TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü Pozantı M Tipi Çocuk Cezaevi ve Osmaniye Cezaevi'nde incelemelerde bulundu. Kürkçü, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in çocukları "tek kişilik koğuşlara" alarak önlem alınacağı açıklamasına da yanıt verdi "Tek kişilik koğuş olmaz. Tek kişilikse o hücredir".
Kürkçü bianet'e yaptığı açıklamada Pozantı'da yaşananların bir cezaevinde taciz olayından ibaret olmadığını, her anı şiddetle örülü son derece kötü bir durumun olduğunu, büyük bir toplumsal kaos yaşandığını söyledi.
"Yaşananları bir cezaevinde taciz meselesine indirgemek ve ayıp olan bir şey, bir tabu ihlali dolayısıyla kınamaya yeltenmek sorunun büyüklüğünü gözden kaybeder."
Bunların özellikle Kürt olmaları dolayısıyla çocukların başlarına geldiğini belirten Kürkçü, "Burada bir etnik ayrımcılık, etnik düşmanlık meselesi de vardır. Bu çocukların hepsini potansiyel gerillalar olarak görüp polisin ona göre bunlara uyguladığı amansız, projekte edilmiş bir şiddetin" varlığını vurguladı. "Sen beş sene sonra gerilla olacağın için ben şimdi sana zulmediyorum diye girişilmiş bir şiddetten söz ediyoruz."
Çocukların cezaevine girmeden önce yaşadıklarına dikkat çeken Kürkçü, Mersin'de polisin ve çevik kuvvetin çocuklara yaptığı baskıdan söz etti.
"Bunlar çevik kuvvet karargahının ortasında yer aldığı bir mahallede yaşıyorlar. Çocuklarla polis arasında inanılmaz bir kaotik şiddet öyküsü var. Polisler çocuklaşıyor, çocuklar militanlaşıyor. Taşlarla, sapanlarla, gaz bombalarıyla, biber gazıyla, molotofla karşılıklı devam eden bir çatışma dünyası!
"Çocuklar takip ediliyor, dövülüyor, çevik kuvvet arabalarında taciz ve darp ediliyorlar, ajanlık teklifleriyle karşılaşıyorlar... Bir çocuğun karşı karşıya kalabileceği en kötü ne varsa hepsiyle zaten gözaltına alınmadan önce karşılaşıyorlar."
Müfettişler yalanlamıyor
Pozantı Cezaevi'nde cezaevi savcısı, müdür ve Adalet Bakanlığı dışı bir sivil kuruluş olan cezaevi inceleme kurulu üyesi bir eczacıyla görüştüğünü söyleyen Kürkçü, cezaevi idaresinin çocukların şikayetlerini ne doğruladığını ne de yalanladığını aktardı.
Kürkçü, İHD tarafından Temmuz 2011'de yapılan başvuruyla ilgili soruşturmanın uzamasının nedeni olarak haklarında şikayette bulunulan iki görevlinin başka yerlere tayin edilmiş olması, haklarında şikayette bulunulan başka çocukların başka cezaevlerine nakledilmiş olması gibi nedenlerin gösterildiğini aktardı.
Soruşturma nedeniyle Adalet Bakanlığı'ndan gelen üç müfettişle de görüşen Kürkçü, müfettişlerin de çocukların yakınmalarını "Asla burada böyle bir şey olmamıştır" diye yalanlamadıklarını ifade etti.
Cezaevi yönetimi yalanlamadı
Cezaevine gitmeden önce serbest bırakılmış çocuklarla konuştuğunu söyleyen Kürkçü, çocukların tecavüz olaylarından söz ettiğini anlattı. "İki olayda tecavüze uğrayan çocukların kendilerine tecavüz edenleri kaynar suyla haşlayarak yaraladığını söylediler. Ben bunları cezaevi idaresine aktardım. Kayıtlarınıza bakın, haşlanma ile sonuçlanmış bir yaralama varsa burada tecavüz var dedim. Bana var ya da yok demediler."
Tek kişilik koğuş olmaz, hücre olur
Kürkçü, Pozantı Cezaevi'ndeki çocukların Ankara'ya, Sincan Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'na nakledilme kararıyla ilgili de konuştu.
"Çocuklar için yapılmış bir kuruma naklediliyor olmaları bakımından iyi gibi gözüküyor ama bakanın açıklamaları durmadan kafa karıştırıyor. Tek kişilik koğuşlara alınacakları söyleniyor. Tek kişilik koğuş diye bir şey yok. Tek kişilik hücre olur. Çocuk cezaevinde hücre ne gezer! Çocuk cezaevine mi gidiyorlar, F tipine mi konuluyorlar; bilgiler de son derece karışık ve kafa karıştırıcı."
Çocukların tutuklu yargılanmalarını gerektirir hiçbir şey olmadığını anlatan Ertuğrul Kürkçü, yapılması gerekenin çocukların bir an önce bırakılması olduğunu belirtti.
"Tutuklu çocukların tutuksuz yargılanmaları, hükümlü çocukların çocuk ıslah kurumların aktarılması daha yerinde ve basit bir çözüm olacakken iyice her şey birbirine karışmış oldu."
Osmaniye'de sekiz kişi açlık grevinde
Kürkçü Osmaniye Cezaevi'ndeki izlenimlerini de aktardı. Cezaevindeki KCK hükümlülerinin, tutuklularının darp, şiddet, keyfi uygulamalar, kötü muamele gib konulardak, yakınmalarından söz etti.
Cezaevi idaresinin her şeyi beyaza boyayan, mükemmel bir cezaevi tablosu çizmesine rağmen, görüştüğü bir hükümlü ve bir tutuklunun kendisine, cezaevinde genel olarak son derece sert ve insan onuruna aykırı bir muamele olduğunu aktardığını anlattı.
"İnsanlar onurlarını korumak için itiraz ediyorlar ve bu onların her seferinde darp edilmelerine ve görüş yasaklarıyla çembere alınmalarına yol açıyor."
Kürkçü'nün anlattığına göre, sekiz hükümlü dokuz gündür süresiz açlık grevinde. Temel talepleri aramalarının insan onuruna uygun yapılması, kitap, dergi ve gazetelere koyulan keyfi yasak ve sansürün, Kürtçe yayınların verilmemesinin son bulması. (YY)