Haberin Kürtçesi için tıklayın
120'den fazla ifade özgürlüğü savunucusu kuruluşun çatı örgütü olan IFEX (International Freedom of Expression Exchange) Düşünce Suçu(!)na Karşı Girişim'in, Beyaz Şov'da “çocuklar ölmesin” dediği için bebeği ile birlikten hapse girmek zorunda kalan Ayşe Çelik için başlattığı imza kampanyasına çağrı yaptı.
Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmek için kaleme alınan “Ayşe öğretmen ve henüz doğmamış bebeği hapse girmesin” başlıklı kampanyayı şu ana kadar (28 Nisan) 8 bin 109 kişi imzaladı.
İmza metninde şu ifadeler yer alıyor:
Daha doğmadan 15 ay hapis cezası...Henüz oluşumunu bitirmemiş bir insan yavrusu, dünyaya gelmek için sırasını bekliyor, sadece birkaç haftası kaldı. Geleceği dünyada onu neyin beklediğini o bilmiyor ama biz biliyoruz: 15 ay hapis. Annesi, öğretmen Ayşe Çelik çok büyük bir suç işledi. Telefonla katıldığı bir TV programında “Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” dedi, izleyiciler bu sözleri alkışladılar. Savcılar harekete geçti, soruşturma başlatıldı. Ama duyarlı insanlar da harekete geçti. Bakırköy Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptılar. Ayşe’nin sözlerini kendi sözleri olarak tekrarladılar. Yani aynı suç(!?)u aynen işleyerek kendilerini ihbar ettiler. Bakırköy savcısı, 3 ilden toplam 38 kişi hakkında dava açtırdı, Sonuç? 38 kişiye beraat, Ayşe Çelik’e 15 ay hapis. Oysa Ayşe Çelik'in sözlerinde hiçbir suç unsuru yok. "Neden şunları söylemedi" gibi saçmasapan bir iddia ile, söylediklerinden değil, söylemediklerinden dolayı yargılandı ve ceza aldı. Diğer 38 kişi ise Ayşe ne dediyse aynını söyledi. Hem de alenen, medyaya da yansıyacak şekilde. Bir çoğu Diyarbakır Sur'a yeni gitmişti. Mahkeme ifadelerinde "Ayşe'nin söyledikleri doğrudur, az bile söylemiş" şeklinde ifadeler verdiler ama beraatten kurtulamadılar. Ayşe’nin “İbret-i Alem” olsun diye verilen cezası ertelenmedi. Mahkemeler gönderilecek metnin tamamı için tıklayın. |
İmza kampanyasına katılmak için TIKLAYIN.
Ne olmuştu?
Çelik, 8 Ocak 2016 Cuma akşamı Kanal D’de yayımlanan, Beyazıt Öztürk’ ün sunduğu Beyaz Show adlı eğlence programına Diyarbakır’dan telefonla katılan öğretmen Ayşe Çelik, Kürt illerinde yaşananlara dikkat çekmek adına söyledikleri nedeniyle, hakkında "terör örgütü propagandası" suçlamasıyla soruşturma açılmıştı.
Barış talebinin suç olmadığını savunan, yazar, sanatçı, akademisyen ve aydınlardan oluşan bir grup sivil itaatsiz de "Ayşe Öğretmen'in sözleri suçsa, biz de bu suça ortak oluyoruz" diyerek kendilerini ihbar etmişlerdi.
Kendilerini ihbar edenler
Ahmet Dindar, Ayşe Erzan Silier, Ayşegül (Akış) Devecioğlu, Ayşegül İyidoğan, Bayram Bahri Belen, Dilek Gökçin, Ercan İpekçi, Ergin Cinmen, Ferhat Tunç, Gençay Gürsoy, Gülseren Onanç, Gülşen Denizhan, Gürhan Ertür, Gürkan Develi, Halim Bulutoğlu, İbrahim Akın, İbrahim Sinemillioğlu, Kemal Özgül, Mahmut Konuk, Mehmet Tursun, Mevlüt Ülgen, Murat Çelikkan, Nazmiye Özen, Nergiz Ovacık, Neşe Yaşın, Nil Özsoy Dindar, Orhan Alkaya, Orhan Silier, Oya Baydar, Perihan Pulat, Pınar Önen, Şanar Yurdatapan, Sibel Özbudun Demirer, Süleyman Eryılmaz, Temel Demirer, Türkcan Baykal, Üner Eyüboğlu ve Vecdi Sayar.
Dava 23 Eylül'de başladı
Ayşe Çelik, kanal sorumlusu ve sivil itaatsizlere açılan dava 23 Eylül'de başlamış, Çelik sözlerinin arkasında durduğunu, barış istemenin suç olamayacağını savunmuştu.
Çelik’e destek oldukları için yargılananlar da savunmalarında sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü Kürt illerinde yaşananlara dair tanıklıklarını aktararak, barış isteklerini yinelemişlerdi.
Yargılmana Nisan 2017'de sona ermiş, Çelik'i destekleyenler ve propramın yapımcısı beraat ederken Çelik, "terör propgandası" suçlamasıyla 15 ay hapse çarptırılmıştı.
Programda ne konuşuldu? |
Ayşe Çelik.: Ülkenin doğusunda güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Burada doğmamış çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor. Sanatçı olarak insan olarak bir şekilde siz de yaşananlara sessiz kalmamalısınız ve bir şekilde dur demelisiniz. Ayrıca bir şey daha söylemek istiyorum. Ölen çocuklara sevinen zavallı insanlar var. Ben bu insanlara, daha doğrusu biz bu insanlara hiçbir şey söyleyemiyoruz, yazıklar olsun demekten başka. Beyazıt Öztürk.: Doğru. A. Ç.: Bir şey daha söylemek istiyorum, kusura bakmayın. Ben öğretmenim öğrencileri terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekleri o güzel masum tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içine nasıl bakacaklar. Ben konuşamıyorum. Gerçekten. Burada yaşananlar ekranlarda medyada her şey çok farklı aktarılıyor. Yani gerçekten konuşamıyorum, sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün duyun artık bize el verin. Yazık insanlar ölmesin. Çocuklar ölmesin. Anneler ağlamasın. Söyleyeceklerim bu kadar. Çok teşekkür ederim. B. Ö.: Ayşe hanım… Bir alkış alalım öncelikle Ayşe hanıma. A. Ç.: Aslında çok şey söylemek istiyorum. Duygu yoğunluğundan dolayı hiçbir şey söyleyemiyorum. B. Ö.: Pardon duyamıyorum, pardon. A. Ç.: Siz de fark ediyorsunuz sesim titriyor. B. Ö.: Farkınayız, evet. A. Ç.: Bomba seslerinden, kurşun seslerinden… insanlar susuzlukla, açlıkla mücadele ediyor. özellikle bebekler çocuklar. Lütfen siz de ziyade olun sessiz kalmayın lütfen. B. Ö.: Çok çok teşekkür ediyoruz Ayşe hanım. Öncelikle… A. Ç.: Ben çok teşekkür ederim beni bağladığınız için. B. Ö.: Rica ederiz rica ederiz ne demek. A. Ç.: Bir nebze de olsa sesimizi buradan duyurabildiysek ne mutlu bize. B. Ö.: Çok iyi yaptınız çok teşekkür ediyoruz. Hassasiyetiniz için de ayrıca size çok teşekkür ediyoruz gerçekten de elimizden geldiğince de duyurabildiğimiz yerlerden biz de elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Emin olun. Ama bu söyledikleriniz bir kere daha bize ders oldu. Daha da fazla yapmaya gayret edeceğiz. Buradan oradaki herkese selam olsun. İnşallah en kısa zamanda bütün o söylediğiniz barış dilekleri bizim için de geçerli. Biz de diliyoruz. En kısa zamanda bütün bunlar çözülsün istiyoruz. Çok teşekkür ederiz Ayşe hanım. Sağ olun. A. Ç.: Ben teşekkür ederim. B. Ö.: Elinize yüreğinize sağlık. Teşekkür ederiz. Evet devam edelim. Kaldığımız yerden. Ama gerçekten Ayşe hanıma çok çok teşekkür ediyoruz sağ olsun. Ama bütün bunların bir şekilde konuşuluyor olması da lazım. Yeri zamanı neresi olursa olsun bazı şeylerin dile getiriliyor olması lazım. Bugün Ayşe hanım yarın başka birisi başka bir yerlerde başka programlarda sesinin titremesi bile bence, bence bir alkışı daha hak ediyor bence. |
(EA)