Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülüşünün altıncı yılında Hrant'ın Arkadaşları'nın düzenlediği "Hrant için 6. Yıl. Buradayız, Ahparig" etkinlikleri devam ediyor. Dün (14 Ocak) akşam Tophane Tütün Deposu'nda "Agos Nasıl Kuruldu?" söyleşisi yapıldı.
Söyleşide Ümit Kıvanç, Sarkis Seropyan, Harut Özer, Harut Şeşetyan, Luiz Bakar, Arus Yumul ve Anna Turay Agos'un, dört kişiyle "bir türlü ısınamayan binada" başlayan öyküsünü ve toplumdaki dönüştürücü etkisini anlattı.
"Ben bu işi yaparım"
Luiz Bakar, Hrant Dink ile tanışmasını ve Agos'un patrikhane basın kurulunda başlayan öyküsünü aktardı:
"Ben Hrant'ı ilk edebiyat kurulunda gördüm. Herkes kalkıyor bir şey söylüyordu. Bir adam da kalkmış herkesin söylediklerine itiraz ediyordu.
İşte o Hrant'tı. Daha sonra patrikhanede bir basın kurulu kuruldu. Gazetecileri tanıdığı için Anna başımıza geçti. Ben de hasbel kader basın sözcüsü oldum. Hrant da kuruldaydı ama pek sesi çıkmazdı. Geri planda kalmayı tercih ediyordu.
"'Ah bir gazetemiz olsa, hem Ermeni toplumuna hem de geniş topluma ulaşılsa' diye konuşurduk. Agos'un da ilk tohumları bir angarya gezisinde atıldı. Hrant da o gezideydi. Hrant'ın o zamanlar Manavgat'ta yeri vardı. Geceyi orda geçirdik. Bütün gece boyunca gazete işi konuşuldu. Sonra bir gün Hrant bizi topladı ve 'bir gazete kuracağız' dedi."
"Yeri tuttuk ama hepimizin işleri var. Ben de Hrant'a 'bu işi sen yapabilir misin' diye sordum. 'Yaparım' dedi."
"Ermeniliğin küfür olarak kullanılmasının en çok acıttığı zaman"
Anna Turay, patrikhanede basın kurulunda çalıştıkları dönemin Ermeniler açısından çok zor bir dönem olduğunu, bu yüzden hem Ermeni toplumuna hem de geniş topluma yönelik bir gazeteye ihtiyaç duyduklarını söyledi.
"O dönemde ülkenin başında müthiş bir ikili vardı. Başbakan Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'dı. Haftada bir, iki olmak üzere periyodik olarak basına haber servis ediyorlardı. Haberler "Apo sünnetsiz ve Ermeni", ya da Apo'nun dini kıyafetli biriyle fotoğrafı şeklindeydi. Sanıyorum Kürt ve Ermeni meselesini birlikte halletmeye çalışıyorlardı. Ermeni isminin küfür olarak kullanılması en çok o zaman acıtıyordu."
"Hrant beni bir gün Harbiye'deki çok kötü bir kafeye davet etti. Orada dört beş saat konuştuk, 'bu işte nereye kadar varsın' diye birbirimizi sorguladık. O kadar naiftik ki ne gazetenin yayın politikası ne de yayın kurulunda kimler olacağını konuştuk. Bir amaç vardı: Bu gazete çıkmak zorundaydı."
"Hrant bana şunu söylemişti: 'Ben önce insanım, sonra Ermeniyim, sonra gazeteciyim'. Öyle bir dönemdeydik ki gazetede yer verdiğimiz konular gerçekten de Ermeni cemaatinin kurumlarını ciddi sıkıntıya sokabilirdi. Bıçak sırtında iş yapıyorduk bu yüzden gazeteciliği bazen geri plana atmak zorunda olduğumuzu biliyorduk."
Gazetenin ismi Agos
Hiç bilmedikleri gazeteciliği Agos'u yaparken öğrendiklerini söyleyen Harut Özer gazetenin isminin hikayesini anlattı.
"İsim konusunda beş altı fikir dolaşıyordu. Rupen Ağabey (Maşoyan) 'Agos ismini düşünmez misiniz' dedi. Kimse ismin anlamını bilmiyor. Öğrendik ki sabanın çizdiği, içine fidenin dikildiği çukurmuş. Hem Ermenice hem de Türkçe'de aynı anlama geliyormuş. Agos ismi oradan geliyor."
"Bir gün gazeteye gittim. Ofiste yerlere sayfalar saçılmış dört kişi çalışıyor. Aralarından bir tek Ümit'i tanıyordum. 'Ne yapıyorsunuz' diye sordum. Gazete çıkardıklarını söylediler. Hepsi Türk Sünni ama Ermeni gazetesi çıkarıyorlar."
Hedefte "Bir zamanlar..."
Muhabiri, fotoğrafçısı hatta bilgisayarı olmayan Agos'un hızlıca 1996 yılı paskalyasında, Nisan'da başladığı yayın hayatında çeşitli baskılara uğradığını söyleyen Sarkis Seropyan, özellikle Raymond Harutiun Kévorkian ve Paul Paboudjian'ın 1992'de Paris'te yayımlanan Fransızca kitabı '1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeniler' kitabından yararlanarak çıkardıları "Bir zamanlar" yazı dizisinin hedef olduğunu söyledi.
"6 - 7 eylül yazısı için gazetemizi toplamışlardı. Sabah gazeteye geldiler. Bizim de elimizde geldiklerinde vermek için yüz adet civarında gazete vardı. Memurlar açtılar gazeteyi ikinci sayfaya bakıyorlar.
''Dedim ki 'bu 6-7 eylül yazısını arıyorsunuz'. Yok, ikinci sayfanın başındaki 'Bir zamanlar' dediğimiz Osmanlı dönemindeki Ermenileri anlatan Fransızca'dan çevrilmiş yazıya bakıp sordular: 'Bu ne? Muş'ta Ermeni mi var'"
Seropyan, Raymond Harutiun Kévorkian ile Paul Paboudjian'ın hazırladığı kitabın, hem Agos hem de Ermeni toplumu için çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Bir sürü insan köyünü akrabasını bulmak için geliyordu. O kitap sayesinde birçok kişi kayıp yakınlarını buldu. Biz de işimizi gücümü bırakıp kitap karıştırıyorduk, öyle bir yerdi Agos. Kitabı resmen eskittik."
"'Bir zamanlar' yazı dizisi gazetenin en çok okunan kısmıydı. Hatta insanlar 'neden bunu yazdınız da benim köyümü yazmadınız' diye hesap soruyordu. Ermeni toplumu için çok önemli bir yazı dizisiydi."
Harut Özer "Bir zamanlar" için savcının "Bu yazıyı kaldırın, gazeteyi kapattırmayın bana" dediğini aktararak yazı dizisini bir yıl daha devam ettirebildiklerini söyledi.
"İnatçı Hrant"
Gazeteyi çıkartırken sivil polislerin de ilgisini çektiğini ifade eden Harut Şeşetyan, Hrant Dink'in polisin tavrı karşısındaki inatçılığını anlattı:
"Sivillerin takibinde olduğumuzdan kapının önündeki kestaneciyle yakın ilişkimiz var. Gece geç saatte çalışanları eve bırakıyorduk. Kış vakti Hrant da atkıyı yüzüne doluyordu. Hrant'a 'ne olur ağabey aç şu yüzünü' dedim.
''Yok açmıyor. Sonra hooop bir beyaz Renault önümüzü kesti. Polis 'inin arabadan' diyor, Hrant 'kimse inmeyecek' diyor. En son polise kendi bastığımız gazeteci kartvizitlerimizi gösterdim. Hrant ile kızlara da arabada kalın dedim. Memura bagajı gösterdim de öyle gidebildik."
"Hrant'ın bıraktığı yerden.."
Arus Yumul, söyleşide, Agos'un Ermeni toplumu üzerinde bir kırılma yarattığını söyledi.
"Agos sayesinde hem geniş toplum Ermenileri kavram ya da düşmanlaştırılmış olarak değil insan olarak tanıdı, Hem de Ermeni cemaati üstünde etkisi oldu. O güne kadar çok büyük bir çoğunluk 'sessiz öteki' olarak konuşmuyor, şikayet etmiyor, konuştuğunda da egemenin diliyle konuşuyordu.
"Özellikle Ermeni cemaatinin üyeleri 19 Ocak'ı kırılma noktası olarak alıyorlar. Hrant'ın bıraktığı yerden yürümeye başladılar. Bu Emeniler için çok yeni ve çok cesur bir duruştur.
''Gençler ama özelikle bu cemaatin pek çok kesimi konuşmaya, şikayetlerini dile getirmeye ve geçmişle ilgili sorular sormaya başladı. Aslında Hrant, anlattığı hikayelerle bu soruları geniş topluma sorduruyordu. Asla 'olamaz' denen şeyler Hrant'la Agos'la 'olmaya' başladı."
"Hrant için 6. Yıl. Buradayız, Ahparig" bütün bir hafta boyunca devam edecek. (EA)
*Fotoğraf: Uygar Gültekin