İstanbul, Galatasaray’da 520. kez toplanan Cumartesi Anneleri/İnsanları 90’lı yıllarda devletin özgürlük taleplerini baskılamak için uyguladığı şiddeti hatırlattı. Anaakım medyanın nasıl gerçeği gölgeleyen yayınlar yaptığını, sansüre karşı çıkan gazetecilerin nasıl şiddete uğradığını, peşpeşe hedef olduklarını anlattı.
“Dönemin Başbakanı Demirel’in ‘Öldürülen gazetecilerin bir kısmı gerçekten gazeteci değildir. Militandır. Birbirilerini öldürüyorlar. Bana devletin resmi mercilerinin verdiği bilgi budur’ dediği 1992 yılında 14 gazeteci katledildi.
Bucak’ın evinde kaybedildi
Nazım Babaoğlu Gündem’de çalışmaya başladığında gazete ağır baskı altındaydı. Tehditler üzerine gazeteciler Urfa valisine ve emniyete başvurdu ama hiçbir önlem alınmadı. 1992’de Özgür Gündem’in Ceylanpınar muhabiri Hüseyin Deniz, ertesi yıl Urfa Büro Şefi Kemal Kılıç silahlı saldırıda hayatlarını kaybetti.
O yıllarda DYP Urfa Milletvekili Sedat Bucak’ın liderliğini yaptığı Bucak Aşireti Urfa’da tecavüz, yargısız infaz, gözaltında gibi insanlık suçlarını işliyordu. Bucak Aşireti üyesi korucuların tecavüz ettiği öğrtetmenlerle ilgili haberden sonra Özgür Gündem’in çalışanlarına yönelik tehditler de arttı.
12 Mart 1994 sabahı Anadolu Ajansı Muhabiri Murat Yoğunlu Özgür Gündem bürosuna önemli bir haber olduğunu söyleyerek telefon etti ve Siverek’e gelmelerini söyledi. Oraya giden Nazım Babaoğlu gözaltına alınarak Korucubaşı Sedat Bucak’ın evine götürüldü ve kaybedildi.
Yoğunlu Sedat Bucak’ın baskı ve tehdidi altında telefon ettiğini söyledi. Babaoğlu’nun kaçırıldığını ve işkencehane olarak kullanılan Bucak’ın evine götürüldüğünü gören tanıklar vardı ama sorumlular cezasızlık zırhıyla korundu.
“Bu nasıl devlet?”
Galatasaray Meydanı’na bir mektup gönderen Nazım’ın annesi Makbule Babaoğlu sonra yaşananları şöyle anlattı.
“Siverek’e gittim. Başsavcıyla görüştüm. Bana ‘başın sağolusun, Allah rahmet eylesin’ dedi.”
Oğlunun mezarını soran Makbule Babaoğlu’na cenazenin Urdfa’ya gönderildiği söylendi. Urfa’daki savcı oğlunun mezarını soran anneye sadece “Senin oğlun PKK’li” dedi.
“Aradan 21 yıl geçti. Her yeri aradık, her yolu denedik ama sonuçsuz kaldı.
“21 yıldır her akşam yatağa girdiğimde oğlumun yüzü düşüyor gözlerime. Sabaha kadar kapatmıyorum gözlerimi.Her kapı çaldığında belki Nazım geldi diye yüreğim kabarıyor.
“… Benim oğlumun kemiğini bile kaybettiler. Bu nasıl adalet, bu nasıl devlettir?
“… Devleti yönetenlere soruyorum. Oğlumun kemiklerini bana vermeden nasıl barış yapacaksınız? Çocuklarımızın kemiklerini bizden gizleyerek nasıl barış yapacaksınız?”
Tanrıkulu: Hakikat komisyonu zorunlu
Cumartesi İnsanları’na destek için gelen İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da tarihle yüzleşmenin zorunluluğundan söz etti. Tanrıkulu mutlaka hakikat komisyonu kurulması gerektiğini anlattı.
Babaoğlu’nun dosyasındaki cezasızlığın son bulmasını isteyen Cumartesi İnsanları onun kaybedilmesinden Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı, Urfa İl Jandarma Komutanı Albay Seral Saral, Bucak Aşireti Lideri Sedat Bucak, Urfa Emniyet Müdürü Mehmet Cebe, Urfa Emn. Müd. Siyasi Şube Müdürü Mustafa Tekin, Urfa Valisi Tevfik Ziyaeddin Akbulut, OHAL Valisi Ünal Erkan, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel‘in sorumlu olduğunu da hatırlattı. (YY)