişimlerin de sonuçsuz kaldığını belirterek haberleşme hürriyeti ile şeref ve itibar, özel hayatın gizliliği ve kararların icrası haklarının ihlal edildiğini” ileri sürmüştür.
Bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi TİB'e yazılan müzekkere ile anılan yargı kararlarının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, getirilememiş ise bunun gerekçelerinin bildirilmesi istenmiştir. TİB 27.5.2014 tarihli yazısı ile Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 19.3.2014 tarihli kararında erişimin engellenmesine karar verilen 504 URL adresinden 315'ine erişimin engellenemediğini, yine Mahkemece diğer kararlar ile erişimin engellenmesine hükmedilen altı URL adresine yurt içinden erişimin engellendiğini fakat yurt dışında tüm URL adreslerine erişimin açık olduğunu, teknik olarak Türkiye’deki kullanıcıların da kolay bir yöntemle erişimi engellenen içeriklere ulaşabildiğini bildirmiştir. Yazının ilgili kısımları AYM kararında özetlenmiştir. “Dolayısıyla, özellikle ‘HTTPS’ protokolü ile kriptolu yayın yapan twitter ve facebook benzeri sosyal medya içeriklerine teknik olarak URL bazında erişim engelleme yapılamamaktadır. (…) Bu yüzden TİB bu gibi durumlarda ilgili İnternet sitesine içerik çıkarmaya ilişkin bildirim e-postası atmak dışında herhangi bir işlem tesis edememektedir (…). Keza, ilgili sitenin yasadışı içeriği çıkartmamakta direnmesi durumunda, birtakım sakıncalar bulunmakla birlikte, mahkeme kararlarının uygulanması bakımından bahsi geçen sitenin tümüne erişimin engellenmesinden başka çıkar yol kalmamaktadır. (…) Sonuç olarak, … Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin vermiş olduğu kararların uygulanması mümkün olmamakta, kararlar infaz edilememekte ve hükümsüz kalmaktadır...”
Anayasa Mahkemesi, Başvurucunun tüm iddialarını şeref ve itibar hakkı kapsamında incelemiştir.
“42. Bu kapsamda internet ortamında yayınlanan zararlı içeriklerle mücadelede karşılaşılan sorunlar ancak teknolojik altyapıyı hazırlamak, servis sağlayıcılar, sosyal medya şirketleri ve öteki kişiler tarafından kullanılacak standartları tespit etmek, ulusal veya uluslararası mekanizmalar kurulmasına veya mevcut mekanizmaların işletilmesine ve geliştirilmesine katkıda bulunmak ve teknolojinin, uluslararası ilişkilerin ve hukukun gereklerine uygun başka önlemler almak suretiyle çözüme kavuşturulabilir.
43. Sosyal medya platformlarında üretilen içeriği kontrol altında tutma, kullanıcıların etkileşim yöntemlerini ve biçimini belirleme imkânı önemli oranda sosyal medya şirketlerinin elindedir. Sosyal medya şirketlerinin sahip olduğu teknolojik üstünlük, yasadışı içerikle mücadelede bu internet aracılarının daha fazla sorumluluk üstlenmesi hususundaki talebi pekiştirmektedir. Nitekim ilk defa 2017 yılında Almanya’da ve ardından 2019 yılında Birleşik Krallık'ta sosyal medya şirketlerinin yasadışı içeriğin yayılmasını önlemede kullandığı öz-düzenleme tekniklerinin geliştirilmesi ve etkinliğinin artırılması yönünde yasal düzenlemeler yapılmıştır.”
Anayasa Mahkemesi; yaptığı değerlendirmeler ışığında devletin, temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak üçüncü kişilerce yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün ancak bir imkân yükümlülüğü olduğu sonucuna ulaşmıştır. Nitekim başvuru konusu olayda erişimin engellenmesi kararlarının uygulanması, konunun hukuki tıkanıklığa yol açan uluslararası boyutu nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. AYM kararına göre; Başvurucu, kararların uygulanamamasını şikâyet etmiştir ama “Devlet mevcut imkânlarını kullanmasına rağmen başvurucunun taleplerinin bir kısmını karşılamakta yetersiz kalmıştır.”
“49. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine sunulan bilgi ve belgelere göre başvurucunun temel hak ve özgürlüklerinin korunması için 5651 sayılı Kanun çerçevesinde yaptığı başvurularda kamu gücünü kullanan organların imkân yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli tedbirlere başvurmadığı değerlendirilmemiştir. Mevcut başvurunun koşullarında ve Anayasa Mahkemesine başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgelere göre başvurucunun temel haklarının korunması için 5651 sayılı Kanun'un sunduğu imkanlar çerçevesinde devlete daha ağır yükümlülükler yüklenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmamıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Burhan Kuzu, B. No: 2014/4988, 19/12/2017, § 44).” Anayasa Mahkemesi tarafından 28.01.2020 tarihli kararında açıklanan gerekçelerle Başvurucu Recep Tayyip Erdoğan’ın şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.
Devlet ne yapsın? Acaba siyasetçilerin itibarlarını, şeref ve haysiyetini korumak için mi “imkânsızlık” giderilmek isteniyor? Yoksa Devletin “muhatap arayışı” vatandaşlarının sosyal ağlar yoluyla eleştiri ve örgütlenme hakkını sağlamak için mi?
Anayasa Mahkemesinin her iki kararındaki gerekçeleri nedeniyle başvurucuların sosyal ağlar karşısında korunması amacıyla mı Devletin “imkanları” kanunla genişletilmek isteniyor? Acaba sosyal ağlara erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılması için mi “muhatap” aranıyor?
Herkesin ve yaklaşık 4,1 milyar internet kullanıcısının hakkı olan insan hakları internet ortamında ve sosyal ağlarda da geçerlidir. Çünkü internet bulunabilmiş en özgür iletişimdir. İnternet ortamında iletişime katılanların özerkliği ve yarattıkları toplumsal örgütlenme günümüzün dijital gerçeğidir. Çünkü ağ tarafsızlığı demek sosyal medya ağları üzerinde verilerin internet üzerinden serbestçe dolaşabilmesidir ki; bu dolaşıma müdahale edilemez.
Ağların evrenselliği güvencesi böylece sağlanır. Aksine eğer devletlerin müdahalesiyle sosyal ağlarda verilerin serbest dolaşımı engellenirse; sosyal ağ kullanıcılarının gizlilik, güvenlik ve ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilmiş olur.
Kanun teklifinin asıl amacı temel insan haklarını korumak için “imkân” ve “muhatap” arayışı değildir. Ama siyasi otoritenin, politikacıların, hesap verebilir olmak istemeyenlerin kendi itibar, şeref ve haysiyetinin korunması adına herkesin hakkı olan sosyal ağlardaki siyasal eleştiri hakkının ve dijital demokrasinin önüne duvar çekmek isteğidir.
İnternet dijital demokrasi ve gün ışığında yönetimin deniz feneri gibidir karanlıkları aydınlatır, karartmaz. (Fİ/RT)