Erkeklerin edebiyatı kadını cezalandırıyor
Kocalarını aldatan Flaubert'in Madam Bovary'sinin de Tolstoy'un Anna Karenina'sının da sonu intihardır. Hatta kendi kendini cezalandırma bazı eserlerde zina ortada yokken bile vuku bulur.
Rousseau'nun Yeni Héloise'ındeki Julie, aralarındaki sınıf farkından dolayı Saint Preux ile evlenemez. Mösyö Wolmar'la evlenir ve göle düşen çocuğunu kurtardıktan sonra hastalanıp ölür. Bu ölümü bir anlamda kendisi de istemiştir, çünkü zina yapmamış olmasına rağmen kendini suçlu hissetmektedir.
Aynı kaderi Balzac'ın Vadideki Zambak'ındaki Madam de Morsauf da paylaşır. Evliyken gönlünü genç Félix de Vandenesse'e kaptırır, asla kocasını aldatmaz, ancak mide kanserinden ölür gider.
Türk edebiyatındaysa Halit Ziya'nın Aşk-ı Memnu'sundaki Bihter yine kocasını aldattığı için intihara sürüklenecektir. Bu konudaki en uç örnek ise Shakespeare'dedir. "The Rape of Lucrece" adlı şiirinde, hiçbir suçu olmamasına ve kocasının kendisini affetmesine rağmen, tecavüze uğrayan erdemli Lucrece de intiharı seçer.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, bırakın zinayı, cinsellikten eser taşımayan flörtlerde bile, erkek egemen toplumun ana fikri eş olan erkeğin onurunun zedelendiği ve bir şekilde kadının bunu ödemesi gerektiğidir. Kadın ödemek istemese de toplum bunu kendisine ödetecektir.
İnsanın onuru neresindedir?
Günümüzde Batı toplumu bu "onur meselesini" büyük ölçüde aşmış görünüyor. Ne var ki, Başbakan Erdoğan "aldatmayı önlemek ve insanın onurunu korumak" için zinayı Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına aldırmak isterken, Dışişleri Bakanı Gül'ün "Her ülkenin kendisine has bazı esneklikleri olabilir. İrlanda'nın da doğum kontrolüyle, kürtajla ilgili konularda farklı görüşleri olabiliyorsa, Türk toplumunun da olabilir"şeklindeki desteğiyle - bilinçli ya da bilinçsiz olarak - Şeriat yasalarına yaklaşıyor.
İnsanın onuru üreme organlarında değil beynindedir, ahlak düşüncededir. Özgürlük, cinsel, ekonomik ve düşünce özgürlüğüyle bir bütündür. Bunlardan biri olmazsa diğerinin de varlığından bahsedilemez.
Cumhuriyetle yönetilen demokratik bir hukuk devletinde, zinanın, 15-18 yaşları arasındaki bireylerin cinsel ilişkisinin suç sayılmasını; hakim ve savcı izniyle bekaret kontrolünün yapılmasını ve hatta bunun tartışmasının bile ortaya atılmasını akıl hafsala almaz ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 8. maddesine aykırıdır.
Acaba iktidara geldiğinden beri ılımlı bir politika izleyen Adalet ve Kalknıma Partisi'nin (AKP) Avrupa Birliği'nin (AB) müzakere tarihi vermesine çeyrek kala böyle bir girişimde bulunması tesadüf müdür? Bugün zinayı suç sayan, yarın evlilik dışı her türlü cinsel ilişkiyi neden suç saymasın? Türbanın kadının onurunu ve erdemini korumak için olmazsa olmaz bir şart olduğunu neden savunmasın?
Ataerkil toplumun ve evliliğin doğuşu
Anaerkil toplumda mülkiyet yoktu. Kabile toplumlarında, anaerkil düzenden ataerkil düzene geçilirken erkekler, çobanlığını yaptıkları sürüleri kendi çocukları olarak belirledikleri kişilere bırakmak için yeni bir düzen getirmeyi başardılar. Böylece miras doğdu ve tekeşlilik ya da bildiğimiz evliliğin temelleri atılmış oldu.
Demek ki bugün sahip olduğumuz aile kavramı insanın varoluşundan başlayıp yok oluşuna kadar geçerli bir kavram değil, tarihi bir döneme ait bir kavramdır.
Nitekim günümüzde Avrupa'da evlilik kontratının dışında, iki kişinin birlikteliğini resmileştiren, çocuklarını tanıyan yeni kontrat çeşitleri doğdu. Böylece aile kavramı artık yalnızca evli kişilerle sınırlandırılmamaya başladı.
Belki Türkiye toplumu için bu şu anda çok uzak bir kavram, ama eğer AB üyesi olmak istiyorsak bazı yeni kavramlarla empati kurmamız gerekecek.
Avrupa'da aile kavramı zayıfladığı için değil, ama doğum kontrolü ve aile planlaması bilinci olduğu için nüfusun çok fazla artmadığını, hızla artan bir nüfusa iş bulmanın, onu beslemenin zor olacağını, bunun kalkınmada bir avantaj değil dezavantaj olduğunu görmemiz lazım.
Kendi düşüncelerine "Anadolu kadınının isteği" gibi bir kılıf bularak tarihimizin en kritik döneminde yatakodası felsefesini başlatan AKP'lilere söyleyebileceğim tek bir şey var: Cumhuriyetçi olmak için son bir gayret daha! (AZB/BB)