Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma gününde, İstanbul Taksim'deki yürüyüşe polis engel oldu.
25 Kasım Platformu'nun çağrısıyla 16:00'da Tünel Meydanı'nda buluşan kadınlar, 17:00'da Galatasaray Lisesi'ne kadar sloganlarla yürüyecekti.
İstiklal'e polis ablukası
Öğle saatlerinden itibaren Beyoğlu, polisler ve barikatlarla kaplandı. Polis, Bahar Saluğu İstiklal Caddesi'ne çıkan tüm yollarda barikat kurdu. Galatasaray Meydanı'na çıkan cadde trafiğe kapatılarak, meydan abluka altına alındı.
Polis Asmalı Mescit Caddesi'yle İstiklal Caddesi'nin Ayşegül Güneştaş kesiştiği noktada barikat kurdu. Tünel'e gitmek isteyenlere izin vermedi.
İstiklal Caddesi'nde iki, Beyoğlu Belediyesi ve Şişhane'de birer TOMA olmak üzere toplam dört TOMA ve 10 polis otobüsü eylem nedeniyle bölgede hazır bulunduğu gözlemlendi.
Polis müdahale etti
Saat 17.00 sularında polis, yürüyüşün yasak ve uygunsuz olduğunu söyleyerek önce yürüyüşe izin vermedi. Alkışlar, zılgıtlar, bando ve tamburlar eşliğinde, slogan atarak yürüyüşe geçmek isteyen Zümrethen Kutluay kadınlara polis biber gazıyla müdahale etti.
Müdahale esnasında biber gazından etkilenen iki kadın fenalaşarak eylem yerinden çıkartıldı. Dağılmayan kadınlar Tünel Meydanı'nda zılgıtlar, bando ve tambur eşliğinde slogan attılar.
Polisin Meryem Aydoğdu yürüyüşe izin vermemesi üzerine basın açıklamalarını yapmayacaklarını duyuran kadınlar "Bizi tünele sıkıştıramazlar. Her yerdeyiz. Sokaklarda, sosyal medyada sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. Şimdi dağılıyoruz ama İstiklal'in ara sokaklarında toplanmaya devam edeceğiz." açıklaması yaptılar.
Tünel'de yapılmayan açıklama Mis Sokak'ta
Tünel Meydanı'ndan dağılmaya başlayan grup İstiklal'in ara sokaklarında tekrar Bedriye Kargı toplanmaya başladı. Mis Sokak'ta toplanan kadınlar burada basın açıklamasını okudu.
Açıklamayı 25 Kasım Kadın Platformu'ndan Fulya Dağlı okudu. Dağlı açıklamada şu ifadelere yer verdi.
"Kadınlar her gün şiddete uğramaya devam ediyor"
"Bugün bizlerin aslında her gün karşı karşıya kaldığı, her gün karşısında canımızı, aklımızı, bedenimizi, emeğimizi, ruhumuzu savunmak için dayandığı, direndiği, sustuğu, haykırdığı erkek şiddetini, bu şiddetin devletler eliyle meşrulaştırılmasını ve uygulanmasını, dünyanın dört bir yanında görünür kıldığımız Karin Ellen Hitzel gün.
"Ama kadınlar 24 Kasım'da da, 25 Kasım'da da, 26 Kasım'da da şiddete uğramaya devam ediyor. Evde, sokakta, işyerinde, okulda, sette, adliyede, tarlada, Meclis'te... Bu yüzden mücadelemiz de bir gün değil, her gün ve her yerde. Her gün şiddetle veya şiddet tehdidiyle kuşatılmış şekilde hayatlarımızı sürdürdüğümüz bu ülkede çok iyi öğrendiğimiz bir şey var: Erkek şiddetinin de erkek şiddetini kadınları birbirlerinden ayrıştırarak N.Ö. 'haklı göstermeye' yeltenen bu düzenin de bahanesi çok:
"Bahane çok"
"İtibarımı sarstı - Başkasıyla mesajlaştı - Cinnet geçirdim - Beni tahrik etti - Naz yaptı - Kuyruk salladı - Vurmadım, sadece ittim, düştü - Boşanmak istedi - Çocuğumu göstermedi - Verdiğim paradan fazlasını istedi - Sevdiğim için kıskandım - Sözümü dinlemedi"
"Her gün bunun gibi cümlelerle kadınların Saibe Yükselir hayatı burnundan getiriliyor, canına kast ediliyor ve sonra hayat hiçbir şey olmamış gibi, birkaç özür, birkaç ceza indirimi, birkaç zoraki barıştırmayla akıp gidiyor.
"Bu şiddetin özünü cezasızlık oluşturuyor. Şiddet uygulayan erkekler açıkça yalan söylüyor, bahaneler uyduruyor, gerekçeler diziyor. Eşitliği sağlamaya yönelik, kadınları kalıcı şekilde güçlendiren sosyal politika yoksunluğu, bütçenin bunun yerine geçici "yardımlara" ve Diyanet'e ayrılması erkek şiddetinden uzaklaşmayı zorlaştırıyor.
"Pompalanan savaş hali ve dili bu şiddeti yaygınlaştırıyor, vahşileştiriyor. Üzerine bir de kriz, yoksullaşma eklenince geçim derdi şiddeti katmerliyor, şiddet karşısında sessizleştiriyor. Simge Süreyya Can Oysa bedelini hayatımızla ödediğimiz şiddetin bahanesi, gerekçesi, ikincilleştirilmesi olmaz.
2018'in ilk yedi ayında 100 bin şiddet vakası
"İçişleri Bakanlığı'nın güç bela, niyetsizce Şükran A. açıkladığı verilere göre 2017 yılında yüz binin üzerinde kadın, bu yılın ise sadece ve sadece ilk 7 ayında yüz bine yakın kadın şiddete maruz kaldı. Bu kadınlardan dört yüze yakını hayatını kaybetti.
"Yılda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar kapsamında 80.000'e yakın suç duyurusu oluyor. Son 18 ayda 21 bin 957 çocuğun gebe kaldığı ortaya çıkıyor. Bu istatistikler sınır dışı edilme korkusuyla şikâyette dahi bulunamayan kâğıtsız göçmen kadınları görmüyor. Toplumdan saklanan, eksik gösterilen, Ümmü Akbaş hatta basına yansıyan cinayetlerin çetelesinin dahi nasıl oluyorsa altında çıkan, ciddiyetle tutulmayan verilere göre bile durum bu.
Hakkına sahip çıkmak suç haline geldi
"Katillerin, şiddet uygulayan saldırganların "iyi hal"li olduğuna, "ağır tahrik edildiğine", her türlü delile rağmen öldürülen kadınların "intihar ettiğine" kanaat getirebilen mahkemeler, Zemzem Selver bugün 70 binin üzerinde öğrenciyi, kadınların kendilerini temsil etmek için seçtikleri milletvekillerini, kadına yönelik şiddete dair birim, merkez, sığınak kurmuş belediye başkanlarını, gazetecileri, hak savunucularını cezaevinde tutuyor. Çünkü bir kadını öldüresiye dövmek değil, hakkına sahip çıkmak suç haline getirildi.
"Tüm bunlara rağmen biz kadınların susmaya, Zübeyde Demirbozan haklarımızdan, mücadelemizden, hayatımızdan, birbirimizden vazgeçmeye hiç niyeti yok! Kim ne derse desin, bir daha hiçbir şey 'eskisi gibi' olmayacak; çünkü haklarımızın, hayatlarımızın değerini iyi biliyoruz, çünkü kadın hareketi var, kadın mücadelesi var, kadın dayanışması var.
Polis Mis Sokak'ta da müdahale etti
Açıklamanın ardından Mis Sokak'tan ara Bahar Saluğu sokaklara dağılan kadınlara polis kalkanlarla müdahale etti.
* Fotoğraf ve videolar Hikmet Adal - Evrim Kepenek
(HA - EMK)