Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilere vatandaşlık verilmesi yönündeki tartışmaları İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır’la konuştuk.
bianet’e değerlendirmelerde bulunan Çorabatır, öncelikle mülteciler için uygulanan coğrafi kısıtlamanın kaldırılması gerektiği görüşünde.
Bunun ardından tüm mülteciler için vatandaşlık başvurusu hakkı tanınması gerektiğini dile getiren Çorabatır, kriterler çerçevesinde vatandaşlığa kabul edilmeyen kişilerin de insan onuruna yakışır bir statü elde etmesi ve haklara ulaşmadaki engellerin kaldırılması gerektiğini ifade ediyor.
Toplumda yükselen nefrete de dikkat çeken Çorabatır, burada medyaya çok fazla sorumluluk düştüğünü, Suriyelileri potansiyel suçlu olarak gösteren yayınların toplumdaki nefreti körüklediğini belirtiyor.
“Vatandaşlığa almak uluslararası hukuka uygun”
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi gündemde. Siz ne düşünüyorsunuz? Böyle bir adım atılmalı mı, şu ana kadar yeterli entegrasyon çalışması yapıldı mı?
Eğer uluslararası mülteci hukukundan hareket edersek, devletlerin mültecilere vatandaşlık vermesi bir yükümlülük olmamakla beraber, Cenevre Sözleşmesi'nin 34. maddesi bunu kuvvetle tavsiye ediyor. Mümkün olan her türlü adımı atmaları lazım deniyor.
Bu açıdan baktığımızda Türkiye bir sıçrama yaparak, Suriyeli mültecileri kendi ulusal koruması altına alarak, kalıcı bir çözüm sağlamış oluyor. Kendi ulusal koruması altına alıyor. Bu uluslararası hukuka uygun bir durum.
Ama bir adım ötesine gittiğinizde bazı sorunlar var. Her şeyden önce yetkililerin ve cumhurbaşkanının ifadelerinden anladığım kadarıyla vatandaşlığa alma işinin nasıl yapılacağı açık değil. Yasal düzenleme mi yapacaklar, başka bir yöntem mi izleyecekler, belirsiz.
Türkiye'nin yapması gereken bence şu an iki şey var.
Birincisi mültecilerle ilgili 1951 Cenevre Sözleşmesi'ni tam olarak uygulamanın adımını atmalı. Yani mülteciler için uygulanan coğrafi kısıtlamayı kaldırmalılar. Böylece vatandaşlığa geçmeyen / geçemeyen birçok mültecinin durumu da düzelebilir.
İkincisi ise, eğer bir yasal düzenleme yapılacaksa ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına genel olarak geçişi kolaylaştıran bir adım olacaksa, bu olumlu karşılanmalıdır. Türkiye vatandaşlığına geçiş diğer pek çok ülkeye göre daha zor bir süreç. Bu biraz esnetilirse, sadece mülteciler için değil, Türkiye sınırları içinde Türkiyeli olamayanlar da rahatlayacaktır.
Vatandaş olmayanlara da onurlu yaşam…
Kalifiye kişilerin vatandaşlığa alınacağı üzerinden de bir tartışma sürüyor...
Mülteciler belli kriterler göz önüne alınarak vatandaşlığa kabul edilmeli ama vatandaşlık başvurusu hakkı herkese tanınmalı.
Kriterlere uyan kişiler vatandaşlığa alınmalı. Alınmayanlar da bugünkü statülerinde bırakılmamalı. Onları da benzer bir statüye alarak onurlu bir yaşam sağlayacak imkanlar sağlanmalı.
“Entegrasyon çalışması yok”
Vatandaşlık meselesi devletin en üst makamlarından başlayarak tartışılıyor. Peki, yeterli entegrasyon çalışması yapıldı mı? İnsanların eğitimi, sağlığı, sosyal hayata adaptasyonları, iş bulmaları gibi konularda çalışma var mı?
Maalesef yok. Entegrasyon Türkiye'nin yeni yeni öğrenmeye başladığı bir kavram. Barınma ihtiyacından beslenmeye, eğitime, iş hayatına, sağlığa kadar uzanan çok geniş bir yelpaze. Kişilerin haklara erişimi noktasında engellerin kaldırılması gerekiyor.
Dünyada da entegrasyonun tek bir şablonu yok. Ülkeler genellikle farklı yöntemler uyguluyor ama yine de iyi örneklerin minimum standartları gelişmiş vaziyette.
Türkiye'de ise sığınma sistemi geçmişten beri coğrafi kısıtlama nedeniyle hep geçici nitelikte. Artık bunların uygulanmaya başlanması gerekiyor. Her hak birbiriyle bağlı. Yani insanları sadece TOKİ binalarına yerleştirmekle olmaz.
Belki vatandaşlığa geçiş, entegrasyon politikalarını geliştirmek için de bir adım olacaktır.
“Hak tanınsa bile kaç kişi vatandaşlık isteyecek?”
Pek çok çevre, vatandaşlık politikasının oy hesabıyla yapıldığını dillendiriyor. Bu sağlıklı bir tespit mi sizce?
Türkiye'nin gündeminde bir süredir anayasa değişikliği, başkanlık sistemi, rejim değişikliği var. AKP veya Cumhurbaşkanı, Suriyeliler için kendi yaşayacakları yeni ülkelerinin rejimini belirlemede oy kullandıracağım demediği sürece niyet okumamak lazım.
Diyelim ki, bu insanlar vatandaşlığa geçirildi ve oy kullanma hakkı tanındı... Bu insanların kitle halinde AKP'ye oy vereceklerini varsaymak ne kadar doğru?
Öte yandan siz vatandaşlık hakkı tanırsınız ama ne kadarı vatandaşlık için başvuracak bilmiyoruz.
Pek çoğu batılı ülkelere gitmek istiyorlar. Türkiye vatandaşı oldukları zaman bu şansı kaybedecekler.
TIKLAYIN - TÜRKİYE VATANDAŞI OLABİLMEK İÇİN...
Ayrıca pek çoğunun gönlü hala Suriye'de. Barış olduğu zaman insanlar mülklerinin, kültürlerinin olduğu yere gitmek isteyeceklerdir.
Suriye yasaları çifte vatandaşlığı kabul etmiyor. Bugün Türkiye vatandaşlığına geçip yarın geri dönmek istediklerinde oradaki haklarını kaybetme gibi bir durum olabilir.
İşin askerlik boyutu da var. Bir aile vatandaş olduğunda oğluna burada zorunlu askerlik yaptırılacak.
Vatandaşlık hakkı tanınsa bile Suriyelilerin düşünmesi gereken çok nokta var.
Tayyip Erdoğan, gerekirse çifte vatandaş olabileceklerini söylemişti ama siz Suriye'nin çifte vatandaşlığı tanımadığını söylüyorsunuz...
Mevcut Suriye yasalarının öyle olduğunu tahmin ediyorum.
“Medyanın rolü çok önemli”
Konya’da 2 kişi öldüKonya’nın Beyşehir ilçesinde Cumartesi akşamı Suriyeli bir gencin bir köpeği tekmelediğini iddia edenlerle Suriyeliler arasında kavga çıktı. Olayda soyadı bilinmeyen 21 yaşındaki Suriyeli İbrahim ve 18 yaşındaki Türkiyeli Mehmet Bayraktar bıçaklanarak öldürüldü, üç Suriyeli de yaralandı. Bayraktar’ın yakınları hastaneye kaldırılan yaralı Suriyelilere saldırmak istedi. Polisin yetersiz kalması üzerine hastaneye jandarma da çağrıldı. Beyşehir’deki olaylar sabah saatlerine kadar devam etti. |
Bazı insanlarda Suriyelilerin vatandaş olmasıyla ilgili çekince var. Öte yandan Konya'da gördüğümüz gibi saldırılara da tanıklık edebiliyoruz. Bu gerilimi nasıl yorumluyorsunuz?
Bu çok tehlikeli bir durum. Medyada Suriyelileri potansiyel suçlu gösteren pek çok haber yapılıyor. Çok tehlikeli bir tırmanış var.
Bu noktada medyanın nefret söylemi ve önyargı yaratmayacak şekilde bir rol oynaması lazım.
Siyasi beklentiler de olabilir, samimi endişeler de olabilir ama neticede birlikte yaşamayı öneren, daha hak temelli yayıncılık yapılmalı. Herkesin bugünkü çıkarlarının ötesinde, konuya sağduyulu bakması lazım.
“Suriyelileri dinlemeliyiz”
Yani bu insanların keyiflerinden burada olmadıkları, savaştan kaçtıkları için burada olduklarının anlatılması gerektiğini düşünüyorsunuz...
Kesinlikle. Mültecinin ne olduğu anlatılmalı. Hep birlikte sağduyulu şekilde düşünmemiz gereken çok şey var.
Onları dinlememiz, söz hakkı vermemiz lazım. Onlar Türkiye toplumundan ne ölçüde memnunlar, nelerden şikayet ediyorlar dinlememiz gerekiyor. (EKN)