"Elbette doğduğum topraklara, vatanıma, Türkiye’ye dönmek istiyorum. Bu isteğimin yerine getirilmesinin muhatabı Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Basın özgürlüğünün önündeki engeller kaldırıldığında, hapis cezam ortadan kaldırıldığında, mahkum ettirdiğim işkencecilerimden olan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay görevinden alınıp, yargılanıp tutuklandığında koşa koşa Türkiye’ye dönerim.."
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun saptamasına göre, 24 Ekim 2013 tarihi itibariyle, Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü 5’i imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere, 66 gazeteci bulunuyor. Gazeteci Necati Abay da, Türkiye'yi terk etmek zorunda bırakılan gazetecilerden biri.
Kendisini, "Düzen muhalifi sosyalist bir gazeteci" olarak tanımlayan Abay, 37 yıldır gazetecilik yapıyor. Mesleğini yaparken üç kez tutuklanan Abay, işkence gördü, ölümle tehdit edildi. Abay'dan dinliyoruz:
“12 Eylül darbesi döneminde ağır işkencelerden sonra eşim Leyla Abay ile birlikte Metris Askeri Cezaevine konulduk. 1997 Şubat'ında yapılan bir operasyonda ağır işkenceden geçirildikten sonra tutuklanarak Gebze Cezaevi'ne konuldum. Bu operasyonda gazeteci meslektaşım Asiye Zeybek tecavüz işkencesine maruz kaldı ve tutuklandı. Gazeteciliğe 37 yıl önce,1976 yılında Halkın Yolu gazetesinin Denizli muhabiri olarak başladım.
"Türkiye'de gazetecilik devlet terörü koşullarında yürütülüyor"
Abay, basın özgürlüğünü, gazeteciliğin olmazsa olmazı olduğunu söylüyor:
"Gazetecilik mesleği, gerçek anlamda basın özgürlüğüyle yaşam bulur. Basın özgürlüğünün ilkesel şartı da demokrasidir. Bir başka ifadeyle demokrasi ile basın özgürlüğü arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Demokrasi varsa basın özgürlüğü de vardır, demokrasi yoksa basın özgürlüğü de yoktur.
“Türkiye’de basın özgürlüğünden ve demokrasiden söz edemiyoruz. Dolayısıyla gazetecilik görevleri de çok ağır baskı, şiddet ve devlet terörü koşullarında yürütülüyor.”
"Polis komplusuna maruz kaldım"
115 Gazeteci Öldürüldü |
Gazetecilik etiğine, ahlakına bağlı kalan bir gazeteci, kaçınılmaz olarak, eşyanın tabiatı gereği gerici, faşist rejimlerin hedefinde olur. Bunun, Türkiye'de sayısız örneği var. Türk, Kürt, Ermeni basınından çok sayıda gazeteci ağır bedeller ödedi, ödemeye devam ediyor. Öldürülen gazetecilerle ilgili yaptığım araştırmaya göre Serbesti Gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi'nin 1909 yılında öldürülmesinden bu yana Anadolu topraklarında 115 gazeteci ve yazar öldürüldü. 1915 Ermeni Soykırımı sürecinde Ermeni gazeteciler de katledildi. Krikor Zohrap bunlardan biridir. |
2003 yılında Atılım Gazetesi'nde editör olarak çalışırken polis komplosuna maruz kaldığını söyleyen Abay anlatıyor:
“İstanbul’da yapılan bombalama eylemlerinin koordinatörü ilan edildim. Geleneksel bir devlet politikası olarak Türkiye’de hedef tahtasına oturtulan gazeteciler, yazarlar, aydınlar asılsız iddialarla, sahte belgelerle tutuklanırlar. Bunun sayısız örneği vardır. Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Altan Öymen, Aziz Nesin, son dönemde Ahmet Şık, Nedim Şener, Ragıp Zarakolu bunlardan bazılarıdır.
“Tutuklanarak Tekirdağ F Tipi cezaevine konuldum. Savcı ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmamı istedi. Altı ay sonraki ilk duruşmada serbest bırakıldım. Yargılanmam sekiz yıl tutuksuz olarak sürdü. ‘MLKP terör örgütü yöneticisi’ olduğum iddiasıyla Özel Yetkili İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 18 yıl 9 ay ceza verdi. Yukarıda belirttiğim gibi Yargıtay bu cezayı fazla buldu. 10 yıl ile 15 yıl arasında cezalandırılmamı istedi. Ben Almanya’ya iltica ettikten sonra yeniden yargılandım, bu kez 11 yıl 3 ay ceza aldım. Mahkeme Yargıtay’ın görüşü doğrultusunda karar verdiği için, aldığım cezayı Yargıtay’ın onaylaması kesin gibi görülüyor.”
Basın özgürlüğü panelinden sonra Türkiye'ye dönemedi
Abay'ın ilticası da ceza aldığı dönemde, hiç beklemediği bir şekilde gelişiyor. Avrupa’ya “Türkiye’de basın özgürlüğü” konulu paneller için davet edilen Abay, panellerden sonra Türkiye’ye dönmeyi planlarken, cezası kesinleşince Almanya'da kalmaya karar veriyor. Abay'dan dinliyoruz:
“1 Eylül 2012’de tekrar, bu kez Avrupa çapında ‘Türkiye’de basın özgürlüğü’ konulu paneller için davet edildim. İsviçre ve Fransa’daki panellerimi yapmış, Belçika’ya panel için giderken, Yargıtay kararı açıklandı ve benim 10 yıl ile 15 yıl arasında cezalandırılmamı hükmetti. Bu karar üzerine Türkiye’ye dönmekten vazgeçtim.
“Üç kez tutuklanmıştım, dördüncü kez tutuklanmaya göze alamadım, muhtemelen cezaevinden ölüm çıkardı. Avrupa’dayken Yargıtay’ın verdiği kararla Türkiye’ye dönüşüm engellendi ve sürgünde yaşamaya mahkum edildim. “
"Gazeteciliğime mülteci kampında devam ediyorum"
Abay, şuan Almanya'da bir mülteci kampında yaşıyor. Olumsuz koşullar altında yaşıyor ve kampın 30 km dışına izinsiz çıkması yasak.
"Gazetecilik görevlerimi sürgün bir gazeteci olarak mülteci kampının olumsuz koşullarında yerine getirmeye çalışıyorum" diyen Abay, Atılım Gazetesi'nin Avrupa ekinde editörü ve Avrupa Postası internet sitesinin yazarı. Abay aynı zamanda, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin sürgündeki temsilciliğini yürütüyor.
Çözüm: Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması
Türkiye’de basın özgürlüğü alanında bir ilerleme olmasının yolunun, öncelikli olarak basın özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılmasından geçtiğini anlatan Abay, "Acil olarak Terörle Mücadele Yasası (TMY)’nin kaldırılmasından, sıkıyönetim mahkemelerini aratmayan Özel Yetkili mahkemelerin kaldırılmasından geçiyor." diyor. (EK/EA)