Altısı tutuklu 20 sanıklı Cumhuriyet davasının tutuklu sanıklarından Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, davanın ikinci duruşmasında söz aldı.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve Silivri Cezaevi'nin dışına kurulan adliyedeki duruşma salonunda konuşan Şık’ın ifadelerinde şunlar öne çıktı:
Ahmet Şık’ın ilk duruşmadaki ifadesi için tıklayın: Söyledikleri Savunma Değil, İthamdır
"Hakim ya da savcı olsam utanırdım"
"Kendisine tanınan yetki ve sorumlulukları kendi çıkarları için kullananlar her meslekte çıkıyor, keza medyada da çıkıyor. Asla bunlar içinde olmadım, olmayacağım da. Öyle olanlar da her ne kadar benimle aynı meslekte olsalar da "meslektaşım" demedim, demeyeceğim. Çünkü bu mesleğe hakaret olur.
"[Savcı Hasan Yılmaz imzasıyla mahkemenize sunulan Karlov suikastiyle ilgili dosyayı hatırlatarak] Ben hakim ya da savcı olsaydım Hasan Yılmaz'a meslektaşım demekten utanırdım.
"Katledilen bir meslektaşınızla ilgili davaya konu olan şey bir telefon görüşmesi. Bununla terör örgütü yardımı suçlaması yöneltiliyor. Böyle bir suçlama yapılacaksa bunu bana yöneltmeniz gerekir.
"O gün bütün gün adliyedeydim. Hakim ve savcıların, meslektaşları rehin alınmışken nasıl o gün adliyeden kaçtıklarını gördüm. O gün telefonla konuştum, gazete de bu şekilde yer aldı.
"[Savcı] Fahrettin Kemal Yerli beni çağırdı, avukatımla odasına gittim. “Gazetecilik faaliyetimi sorgulamak kimsenin haddi değildir” dedim ve aynı ifademi tekrarladığımı söyledim.
"'Ahmet'i içeride tutma' planı yaptılar"
"Cezaevine girdim, önümüze klasörler girdim. Ben örgüt propagandasından tutuklanmışken diğer arkadaşlarımın dosyasına dahil edildiğimi gördüm. Bunun da "Ahmet'i içeride tutma" planı olduğunu anladım. Çünkü beni bu suçlamalarla tutuklu tutamazlardı.
"Bu savcı ne yapmış biliyor musunuz? Bu savcı ev, iş ve eski çalıştığım yer olan Bilgi Üniversite kayıtlarını dosyaya koydum. Bu telefon görüşmesini daha önce yaptım mı diye. Yapmış olsam yaptım derim, ben sahtekarlık yapmam.
"Ama bu savcı ben yeni delil buldum demiş. Burada bir hukuk ihlali var. Ben bir ateistim böyle dindarları görünce diyorum ki bu kainatta bir cehennem olması şart.
"Heyetten ya da savcılardan biri bilgi sızdırıyor"
"Sabah'ta yeni bir haber vardı. “Ahmet Şık'a Şok” diye. Çok da “şok” olmuşum. Kim yazmış? Nazif Karaman.
"Bu daha önce de yapıldı. Daha önce Yeni Şafak gazetenin manşetiydim. "Ahmet Şık, Mihraç Ural'dan talimat aldı" diye haber yaptılar. Devlet gelip bana “Bu adam seni öldürecek” diyor, benim talimat almam mümkün mü?
"Ya sizin heyetinizden biri, ya kaleminizden biri, ya da soruşturma savcılarından biri bu tetikçilere belge sızdırıyor. Böyle yargılama yapılmaz.
"8 Eylül tarihli bir polis yazısı var. “Ahmet Şık'a ait Twitter hesabında yapılan incelemede suç delili olarak değerlendirilebilecek..." deniyor, yani bir olasılıktan bahsediyor.
"Tweetimde suikastçu Mert Altıntaş hakkında FETÖ soruşturması olup olmadığını sormuşum. Kaldı ki savcı, “Suikasti FETÖ/PDY yaptı” diyor. Oysa bu hala açık bir soruşturma. Savcı ya hukuk bilmiyor ya da ülke gündemini takip etmiyor.
"İran medyasından bir haber düşmüş, bunu duyurmuşum. Daha sonra bunun asparagas olduğu düşmüş, onu da duyurmuşum. Nesnel bir gazetecilik var ama savcının bu suç çıkarma gayreti var.
"Devletin sorması gereken soruları sordum"
"Savcı tweetlerimde sorular sorduğumu söylüyor. Ben gazeteciyim başka ne yapacağım. Dahası devletin yapması gerekeni yapıyorum. Kimse beni bununla FETÖ/PDY ile ilişkilendirme hadsizliğine girmesin.
"Hala diyorum, o zaman da dedim. Suikastçi Mert Altıntaş El Nusracı olabilir ya da olmayabilir, ama önemli olan polis olmasıdır.
"Bir cihatçı polis olabiliyor. Bunu sormayayım istiyorlar ki 15 Temmuz gibi olguları tartışmayalım. Ben bir gazeteci olarak bir konuyla ilgili şüphelerimi dile getiriyorum.
"Şu tweetime takmışlar: "Askeri kendi halkını katleden darbeci, polisi cihat sloganları atan suikastçi, yargısı iktidar sopası, medyası lağım ama yaşasın başkanlık."
"Nesi yanlış bunun? Ben böyle düşünüyorum ve böyle düşünmeye devam edeceğim.
"Bu davanın adını doğru koyalım"
"Ben FETÖ/PDY, DHKP-C ve PKK propagandası iddiasıyla tutuklandım, sonra dosyam bu davayla birleştirildi. "Ahmet Şık'a cemaatçi dediler" diye kamuoyu kendisiyle dalga geçildiğini düşündü ki iddianamede FETÖ/PDY iddiası düştü. “PKK ve DHKP-C propagandası” olarak geçti.
"Peki bu "'FETÖ'nün suçunu perdelemeye çalıştığı" ifadesini ne yapacağız? Bu suçlama PKK'ye mi DHKP-C'ye mi giriyor? Gelin şunun adını doğru koyalım. Bu bütün memleketi enkaza çevirmeye çalışan bir hanedanlık mafyasının devamı için insanların tutuklanmasıdır." (EA)
Çizim: Zulal