Batman’ın Kozluk ilçesinde bir grup köy korucusunun 18 yaşındaki N.B.’yi kaçırıp serbest bırakmasının ardından evini basarak amcasını silahla ağır yaralaması sonrası köy korucularının silah taşımaya devam etmesi yeniden tartışma konusu oldu.
bianet’e konuşan Batman Barosu Başkanı Ahmet Sevim, korucuların silahlı olmasının tüm bölgede olduğu gibi Batman’da da halk üzerinde psikolojik baskı oluşturduğunu, korucuların silahlarını kişisel meselelerinde sıklıkla kullandığını ifade etti.
Kozluk’a bağlı Güllüce köyünde 5 Temmuz 2014’te kaçırılan 18 yaşındaki Nazlı Bidikçi’nin serbest bırakılmasının ardından bir grup korucu, ikinci kez kadını kaçırmaya çalıştı. Yaşanan gerginlikte N.B’nin amcası Ş.B. pompalı tüfekle ağır yaralandı.
Batman Çağdaş gazetesinin haberine göre, olayın ardından Ş.B.’yi hastanede ziyaret eden Batman Belediye Eş Başkanı Sabri Özdemir, meselenin kız kaçırma olayının devamı olduğunu belirterek; “Artık bu koruculuk sistemine ilgililerin el atma zamanı gelmiştir” diye konuştu.
Kürtler arası barış
Batman Barosu Başkanı Sevim, çözüm sürecinin sadece devletle örgüt arasında yürütülmesinin yetersiz olduğu görüşünü savunuyor ve Kürtler arasındaki sorunların da çözülmesi gerektiğini ifade ediyor.
“Çözüm sürecinin başlamasından bu yana ısrarla söylediğimiz bir şey var; bir tek devletle örgüt arasındaki çatışmaların son bulması yeterli değildir. Esas sorun Kürtler arasındaki barışın sağlanması.
“Ben bunun en az devletle sürdürülen barış görüşmeleri kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Hatta o kadar ki, belki önce buradan başlanmalıydı. Ya da bunun at başı gitmesi gerekiyordu.
“Toplum hazırlansın, silahlar alınsın”
“Çünkü yıllardır elinde silah olduğu için bunu kişisel husumetinde kullanan, başkasının taşınmazına el koyan ya da bu şekilde özellikle kadınlara karşı suç işleyen çok sayıda kişi var.
“Ancak öte yandan silahların alınmasıyla birlikte sorun çıkabileceği yönünde de kaygılarımız var. Korucular ellerinde silah ve arkalarında devlet gücü olduğu için kendilerini güvende hissediyorlar. Gün gelecek ve ellerinden elbette silahları alınacak. Farklı aileler arasında esas sorunlar o zaman başlayabilir.
“Bu noktada kesinlikle silahları alınmasın demiyoruz. Ancak bu sosyolojik gerçeği de gözardı etmemek lazım. Dolayısıyla acilen bu silahlardan kurtulunması için çalışmaların başlaması ve toplumun buna hazırlanması lazım.
“Suçlarını biliyorlar”
“O silahlar ellerindeyken hem görevden kaynaklanan suçlar hem de şahsi olaylardaki suçlar yargıya bugüne kadar yansımadı. Bu anlamda ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.
“Biz sürecin başlamasıyla birlikte özellikle korucuların yoğun oldukları bölgelere giderek onlarla da görüşmeler yaptık. Onlarda da şöyle bir kaygı var: Bugün silahlar elimizden alınırsa ilerde geri dönüş olması halinde bizim halimiz ne olacak diyorlar.
“Yani bir bakıma ‘Bizim bu topluma karşı işlediğimiz pek çok suçumuz var’ı itiraf ediyorlar.
“Yargısal bağışıklık kazandılar”
“İşlemiş oldukları suçlar sonucunda yargısal bağışıklık kazanan bu kişiler şimdi ellerindeki silahlardan güç alıyorlar. Özellikle kişisel amaçları doğrultusunda silah kullanıyorlar.
“Mesela yakın zamanda Ezidilere ait bazı topraklar vardı. Vakti zamanında bunlar yurtdışına gittikten sonra zımni bir iradeyle taşınmazlarına el koydular. Döndüklerinde taşınmazlarını geri almak istiyorlar ama silahtan kaynaklanan güçle korucular karşı çıktılar.
“Sonraki aşamada neyse ki sorun büyümeden çözüldü. Yani korucuların silahlı olması halk üzerinde psikolojik baskı yaratıyor.
Geçmişle yüzleşmek
“Bu insanlar gökten inmedi. Bunlar buraların insanları. Dolayısıyla korucularla ilgili rehabilite çalışması yapılması gerekiyor. Nasıl dağdan inişlerden sonra rehabilitasyon düşünülüyorsa, fiilen aslında bu insanlar da ellerinde silahlarıyla dağdalar ve bunların da rehabilite edilmesi gerekiyor.
“Belki karşılıklı af mekanizması devreye girebilir. Geçmişle yüzleşmenin bir parçası da bu olmalı.”
Korucular ve suç
* İHD’nin verilerine göre; son 2009-2013 arasında korucular devletin silahlarıyla toplam 91 kişiyi öldürmüş.
* 1986 ile 1996 arasındaki 10 yıllık sürede 23 bin 222 geçici köy korucusunun görevine işledikleri çeşitli suçlar nedeniyle son verilmiş.
* 1989 yılında dönemin OHAL valisi tarafından verilen bilgiye göre 300 korucunun devletin verdiği silahları kız kaçırma, kan davası ve arazi anlaşmazlığı gibi nedenlerle kullandıkları gerekçesiyle işlerine son verilmiş.
* İçişleri Bakanlığı’nın 2006’daki açıklamasına göre ise terör suçlarıyla ilgili 2 bin 384, mala karşı işlenen suçlarla ilgili 934, şahsa karşı suçlarla ilgili 1234, kaçakçılık suçlarıyla ilgili 420 olmak üzere, toplam 5 bin civarında geçici köy korucusu suç işledi; 853 geçici köy korucusu tutuklandı.
* İHD raporuna göre ise korucular 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 insan kaçırma, 294 silahlı saldırı; 176 kişiyi silahlı saldırılar sonucu yaralama, 132 kişiyi silahlı saldırılar sonucu öldürme, 2 kayıp olayı, 50 infaz, 70 gasp, 454 işkence ve kötü muamele, 9 intihara sebebiyet verme, 17 ormanlık alanı yakma suçu işlemiş. (EKN)
* Verilerin yer aldığı Göç-Der raporu için tıklayınız