Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 18 ve 19 Temmuz tarihlerinde verdiği tanık ifadesi bugün basında yer aldı.
Buna göre, Orgeneral Akar 15 Temmuz günü saat 17.00-18.00 sıralarında makamında çalışırken Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in yanına gelerek MİT’ten kendisine akşam Kara Havacılık Okulu’ndan üç helikopterin görevlendirilmesiyle bir faaliyet icra edileceği yönünde istihbarat geldiğini ifade ediyor.
Akar, ifadesinde bunun üstüne Türkiye hava sahasındaki tüm askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara engel olunması ve hiçbir zırhlı aracın birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi emrini verdiğini aktarıyor.
Bu noktada, akıllara MİT’in saat 16.00-17.00 sularında Genelkurmay Başkanı’nı darbe girişimi konusunda bilgilendirdiği yönündeki haberler geliyor.
Genelkurmay Başkanlığı da "15 Temmuz 2016 Cuma günü saat 16:00 sularında Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından verilen bilgi, Genelkurmay Karargahında; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi AKAR, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki ÇOLAK ve Gnkur. II’nci Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER’in katılımıyla değerlendirilmiştir." denilen basın açıklamasını daha sonra internet sayfasından kaldırdı.
Çevikcan ve Selvi Fidan'ın, Akar’a haber verdiğini yazmıştı
Mesela Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la yaptığı kısa görüşmeye ilişkin 17 Temmuz Pazar günü yazdığı yazıda, Fidan’ın kendisine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar’ı bilgilendirdiğini söylediğini aktarıyor.
Hürriyet Gazetesi yazarı ve Abdülkadir Selvi de 19 Temmuz Salı günü yazdığı yazıda 15 Temmuz darbe girişiminde yaşananları şöyle aktarıyor:
* 16.30- MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ı TSK’daki darbe girişiminden haberdar ediyor.
* 17.30- MİT Müsteşar yardımcısı Genelkurmay karargâhına giderek Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Güler’e darbe planı hakkında bilgi veriyor.
* 18.00- Konunun önemine binaen MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay Başkanlığı’na gidiyor. Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri komutanı Org. Salih Zeki Çolak, Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Güler ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay karargâhında, darbeyi önlemek için alınacak tedbirleri belirlemek üzere gizli bir toplantı yapıyorlar.
BirGün’ün beş sorusu
Konuyu bugün “Cevapsız Sorular” manşetiyle gündeme getiren BirGün Gazetesi de şu soruları yöneltti:
* MİT’ten saat 16.00’da gelen bilgi, 18.00’den sonra teyit ediliyor. Bu bilgiye karşın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar nasıl oluyor da saat 21.00’den sonra rehin alınabiliyor?
* Darbe bilgisi MİT’ten geliyor ancak daha sonra MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la temas kurulup kurulmadığına dair Hulusi Akar’ın ifadesinde bilgi yok. Fidan’la iletişime geçilmedi mi?
* Uçakların kalkış yapmaya başladığı 21.45’e kadar Hava Kuvvetleri Komutanı Ünal’ın neden gelişmelerden haberi yok? Akar verdiği ifadede neden bunu yanıtlamıyor?
* Darbeci Tümgeneral Dişli, neden Başbakanlığa Hulusi Akar’la birlikte gitmeyi tercih ediyor? Orgeneral Akın Öztürk’ün darbeci olup olmadığı neden bir türlü netlik kazanmıyor?
* Hulusi Akar, 18.00-19.00 arasında teyitli olan “kalkışma” bilgisini, Cumhurbaşkanı, Başbakan veya herhangi bir hükümet yetkilisiyle paylaşmamasını neden açıklayamıyor?
Akar ifadesinde ne dedi?Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, kendi isteği ile verdiği tanık ifadesinde Hürriyet Gazetesinde yer alan habere göre özetle şunları söyledi: Haberin gelişi* 15 Temmuz günü saat 17.00 -18.00 sıralarında makamımda çalışırken 2. Başkanım Yaşar Güler gelerek kendisine MİT'ten gelen bilgi ile akşam Kara Havacılık Okulu'ndan 3 helikopterin görevlendirilmesi ile bir faaliyet icra edileceği yönünde istihbaratı bana iletti. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen tedbirleri tartışmaya başladık. * Derhal tüm Türkiye hava sahasındaki uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da engel olunması emrimi verdim. Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ı telefondan arayıp bizzat Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümeni'ne gitmesini, hiçbir tank ve zırhlı aracın birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi yönünde tedbir emrettim. "Operasyon başlıyor"* Saat 21.00'e doğru Tümgeneral Mehmet Dişli geldi. Dişli, heyecanlı ve alışık olduğum ruh halinden farklı bir tarzda 'Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. * Bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım. * (...) Haliyle çok öfkelenmiştim. Gittikleri yolun yanlış olduğunu, bataklığa battıklarını, cezasını çekeceklerini, başkalarını bu işe bulaştırmadan ve ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmalarını, hemen bu girişimi durdurmalarını söyledim. Fakat ikna edemedim. Kelepçe* Kapıda yaverim dahil bazı askerleri gördüm. Bunların dışında Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan olduğunu değerlendirdiğim ve tam teçhizatlı, eğitim kıyafeti giymiş, silahlı, miğferli personel dikkatimi çekti. * Odaya aniden girmeye kalkıştıklarını fark edince ayağa kalktım ve o esnada Levent Türkkan (emir subayı) 'Komutanım otur, kalkma, sakin olun, zorluk çıkartmayın' şeklinde bağırdı. * Beni birisi iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o esnada arkadan bir başkası el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi. * Kolunu boğazıma doladı, sıktı, ip türü bir cismin boğazıma sürtünmesiyle, nefes almakta güçlük çektiğim için debelenirken bir başkası plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Genelkurmay'dan ayrılma* Bir müddet sonra 'gidiyoruz' deyip beni aldılar. Merdivenlerden beni indirdiler. * Bir askerin önümde namlusu bana doğrultulmuş tam otomatik silah ile geri geri gitmesi dikkat çekiciydi. Helikoptere bindirildim. Helikopterdeki silahlı askerlerin namlusu üzerime dönüktü. Mehmet Dişli de helikopterde idi. Akın Öztürk'le karşılaşma* Akıncılar Üssü'ne geldik. Üs komutanının odasına götürdüler ve Tümgeneral Kubilay Selçuk ayakta bekliyordu. Bir kanepeye oturttular. Bir ara Org. Akın Öztürk yanıma geldi, üzerinde tişört ve pantolon vardı. Tek başına benim yanıma gelmişti. Hem bu durum nedeniyle hem onu gördüğüm için çok şaşırdım ve burada ne yaptığını sordum. * Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte İzmir'den Komutanlığa ait bir uçakla geldiğini, üstteki lojmanda oturan kızının evinde iken Abidin Ünal'ın araması üzerine üsten birilerinin uçaklar kaldırdığını ve bu hususa göz kulak olması gerekliğini belirttiği için buraya geldiğini anlattı. Ancak dinlemediklerini söyledi. Darbe bildirisi* Ömer Harmancık elinde iki yapraktan oluşan bir metni önce okudu ve ardından elinde bana uzatarak 'Komutanım siz şunu bir okuyun ve bunu imzalayıp TV'de okursanız her şey çok güzel olacak, herkesi alıyoruz, herkesi getiriyoruz' dedi. * 'Kendinizi ne zannediyorsunuz, siz kimsiniz, topladığınızı söylediğiniz ikinci başkan, kuvvet komutanları nerede, bakanlar nerede, elinizde kim varsa getirin, sizin başınız kıçınız kim' diye bağırdım. * Bunun üzerine Hakan Evrim 'Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen ile görüştürürüz' gibi bir şey söyledi. Ben kimse ile görüşmem diyerek tersledim. Eşle konuşma* Askeri hattan eşime haber vermek için telefon bağlamalarını istedim. Telefonla görüşüp eşime askeri hattan Akıncı Üssü'nde olduğumu ve kendilerine iyi bakmalarını söyledim. * Olayların sonunda anladım ki, eşim bu bilgiyi ilgililerle paylaşmış. Umutsuzluk* Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımız ile bazı bakanların beyanları, halkın darbe teşebbüsüne can pahasına direnişi, ilerleyen saatlerde bazı askerlerin teslim olmaları gibi gelişmeleri takip edince yanımdaki bu 4 kişinin tavırları değişmeye başladı. * Gözlerinde umutsuzluğu fark ettim, moralleri iyice bozulmaya başlamıştı. Başbakan'la görüşme* Saat sanırım 08:30 - 09:00 olmuştu. Beni Başbakanımız yahut Cumhurbaşkanımız ile görüştürmelerini, daha fazla zayiat vermeden adalete teslim olmaları gerektiğini anlattım. * Kendileri artık bir şey başaramayacaklarını sanırım gördüler ve bir cep telefonu getirip Başbakan ile görüştürdüler. * Durumu anlattım, telefonla konuşurken orada bulunan tüm bu hainlerin gözlerinin içine baka baka Sayın Başbakanımıza 'Hiçbir pazarlık söz konusu olamayacak, polis ve inzibata teslim olacaklar' dedim, benzeri şekilde MİT Müsteşarı'nı aradım ve bilgi verdim. Başbakanlığa yolculuk* Akın Öztürk Paşa benim götürüleceğim anlaşılınca 'Komutanım ben de sizinle geleyim' diye söyledi. Ben pozisyonu itibariyle ve gece boyunca şahsı ile yaşadığım izlenimler karşısında bunun uygun olmayacağını düşündüm ve 'Sen burada kal' dedim. * Araçla helikopter pistine gittik, orada pek çok helikopter vardı. Birisi bir helikopteri işaret etti ve onu çalıştırdılar. Dişli'nin gözaltına alınması* Çankaya Köşkü'nde Başbakanlığa iniş yaptık. Ben ve peşimde Mehmet Dişli geldi. * Müsteşar bey ile baş başa iken bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, ben yaşadığım olayları kısaca özetledim ve Mehmet Dişli'nin gözaltına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. |
(EKN)