Yeni yayınlanan ses kayıtlarına göre 28 Şubat 2013 tarihli Milliyet gazetesinde Namık Durukan imzalı “İmralı Zabıtları” başlıklı haber nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Milliyet gazetesi patronu Erdoğan Demirören’i azarlayarak haberi yapan Durukan ve eski yayın yönetmeni Derya Sazak’a hakaret ettiği anlaşılıyor.
Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) Pervin Buldan, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder’in İmralı adasında Abdullah Öcalan’la görüşmelerine ait tutanakların aktarıldığı haberi çözüm sürecine müdahale olarak değerlendiren Erdoğan, gazetenin yayın yönetmeni Derya Sazak ve muhabir Namık Durukan için “Senin tasarrufundur. Gerekeni yap” diyor.
“Bundan sonra senin gazetenden kimseyi yurtdışı gezilerime almayacağım” diyen Erdoğan’ın gazetenin eski yayın yönetmeni Derya Sazak için “Derya efendiyle ben de arkadaşlarım da konuştuk. Yani güzel bir sürecin içine girmişiz, bir çözüm süreci diyoruz, riskler alıyoruz bilmem neler yapıyoruz ve yalan yanlış bir tane şey orada atıyor manşeti ahlaksız adi herif, kepaze herif” dediği iddia ediliyor.
Kayıtlarda ayrıca Erdoğan’ın “Derya bu işin birinci derecede sorumlusudur. Haberi yapan terbiyesiz (Namık Durukan) bunun sorumlusudur” dediği de duyuluyor.
Demirören konuşmanın sonunda kayıtları kimin sızdırdığını bulacağını söylüyor ve “Sen kendini üzme” diyerek ağlamaya başlıyor.
Cemal: Utanç verici
“İmralı Zabıtları” haberinin ardından Namık Durukan ve Derya Sazak’a destek verdiği için Milliyet’le yolları ayrılan gazeteci Hasan Cemal, dün akşam Artı 1 televizyonunda katıldığı canlı yayında “Mesleğim adına utandım, Türkiye’de siyaset adına utandım” dedi.
“Başbakan’ın gazete patronunu ağlatacak kadar hakaret etmesi korkunç bir şeydir. Bunun anlamını gelecekte daha iyi anlayacağız” diyen Cemal, özetle şunları söyledi:
“Başbakan gazeteden haber attırıyordu, beraat kararını bozdurmak için hukukun canına okuyordu, Danıştay Başkanı’nın kim olacağına dair karar veriyordu, ihaleye fesat karıştırıyordu. Tüm bunlar bir araya geldiğinde Türkiye’de bağımsız ve özgür bir medya olmadığını bir kez daha görüyoruz.
“Bir başbakan, gazete patronuna telefon ediyor, onu yerden yere vuruyor, gazetenin genel yayın yönetmenine, haberi yapan muhabire en ağır hakaretleri ediyor. Ve karşısında bir gazete patronu ağlıyor… Daha hazin bir şey olamaz.
Milliyet’ten kopuş
“Sazak, o zaman telefonla beni arayıp Demirören’in kendisini aradığını ve ‘Hiç kimse benimle bu kadar ağır konuşmadı. Telefonu kapattıktan sonra ağladım’ dediğini söyledi. Bu kayıttan anlıyoruz ki öncesinde ağlamaya başlamış...
“Ertesi gün benim yazım çıktı. Başbakan Erdoğan’ın bu kadar ağır hakaretler ettiği haberi gazetecilik başarısı kabul ettiğimi söyledim, hem muhabiri, hem genel yayın yönetmenini savunarak bir yazı yazdım. Aynı zamanda ‘Ey Başbakan, siz memleketi yönetirsiniz, biz gazeteciler de gazete çıkarırız’ dedim ve ‘Herkes kendi işine baksın’ diye bir cümle kurdum.
“Başbakan ertesi gün Balıkesir mitinginde ‘Batsın senin gazeteciliğin’ demesi üzerine Demirören panikledi ve Sazak’ı arayarak ‘Bu Hasan Cemal’i at’ dedi.
“Ondan sonra benim iki haftalık tatil sürecim başladı. Bu sürecin sonuna gelirken ‘Bekleyemeyeceğim. Yazıyı ya koyarsanız, ya da ben giderim’ dedim. Ve benim yazım konmadı. Ben de ‘Allah’a ısmarladık’ dedim.
“Bu da bizim dünyamızda ve siyasi çevrelerde büyük tepki yaratınca Erdoğan, ‘Benim bu işle bir ilgim yok’ dedi. Ona yandaş kalemler de ‘Başbakan’ın ne ilgisi var’ dediler.” (EKN)