Habertürk gazetesi, 7 Ekim'de sürmanşetinde gördüğümüz kocası tarafından sırtından bıçaklanmış, çıplak kadın cesedi fotoğrafını yayınlayarak tüm gazetecilik etik kurallarını ihlal ediyor. Gazete telefonlarına yanıt veremiyor. Yazı işleriyle görüşmek istediğinizi söylediğinizde, santraldeki görevli "aramanız bugünki manşet haberiyle mi ilgiliydi" diye soruyor.
Sabah saat 9.00'da Habertürk internet sayfasının ikinci manşeti olan haber, yüzlerce kişinin sosyal ağlarda fotoğrafa tepki göstermesinin ardından sayfadan kaldırıldı. Şu anda #boykothaberturk dünya çapında üç numaralı Twitter trendi oldu.
Fatih Altaylı'nın bu eleştirilere vereceği cevabı ise şimdiden tahmin edebiliyoruz: "kadın cinayetlerine dikkat çekmeye çalışıyorduk, böylece çektik". Altaylı bu cevabı vermeden önce ona hatırlatılması gereken bazı husular var:
* Bu fotoğrafın yayınlanmasıyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin gazetecilik meslek etik ilkeleri ihlal ediliyor. Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde "gazetecinin temel görev ve ilkeleri" arasında "Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz" maddesi yer alıyor. Ayrıca "Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılması gerektiği" de belirtiliyor.
* Basın Konseyi'nin Basın Meslek Kuralları'nın 13.maddesinde açıkça " şiddet ve zorbalığı özendirici, insani değerleri incitici yayın yapmaktan kaçınılması gerektiği" belirtiliyor.
* Medya Etiği Platformu'nun etik ilkeler listesinde ise " Fotoğraf çekimleri rahatsızlık vermeyen ve şiddet kurbanlarının veya hayatta kalanların acılarını deşmeyen bir mesafeden yapılmalıdır. Trajediden etkilenenlerin özel yas ve acı anlarında duyarlı davranılmalıdır" ve "kişilere acı verebilecek bir fotoğrafı ya da videoyu kullanmanın ille de gerekli olup olmadığını, yanı sıra bunları hangi motivasyonla kullanmak istediğini sorgulamalıdır. Fotoğrafları ve görsel malzemeleri kullanmanın olası sonuçlarını gözden geçirmelidir" maddeleri yer alıyor.
Ölüm pornosu
Medya İzleme'den (MEDİZ) Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver, bunun sadece medya etiği değil insanlık etiğine de sığmadığını söylüyor.
"Türkiye'de medyanın sadece kadın bedenlerini değil, ölü, hasta, yaralı, vb. bedenleri de 'porno' malzemesi yapmasının en bariz örneğini görüyoruz burada: tabii çıldırtıcı bir örnek. Ben 'medya etik'i falan demek istemiyorum. Buradaki iğrençliği görmek için belli bir alanın uzmanı ya da çalışanı olmak gerekmiyor. Medya değil 'insanlık' etiği böyle bir fotoğrafın bir tık'la herkesin ulaşabileceği bir yerde olmasına engel olmalıdır.
"Eski RTÜK Başkanı Zahid Akman'a bir konferansta 'gerçekten çocuk ve gençlerin ruh sağlığını düşünüyorsanız asıl dizileri falan değil ana haber bültenlerini cezalandırmalısınız' demiştim. Elbette öncelikle bu mantığın değişmesi gerek, yoksa 'ceza / yasak' tek başına çözüm olamaz."
Aile ve okuyucular şikayette bulunabilir
Galatasaray Üniversitesi'nden iletişim hukukçusu Prof. Dr. Özden Çankaya, böyle bir resmin kullanılmasının "etik açıdan çok hatalı bir yayın anlayışı" olduğunu belirtiyor. Bu manşetin hem öldürülen kadının ailesinin manevi haklarını ihlal ettiğini hem de okuyucuya zarar verdiğini söyleyen Çankaya, özel hayatın ihlaline ilişkin tüm hukuki düzenlemelerin bu durumda geçerli olduğunun altını çiziyor ve ekliyor:
"Gazetecilik etik ilkelerini yürütmekle görevli olan basın ahlak konseyi var. Fotoğrafın yayınlanması TGC'nin yayınlamış olduğu meslek ilkelerine aykırıdır. Basın Konseyinin ilgili komisyonlarına şikayet edilebilir. Bunda okuyucu da zarar görmektedir, dolayısıyla bunu şikayet etme hakkına sahiptir. 18 yaşından küçükleri korumak açısından da hükümler uygulanabilir."
Basın savcısı: Olaya Basın Konseyi'nin el koyması lazım
Basın Savcısı Nurten Altınok ise fotoğrafın yayınlanmasının Ceza Kanununa göre suç teşkil etmediğini, duruma Basın Konseyi'nin el koyması gerektiğini söylüyor:
"Ceza Kanununda yazan her hangi bir suçun unsurları burada yok. Ancak yayınlanan fotoğraf hoş bir fotoğraf değil. Bu duruma Basın Konseyi'nin el koyması gerekiyor. Her hareket Ceza Kanununa göre suç olmayabiliyor. Ancak ölenin yakınları "ölünün hatırasına ihanet edildi" diyerek şikayet edebilir. Gazetenin bu fotoğrafı ya flu yayınlaması ya da hiç yayınlamaması gerekirdi. Böyle bir fotoğrafa hoşgörüyle bakmak mümkün değil ama maalesef savcı olarak bizim yapabileceğimiz birşey yok."
Basın Konseyi acil toplantıya çağırıldı
Basın Konseyi, "fotoğrafın hiçbir gizleme veya buzlama yapılmaksızın tüm çıplaklığıyla ve pervasızca yayınlanmış olması kamuoyunda çok ciddi bir infiale yol açmıştır" diyerek Yüksek Kurulu acil toplantıya çağırdı.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel de konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada asıl tartışılması gerekenin aile içi şiddetin nedenleri olduğunu belirtti ve "O fotoğraf, tüm Türk halkı gibi bizim de kanımızı dondurdu. Hemen her gün yaşanan terör olaylarından, üçüncü sayfa haberlerinden bıkmış Türk halkı için; düşünülmeden, kadınların, çocukların üzerinde yaratacağı travma hesap edilmeden böylesine şuursuzca yayınlanmış bir fotoğraf ne insanı değerlerimizle örtüşmektedir ne de basın etiği ile" dedi.
Fatma Şahin'den de açıklama geldi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de kendi internet sitesinde bir açıklama yayınladı. Açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:
"Bu konudaki duyarlılığı harekete geçirmek adına da olsa, kadına yönelik şiddeti işleyen haberlerde, şiddetin toplumun ruh sağlığını olumsuz etkileyecek biçimde sergilenmemesi için de azami özen gösterilmesi gerektiği açıktır. Bugün bir gazetede sürmanşette yer verilen fotoğrafın, şiddete karşı duyarlılık yaratmanın ötesinde, eşi tarafından öldürülen bir kadının ölü bedenini sergileyerek, hayatını kaybetmiş de olsa en başta bir kadının kişilik haklarını zedelediğini düşünüyorum. Fotoğrafın bu biçimde kullanılmasının, maalesef basınımızda zaman zaman gördüğümüz etik ihlaller açısından da önemli bir sorun oluşturduğunu düşünüyorum. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, toplumsal duyarlılığın yaratılması için en önemli destekçimiz olan medyanın, bu konuları dile getirirken daha duyarlı davranması gerektiğinin altını önemle çiziyorum. Yaşamını yitirenin çocuklarının durumunu göz önünde bulundurmadan, bu fotoğrafı sergileyen profesyonellik anlayışının, bugün hazırladıkları gazeteyi evlerine götürüp, çocuklarına gösterip gösteremeyecekleri konusunu da değerlendirmelerini diliyorum."
Okuyucular, gazeteciler, insan hakları savunucuları, kadın örgütleri bir protesto düzenlemek ve suç duyurusunda bulunmak için hazırlık yapıyor.(ÇT)