bianet'in görüştüğü, derneğin Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, "Ölümlerle ilgili hiçbir suç duyurusuna gerek yoktur. Savcılar kendiliğinden harekete geçip hazırlık soruşturması başlatmak zorundalar. Ama şimdiye kadar herhangi bir işlem yapıldığını öğrenemedik. Eğer varsa, çıkıp açıklamalılar" dedi.
İHD: Mermiler ve darbeler ölümcül bölgelere
Derneğin raporunda, ölümlerle ilgili dikkat çekilen noktalar şunlar:
* Güvenlik görevlileri, olayların başladığı 28 Mart 2006 günü saat 17:00 sıralarına kadar ateşli silah kullanmadı; ancak 17:00 sıralarından itibaren güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu birçok kişi yaralandı ve yaşamını yitirdi.
* Ateşli silah mermilerinin ve cisimle gerçekleşen darbelerin, özellikle göğüs ve baş gibi öldürücü noktalara isabet etmesi dikkat çekti.
* Güvenlik güçleri, göstericilere müdahale ederken gaz bombası, tazyikli su, ateşli silah kullanmışlardır. Havaya değil, ancak gösterici kitle hedef gözetilerek kısa ve uzun namlulu silahlar ile ateş edilmiştir.
* Kitlenin dağıtılması için kullanılan gaz bombalarının havaya atılması gerekirken, doğrudan kitlenin üzerine atılması, yaşam hakkına yönelik ihlal kastıyla hareket edilidğini ortaya çıkartmıştır.
5'i çocuk, 10 ölü
Derneğin raporuna göre, ölen kişilerle ilgili bilgiler şöyle:
Mehmet Akbulut (18): "28 Mart 2006 günü il merkezinde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu, ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak ağır yaralanmış, tedavi altına alındığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde 31.03.2006 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Otopsi tutanağına göre, kişinin ölümünün ateşli silah mermisi çekirdeği yaralanmasına bağlı karaciğer harabiyeti, iç kanama ve kanama şoku sonucu öldü."
Halit Söğüt (78): "28 Mart 2006 günü 14.30 sıralarında güvenlik görevlileri tarafından kafasına aldığı sert cisim darbesiyle ağır yaralanan Halit Söğüt, tedavi altına alındığı Devlet Hastanesinde 2 Nisan 2006 tarihinde yaşamını yitirmiştir."
Tarık Ataykaya (22): Mobilya işçisi. 29 Mart 2006 günü saat 13:30-14:00 sıralarında Bağlar Medine Bulvarı Hayat 2 Ap. yanında (Çeltik Fabrikası arkasındaki Metin Mobilya yanı) güvenlik güçlerinin açtığı silahlı ateş sonucu , aynı gün Devlet hastanesinde yaşamını yitirmiştir. Otopsi tutanağına göre, ateşli silah mermisi (gaz fişeği) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu öldü.
Tanıkların, İHD'ye anlattıklarından bir bölüm: "Elleri silahlı özel tim kıyafetli güvenlik görevlileri, karşıdan çıktılar. Sayıları 6-7 civarındaydı. Bunlar, etrafa gelişigüzel ateş açıyorlardı. Yere çöküp kitleye doğru nişan alıyorlardı; havaya doğru ateş etmiyorlardı. O esnada büyük bir kargaşa oldu. Herkes kaçmaya başladı. Biz de korkup koşarken, arkamdan bir el silah sesi duydum. Dönüp baktığımda Tarık'ı yerde gördüm ve yanına gittim. Tarık o esnada şuurunu kaybetmişti. (...) Tarık'ı hemen yandaki binanın içine aldık. Orada bir evin kapısını çaldık ve telefonla ambulans çağırmalarını söyledik. Biz binanın içindeyken yüzünü yıkadık, o esnada kafasından darbe almış olduğunu anladık."
Mehmet Işıkçı (19): "Mobilyacı. 29.03.2006 günü saat 17:30-18:00 sıralarında Emek Caddesinde güvenlik güçlerinin sert cisimle darp etmesi sonucu kaldırılmış olduğu Devlet Hastanesinde kısa zaman sonra yaşamını yitirmiştir. Olayı gören görgü tanıkları, kendisinin saldırıya uğradığı yerin karşısındaki binada oturan akrabalarıdır. Otopsi tutanağına göre, künt, kafa, göğüs ve batın travmasına bağlı kafatası kırığı, beyin kanaması, sağ akciğer ve karaciğer rüptüründen gelişen iç kanama ve kanama şoku sonucu öldü."
Abdullah Duran (9): "İlköğretim öğrencisi : 29.03.2006 tarihinde saat 17:30 sıralarında, ailesiyle birlikte ikamet etmekte olduğu evin balkonundan sokaktaki olayları izlemekte olan Abdullah Duran, güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirmiştir. Amcası Mehmet Duran, olayın gerçekleştiği anda balkonda ayrıca diğer yeğeni Eyüp Duran'ın ceketinin de kurşunlardan isabet aldığını belirtmiştir. Otopsi tutanağına göre, ateşli silah mermisi ile kalp ve her iki akciğer yaralanmasından gelişen iç kanama ve kanama şoku sonucu öldü."
Enez Ata (8): "İlköğretim öğrencisi.: 28 ve 29 Mart tarihlerinde güvenlik güçlerince yaşam hakları ihlal edilen 3 sivil yurttaşın 30 Mart 2006 tarihli cenaze töreni esnasında çıkan olaylar esnasında, güvenlik güçlerinin tekrar ateşli silah kullanması sonucu, Kuruçeşme semtinde vücuduna isabet eden mermi sonucu yaşamını yitirmiştir."
Enez Ata'nın babasının anlattıklarından: "30 Mart 2006 günü öğlen saatlerinde oğlum Enez Ata, okula almadıklarını söyleyerek, her zamankinden daha erken saatte eve geldi. Saat 13:20 sıralarıydı. Önlüğünü çıkarttıktan sonra hemen evimizin yakınında olan teyzesine gideceğini söyledi ve evden çıktı. Ben de onun her zaman gittiği teyzesine gitmiş olduğunu düşündüğümden, önce rahattım. Daha sonra saat 15.00 sıralarında teyzesini telefonla aradım. Ancak O, bana Enez' in oraya gitmediğini belirtti. Bunun üzerine ailecek onu aramaya başladık, akrabalarımıza gittik ve okula gittik. Ancak okul bomboştu. Birkaç saat aradıktan sonra eve geri geldim ve teyzem beni telefonla arayarak, bazı kimselerin, TV'de Enez'i yaralı vaziyette birinin kucağında gördüğünü söyledi. Bunun üzerine önce Çocuk Hastanesi Acil Servisine gittim ancak orada değildi. Daha sonra Devlet Hastanesine gittim. Acil serviste oğlumun cesedini görünce kendimi kaybettim. Otopsi için gelen savcı, bana Enez' in vücuduna (kalbiyle midesi arasına) saplanan kurşunu gösterdi. Beni zorla arabaya bindirdiklerini hatırlıyorum; polis bizi zorla nüfusumuzun bağlı olduğu Çınar ilçesi Aşağıkonak Köyü'ne gönderdi; oğlumu Diyarbakır'daki mezarlığa gömmemize izin vermediler."
Mahsum Mızrak (17): "PVC ustası, camcı. Görgü tanıklarının, 30.03.2006 günü 10 Nisan Polis Karakolu tarafından gözaltına alındığına tanıklık edilmesine rağmen, ailesi, Karakollara, Baroya, İHD'ye, Emniyet Müdürlüklerine ve hastanelere başvurularda herhangi bir netice alamamıştır. Son olarak aile, 03.04.2006 tarihinde saat 18:00' da Devlet Hastanesine gitmiş ve 30.03.2006 tarihinden beri kimliği belli olmayan ceset olarak morgda tutulduğunu öğrenmiştir Otopsi tutanağına göre, ateşli silah mermisi (gaz fişeği) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu öldü."
Emrah Fidan (17): "Lise 3. sınıf öğrencisi. 29.03.2006 tarihinde öğleden sonra saatlerinde il merkezinde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonrasında ateşli silah yaralanması sonucu Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınmış ve 03.04.2006'da saat 08:00 sıralarında yaşamını yitirmiştir. Otopsi tutanağına göre, ateşli silah saçması ile beyin kanaması sonucu öldü.
Emrah Fidan'ın babasının anlattıklarından: "Oğlum Emrah Fidan, 29.03.2006 günü saat 15:00 sıralarında evden çıktı ve akşama doğru eve gelmediği için meraklandık. O nedenle hastanelere gidip sorduk. Devlet Hastanesi Acil Servisinde bana üzerinde "Emrah Fidan" isminin yazılı olduğu bir belge gösterdiler. Hemşirelerle odalara baktık ancak bulamadık. Bunun üzerine karakollara gidip sorduk, Emniyet Müdürlüğüne gidip sordum ve oradaki bir polis bana, "....git oğlunu Osman Baydemir'den sor!.." şeklinde bana bağırdı ve beni kovdu. O gece oğlumun izine hiçbir yerde rastlayamadım. Ertesi gün tekrar Devlet Hastanesine gittim. Oradaki polis bana, oğlumun ayağından hafiften yaralanmış olduğunu söyledi. 30.03.2006 tarihinde D.Ü. Tıp Fak.' ne gittik ve sorduk. Bize önce elbiselerini gösterdiler; pantolonunun arka cebinde kimliği de vardı; buna rağmen Nurşin Doğanşahin ismiyle hastaneye girişi yapılmış. Yoğun bakım servisinde kaldı ve 03.04.2006 günü sabah saat 08:00 sıralarında yaşamını yitirdi."
İsmail Erkek (8): "İlköğretim öğrencisi. 28 ve 29 Mart tarihlerinde güvenlik güçlerince yaşam hakları ihlal edilen 3 sivil yurttaşın 30 Mart 2006 tarihli cenaze töreni esnasında çıkan olaylar esnasında, güvenlik güçlerinin tekrar ateşli silah kullanması sonucu, 10 Nisan Polis Karakolu civarında vücuduna isabet eden mermi sonucu yaşamını yitirmiştir."
Mustafa Eryilmaz (26): "29 Mart 2006'da güvenlik güçlerinin kullandığı oransız ve aşırı güç ile ateşli silah kullanmasından dolayı ağır yaralanmış; daha sonra 31 Mart 2006'da yaşamını yitirmiştir. Ailesinin Diyarbakır'da cenazeyi gömmesine izin verilmediği için, cenaze Silvan'da defnedilmiştir." (TK)