Uluslararası Af Örgütü (UAÖ/Amnesty International) dünya çapında insan haklarının durumuyla ilgili yıllık değerlendirmesini yayınladı.
"Rapor 2004: Evrensel değerlerle savaş - silahlı gruplar ve devletlerin saldırıları güvensizlik, korku ve bölünmeyi alevlendiriyor" başlıklı rapor, UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan tarafından bu sabah Londra'da basına açıklandı.
Raporun önsözünde "İnsan haklarının sürekli imtihan edildiği, aktivistlerin meşruluğunun sorgulandığı ve hükümetlerin, uluslararası kurumların, silahlı grupların ve şirketlerin 'hesap verme' boşluğunun büyüdüğü tehlikeli ve bölünmüş bir dünyada yaşandığına" işaret eden UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan, durumun değişmesi gerektiğine inanan daha çok sayıda insana ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Türkiye'de insan hakları ihlalleri
UAÖ yıllık raporunun Türkiye bölümünde, "Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde reform paketlerinin yasalaştırılmasına devam edildiği, ancak reformların uygulamada verdiği sonuçların kayda değer bir gelişme gösterdiğine dair kanıya varmak için zamanın erken olduğu" vurgulanıyor.
UAÖ heyetlerinin Mart, Haziran ve Kasım 2003'de insan haklarıyla ilgili araştırma yapmak ve duruşmaları izlemek için Türkiye'ye yaptıkları ziyaretlerin bir değerlendirmesi olan 2004 raporunun Türkiye'ye ilişkin bölümünde sıralanan başlıca insan hakları ihlalleri şöyle:
* Türkiye'de bazı işkence yöntemleri ortadan kalkmış gibi görünse de işkence ve kötü muamele devam ediyor.
* Polis göstericilere oransız güç kullanıyor.
* Sivil polisin düzenlediği iddia edilen kaçırma olayları yaşanıyor.
* Polis ihlalleri cezasız kalmaya devam ediyor.
* Başta Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 159. ve 312. maddeleri olmak üzere çeşitli yasalarla ifade özgürlüğünün engelleniyor
* İnsan hakları aktivistleri hedef alınıyor.
* Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) üzerinde değişik baskı yöntemleri uygulanıyor.
* Gözaltında kadınlara yönelik cinsel taciz ve uygulamalar sürüyor.
* 2003 yılında tartışmalı koşullarda meydana gelen öldürmeler var.
UAÖ yıllık raporunun Türkiye bölümünde insan hakları ihlallerine ilişkin tek tek örneklere de yer verildi.
DEP davası raporda
Eski Demokrasi Partisi (DEP) milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın yeniden yargılanmaları sırasında, davanın ilk duruşmasına 28 Mart 2003'de katılan UAÖ'nün raporunda davaya ilişkin "1994 yılından beri hapiste bulunan bu dört düşünce mahkumunun, Kürt sorunuyla ilgili şiddet içermeyen siyasi çalışmalarını cezalandırmak için hapsedildiğine inanmaktadır. Yeniden yargılama duruşmalara ayda bir kez gerçekleşti. UAÖ ve diğer uluslararası gözlemciler yargılama usullerinin adilliği ve dört eski milletvekilinin tutukluluklarının sürmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdi," deniliyor.
Raporda ayrıca Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP), 13 Mart 2003'de Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmasına da işaret ediliyor.
İşkence ve kötü muamele
Polis gözaltında işkence ve kötü muamelenin ağır kaygı nedeni olmaya devam ettiğini vurgulayan UAÖ,raporunda işkence ve kötü muamelenin devamına ilişkin nedenleri ve bazı saptamaları sıralıyor:
* Elektrik verme, falaka ve askıya alma gibi işkence yöntemlerinin kullanıldığına dair çok daha az rapor gelmesine rağmen, gözaltına alınanların dövüldüğü, çırılçıplak soyulduğu, cinsel tacize uğradığı ve yeterli uyku, yiyecek, içecek ve tuvalet kullanımına izin verilmediğine dair düzenli raporlar geldi.
* Gözaltında işkence ve kötü muamelenin ısrarla sürme nedenlerinden biri, kolluk kuvvetlerinin, gözaltına alınanlara haklarını bildirme görevi ve hukuki yardım almasına izin vermek gibi usulleri takip etmemesi.
* Avukatların bildirdiğine göre, bazen polis memurları, avukatlara destekleyici kanıt sunmadan, gözaltına alınan kişinin kendilerini görmek istemediğini söylüyorlarmış.
* Tıbbi raporlarda işkence ve kötü muamelenin yeterince belgelenmemesi ve mahkemelerin işkenceyle alınmış ifadeleri kanıt olarak kabul etmesi işkence ve kötü muameleyi kolaylaştırıcı diğer unsurlar.
Polisin gösterilerde şiddet uygulaması
"Gösteriler sırasında polisin oransız güç kullanması da çok yaygındı," diyen UAÖ'nün, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğünün ihlaline ilişkin tespitleri şöyle:
* Televizyondaki haber programları düzenli olarak göstericilerin dövülmesini, tekmelenmesini ve kötü muamele görmesini yayınlıyor.
* Gösteriler sırasında özellikle hedef alınan gruplar arasında DEHAP ve sol partilerin sempatizanları, sendikacılar, öğrenciler ve savaş karşıtları bulunuyordu.
* İnsanların sivil giyimli polisler tarafından kaçırılarak işkence ve kötü muamele gördüğü yolundaki çok sayıda iddia büyük kaygı uyandırdı.
* Kayıt altına alınmamış gözaltı olaylarının araştırılması neredeyse imkansızdı ve suçlular cezasız kalmaya devam etti.
Polise yönelik kaçırma iddiaları
Sivil polislerin kaçırma olayları düzenlediğine ilişkin iddialar UAÖ raporunda şöyle aktarılıyor:
* 16 yaşındaki T.'nin ifadesine göre 26 Kasım günü sivil giysili polisler tarafından Siirt'te yolda giderken kaçırıldı. Başına bir torba geçirilerek bir arabanın içine itildi. Elleri ve ayaklarının bağlanarak başına vurulduğunu ve bayıldığını söylüyor. Erkek kardeşinin nerede olduğunu söylemesi için ağır biçimde dövülmüş ve başına bir silah dayanarak tehdit edilmiş. Daha sonra şehir dışındaki mezarlığa bırakılmış.
* DEHAP İstanbul şubesi kadın kollarının aktif bir üyesi olan Gülbahar Gündüz İstanbul'da 14 Haziran'da sivil polislerce kaçırıldığını bildirdi. Gözleri bağlanarak bilinmeyen bir binaya götürülerek tecavüz ve işkenceye maruz kaldı. Adli Tıp Kurumu'ndan işkence kanıtlarını belgeleyen raporun gelmesi beklenirken polis iç soruşturması durduruldu.
Polis ihlallerinin cezasız kalması
UAÖ, 11 Ocak 2003 tarihli reform paketiyle polisin işkence ve kötü muamele nedeniyle aldığı hapis cezalarının ertelenmesi veya para cezasına çevrilmesi olasılığının sona erdiğine işaret ederek, polislerin içinde olduğu insan hakları ihlallerine ilişkin şu noktalar vurgulanıyor:
* Yeni yasa geriye dönük uygulanmadı. Sonuç olarak, bu tür davalarla ilgili duruşma ve cezalar -bazen eski yasalara dayandırılarak- ertelenmeye devam etti.
* 18 Şubat'taki Emniyet Müdürü Süleyman Ulusoy ("Hortum Süleyman") davası Aralık 2000 tarihli "Af Yasası" kapsamında iptal edildi. Beyoğlu'ndaki bir karakolda travestileri bir hortumla döverken çekilen görüntüler 2000 yılında televizyonlarda yayınlanmıştı. İstanbul'da görevine devam etti.
* 6 Kasım 2002'deki gösteriye katılan Veli Kaya adlı öğrenciye kötü muamele etmekten suçlu bulunan iki polis memurunun Haziran ayında aldıkları 6 ay hapis cezası ertelendi. Veli Kaya'nın polisler tarafından Şekerbank şubesinin altındaki depoya sokularak dövülmesi ve halkın müdahalesi sonucunda kurtulması televizyonlarda yayınlandı. Dava Yargıtay'a gitti.
* Ali Ulvi Uludoğan ve kardeşi İlhan Uludoğan 25 Mayıs'ta Konya'nın Kulu ilçesinde kırmızı ışıkta geçtikleri için gözaltına alındı. Bildirildiğine göre Kulu polis karakolunda tutuldukları sırada dövülüp tekmelendiler ve sözlü cinsel tacize uğradılar. 11 Ocak reformlarına aykırı bir biçimde, Kulu kaymakamı 8 Ağustos tarihinde işkence ve kötü muamele iddialarının soruşturulmasına izin vermedi.
* 7 Ağustos reform paketi işkence ve kötü muamele davalarının öncelikli olarak görülmesi gerektiğini şart koymuştur. Buna rağmen, işkence ve kötü muamele iddia sayısıyla oranlandığında güvenlik güçlerinin kovuşturulma sayısı son derece düşüktür.
* Fatma Deniz Polattaş ve 16 yaşındaki N.C.S. adlı iki kadına İskenderun Emniyet Müdürlüğünde işkence yapmakla suçlanan polis memurlarının duruşmaları, Adli Tıp Kurumu'nun işkenceyle ilgili raporu iki yıldır verememesi yüzünden erteleniyor.
* Birkaç davada insan hakları ihlalcilerinden hesap sorma yolunda adımlar atıldı.
* "Manisalı gençler" davasının son aşamasında Temyiz Mahkemesi 4 Nisan'da, Aralık 1995 yılında 16 gence işkence yapmaktan suçlu bulunan 10 polis memurunun 5 ila 11 yıl hapis cezalarını onayladı. Kamunun ilgisini koruyan bu dava, daha az gündeme gelen davaların akıbetine uğrayarak, neredeyse zaman aşımına uğruyordu.
* 22 Eylül'de İstanbul Organize Suçlar Bölümü eski müdürü Adil Serdar Saçan'ın, yetkisi altındaki işkenceyi görmezden geldiği için İçişleri Bakanlığı tarafından polis gücünden atıldığı bildirildi. Savcının iddiasında Saçan'ın kendisi tarafından yapılan işkence olayları da yer alıyordu. Bu çok önemli bir karardı.
Hak savunucularına engellemeler
UAÖ 2004 raporunda, çeşitli yasa ve yönetmeliklerin ifade özgürlüğü ve insan hakları savunucularının çalışmalarını engellemek için kullanıldığına işaret ediyor:
* Barışçıl açıklamalar ve eylemler çeşitli devlet kurumlarını "tahkir ve tezyif ettiği"(TCK 159.Madde), "yasadışı örgüte yardım ve yataklık" (TCK 159. Madde) ve "halkı düşmanlığa kışkırtmak" (TCK 312.Madde) gerekçeleriyle kovuşturmaya uğradı.
* Başka etkinlikler de 2911 no.lu Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Dernekler Kanunu, basın yasaları ve kamu düzeni yasalarına dayanarak yasaklandı. Bazı durumlarda insan hakları savunucuları hapsedildi.
* Ancak, bu kovuşturmalardan kaynaklanan soruşturma ve davaların çoğu beraatla ya da erteleme veya para cezasına çevrilmeyle sonuçlandı. UAÖ bunu insan hakları aktivistlerine yönelik hukuki taciz olarak algılamaktadır.
Hedef alınan kişi ve dernekler
* Aralarında Alp Ayan (Türkiye İnsan Hakları Vakfı-TİHV- İzmir şubesi psikiyatrı), Rıdvan Kızgın (İHD Bingöl Şube başkanı) ve Eren Keskin'in de bulunduğu bazı kişilerin özellikle hedef alındığı görüldü. Para cezaları dernek şubeleri ve üyeler için ağır bir yük oldu.
* 12 Kasım'da TİHV davasının ilk duruşması Ankara'da başladı. Vakfın dokuz yönetim kurulu üyesinin görevden alınmasını isteyen savcı, 2001 yılında TİHV'in Bakanlar Kurulu izni olmadan uluslararası örgütlerle "işbirliği" yaptığı ve İnternet aracılığıyla bağış topladığı için Dernekler Kanunu'nu ihlal ettiğini iddia etti. Sözü edilen "işbirliği" iddiası, raporların çevrilerek yargısız, kısa yoldan ve keyfi infazlara dair BM Özel Raportörüne, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörüne ve Avrupa Komisyonu İnsan Hakları Komiserine vermekti.
* Özkan Hoşhanlı 15 ay hapis cezasını 28 Ekim günü yatmaya başladı. Malatya Mazlum Der Şube Başkanı sıfatıyla Nisan ve Mayıs 1999 tarihlerinde yapılan gösterilere gözlemci olarak katıldı ve 2911 nolu yasaya muhalefetten "yasadışı bir gösteriye katılmak ve emir ve uyarılara rağmen dağılmamak ve devlet güçleri tarafından zorla dağıtılmak" hapis ve para cezası aldı. Af Örgütü kendisini düşünce mahkumu olarak kabul etti.
* İHD'nin bildirdiğine göre 2000 yılından beri dernek hakkında 450 kovuşturma açılmış Bu sayı önceki 14 yıl için toplam 300. 6 Mayıs günü polisler genel merkezde ve Ankara şubesinde arama yaparak kitaplara, insan hakları ihlalleri raporlarına, dosya, kaset ve bilgisayarlara el koydu. Adalet Bakanlığının UAÖ'ne verdiği bilgiye göre arama Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi' nin (DGM), İHD'nin "terör örgütü PKK/KADEK'e destek vermek için bir kampanya organize ettiği" şüphesiyle TCK 169.Maddeye dayanarak verdiği emir üzerine yapıldı.
Örgütlenme özgürlüğü ihlalleri
Öğretmenler ve sağlık çalışanları insan hakları veya sendikal çalışmaları nedeniyle disiplin cezası olarak sık sık evlerinden uzakta görevlendirildi; bazı öğrenciler ise üniversiteden uzaklaştırıldı ya da atıldı.
Kadına yönelik şiddet
UAÖ raporunda polis gözaltındayken kadınlara yönelik cinsel taciz ve saldırı uygulamaları büyük bir kaygı unsuru olmaya devam ettiğini vurgulayarak, bu konuyla ilgili Şubat ayında bir rapor yayınladıklarına işaret ediyor ve geçen yılda konuya ilişkin durumu şöyle özetliyor:
* "Namus cinayetleri" dahil aile içi şiddet de ağır bir sorundu.
* UAÖ, Türkiye'deki kadın gruplarının yeni TCK tasarısındaki toplumsal cinsiyet ayrımcılık maddelerinin çıkarılmasına dair çalışmalarına destek verdi. TCK'nın değiştirilmesi için mecliste Ekim ayında alt komisyon çalışmaları başlamıştı.
Tartışmalı koşullarda öldürmeler
Uluslararası Af Örgütü'nün 2004 raporunda Türkiye'ye ilişkin bölümde yeralan bir başka kaygısı Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki duruma ilişkin:
* Çoğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde olmak üzere onlarca kişi güvenlik güçleri ve köy korucuları tarafından öldürüldü. Bunların birçoğu yargısız infaz ya da aşırı güç kurbanı olabilir.
* 8 Temmuz'da Bingöl'ün Pul köyünde beş kişi kimliği belirsiz saldırganlar tarafından öldürüldü. Faillerin devlet güvenlik gücü mü yoksa PKK/KADEK mi olduğuna dair tartışmalı iddialar vardı. (YS/BB)