Sormak istiyorum:
Bilmiyorum dünyanın başka neresinde böyle bir şehircilik uygulaması gerçekleşir?
Şehrin önemli bir anıtının içinden boru döşemek için kazı yapılır? Bu olanlar İstanbul'un merkezinde, Galatasaray'da oluyor.
Cumhuriyet'in Ellinci Yıl Anıtı'nın çevre düzenlemesinin içinde altyapı çalışmaları kapsamında hafriyat yapılmış.
Anıtının bazı parçaları kırılmış. Hafriyat sonucu çıkan parçaları da moloz olarak atılmış!
İş makinesi, bugünlük çalışmasını bitirmiş bekliyor. Belki yarın çalışmaya başlayacak ve diğer parçaları da kıracak.
Hafriyat kazısının önüne bir anıt çıkıyor. Anıtın çevre düzenlemesi yok edildiği gibi, kendisinin de bazı parçaları hasar görüyor.
Bu uygulama projesiz yapılmıyor. Yani ölçülüp, biçilip, projeler, planlar çiziliyor. (Yani görünüşte öyle oluyor.)
Daha önceki İstiklal Caddesi düzenleme çalışmasında da kaldırılan molozlar üzerine yığılmıştı. Molozlar zorla kaldırılmış, üzeri örtülen çevre düzenlemesi de inanılmaz zorluklarla, mücadelelerle tekrar kaplamanın altından çıkarılmıştı.
Bu defa da kazı başladığında kabağın gene Cumhuriyet Anıtı'nın başına patlayacağını tahmin etmiştim.
Hani her defasında İstiklal'i yeniden döşediklerinde bir mücadele verilmeseydi, bu anıtı zaten çoktan yok etmişlerdi diyeceğim. Ama bunu da söylemeye dilim varmıyor. Bir gün bir bakacağız ki Cumhuriyet Anıtı tarihe karışmış!
Üstelik büyük ihtimalle bu plan ve projeleri hazırlayanların Cumhuriyet Anıtı'nı yok etmek gibi bir art niyetleri falan da yok.
Orada bir anıt olduğunun farkında değiller yalnızca.
Devasa belediyesi, uzmanlık kurumları, kurulları ile... Yıkmaktan beter olan da bu. Bu yüzden kazıyı bir metre bile kaydırmayı düşünmemişler.
Bu şehirde dünya kadar plancı, uzman, mimar falan var. Belediyesinin de muazzam bir bürokrasisi var. Koruma kurulları, uzmanlık kurumları falan da var. Bunların hepsi mebzul miktarda.
Peki bu şehirdeki bu boş vermişlik nasıl oluyor?
Nasıl oluyor da bu şehircilik uygulamaları hiç bir plan, proje olmadan yapılıyor?
Ya da varmış gibi yapılıyor?
Şaşırtıcı olan da bu. (KG/HK)
* Fotoğraf: Nazan Özer