Medya Günleri'nin ikinci paneli “Medya ve Sansür” oldu. Kolaylaştırıcılığını Yrd. Doç. Dr Zafer F. Yörük’ün yaptığı panele, Prof. Dr. Nezih Erdoğan, Fikret İlkiz, Selçuk Kozağaçlı, Tuğrul Eryılmaz konuşmacı olarak katıldı.
Medya ve İletişimciler Derneği (MİD) tarafından bu yıl ikincisi organize edilen ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Konferans Salonu’ndaki organizasyon 16 Ekim Perşembe gününe kadar devam edecek.
Sansürün tartışıldığı oturumda Türkiye'de sansürün tarihi, gazetecilerin sansür karşısında nasıl tavır alması gerektiği, komik sansür örnekleri ve hukuki boyutu konu edildi. Oturum Gazeteci Tuğrul Eryılmaz'ın konuşmaları özetleyen "Sansür ediliyorsa iyi haber yakalamışsınızdır" cümlesiyle son buldu.
Erdoğan: Sansürün had safhaya çıktığı dönemler
Panelde İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nezih Erdoğan, Yeşilçam’a uygulanan sansürü anlattı. “Sansürle karşılaştığımız ilk dönem II. Abdülhamit dönemidir. Sansürün had safhaya çıktığı birkaç dönem var. Bunlardan biri de Abdülhamit dönemidir zaten. Daha sonrasında Türkiye’de 1986 yılına kadar yoğun bir sansür uygulandı” diyen Erdoğan, sansüre uğrayan Amber ve Keloğlan filmlerinin yanı sıra Yeşilçam filmlerinin sansür raporlarını da sunumuna ekledi.
İlkiz: Sansür sıkıyönetimdir
Erdoğan’dan sonra sözü alan bianet hukuk danışmanı ve yazarı Fikret İlkiz, “Sansür sıkı denetim demektir. Bu yüzden sansür için sıkıyönetim de diyebilirsiniz. Basın için ilk nizamname Abdülhamit döneminde yürürlüğe koyuldu. Geçmişte olanlar bizim geleceğimizdir ders almamız gerekir. ” dedi. Osmanlı dönemindeki sansür kanunları ve uygulamalarını anlatan İlkiz, TRT’de müzik denetimi yapıldığı dönemde toplumun ahlaki değerlerini olumsuz etkilediği gerekçesi ile yayınlanması yasaklanan Türk sanat müziklerinden de söz etti.
Kozağaçlı: Devrimci gazeteciliğe ihtiyaç var
Panelin üçüncü konuşmacısı Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı oldu. Medyanın gidişatını endüstriyel bulduğunu söyleyen Kozağaçlı, medya patronlarının kamuoyunu etkileme gücünü kullanmak, bu etkinliğini kullanarak ihale almak ya da kendi iş ilişkilerinde kullanmak için medyaya girdiğini ve tabii ki kendi çıkarını bozarak haberlere izin vermeyeceğini belirtti.
Kozağaçlı sözlerini şöyle sürdürdü: “Sıkıyönetimler devletin bir parçasıdır. Şiddet liberalizmin özüdür. Devrimci bir gazeteciliğe ihtiyaç vardır. Devrimin güncel olduğunu kabul etmemiz gerekir. Anayasalar bugüne kadar kimsenin karnını doyurmamıştır” dedi.
Eryılmaz: Sansürleniyorsa iyi haber yakalamışsınız
Panelin son konuşmacısı ise gazeteci Tuğrul Eryılmaz oldu. Eryılmaz sansür konusunda, “Gazeteci denilen insan bu yükün altından kalkmakla yükümlüdür” dedi. İktidara yakın bir gazetecinin gazeteci olmadığını da söyleyen Tuğrul Eryılmaz , “ gazetecilik öğrencileri, ayağa kalkın ve bu işi yapın. Bu mesleğin çok iyi kadın ve erkelere ihtiyacı var” diyerek gazetecilik öğrencilerinin umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini söyledi. Eryılmaz, “Birileri haberin yapılmamasını istiyorsa, sansürlenmesini istiyorsa çok iyi bir haber yakaladınız demektir” diyerek gazeteci adaylarına yol gösterdi. (BT-ÇÖ/HK)