"Kız çocuğu doğmuşsan dizini kır, otur. Mukadderat." "Bu elalem bir ölmedi."
Cümleler, bu kez Mukadderat isimli filmden. Yönetmenliğini Nadim Güç’ün üstlendiği, başrollerinde ise Nur Sürer, Aslıhan Gürbüz ve Osman Sonat’ın yer aldığı bu yapım, kadınların gündemindeki meseleleri derinlemesine ele alıyor.
Tanıtım yazısında komedi-dram olarak belirtilse de, aslında o ikisi de değil, bana sorarsanız. Mukadderat, mücadele ve varoluşun hikayesi. Tür olarak belki dram, ancak asla komedi değil.
Filmde Nur Sürer’in canlandırdığı Sultan, kocasının ölümünün ertesi günü evlenmek istediğini açıklıyor. "Yanımda yatan biri olsun, birine kahve hazırlayayım, uyurken uğultusunu duyayım" diyor. "Yatak arkadaşı istiyorum" diyor.
Başlangıçta, bu talepler, yalnızca rutinlerle bağlantılı gibi gözükse de, zamanla yerini başka şeylere bırakıyor. Filmin başında evlenmek isteyen ama aradığı erkeği bulamayan Sultan, ilerleyen sahnelerde kimseyi beğenmez oluyor.
Sultan’ın kararlı ve inatçı tavrı, onu izleyenlere güçlü bir karakter hissi veriyor. Bu role Nur Sürer’in fazlasıyla yakıştığını düşünüyorum, Cumartesi Anneleri eylemlerinde gördüğümüz o kararlılığını burada da görmek ayrı bir anlam veriyor.
Ancak filmi bir kenara bırakacak olursak, Sultan’ın yaptığı şey, büyürken kız çocuklarına söylenen o klişe “dur, etme, senin yerin burası değil” gibi söylemlere karşı koymak. Hem de büyük laflar etmeden, sade bir şekilde.
Evlenmek istediğini söyleyen Sultan, önce çocuklarının sonra en yakın arkadaşının sonra da "elalemin" şaşkın bakışlarıyla karşılaşıyor. Sonrasında ise bahçesindeki meyveleri pazara satmaya, hatta bir “çöpçatanlık” sitesinde hesap açmaya kadar giden bir serüvene atılıyor.
Genellikle kadınların, zaman zaman erkeklerin de hayatının kahramanı olmayan ama kocaman bir öznesiymiş gibi yer kaplayan "elalem" ekibi, filmde de başköşeye oturuyor. Tıpkı hayatta olduğu gibi. Evet, hepimiz için çok tanıdık.
Sultan, aslında ne istediğini net bir şekilde bilen ve buna göre sınırlarını çizen bir kadın. Bu yönüyle, belki de tesadüf mü, bilmiyorum ama, Mukadderat’ı izlerken, Yavuz Turgul’un yazdığı ve Türkan Şoray’ın başrolünde olduğu Sultan (1988) filmini anımsadım. O filmde de İstanbul’un gecekondu mahallelerinde zengin-fakir çatışması üzerinden bir varoluş mücadelesi anlatılırken, burada da benzer bir duruş, bu kez Sultan’ın kendi hayatındaki sınırlar üzerinden şekilleniyor.
Sultan hep aynı netlikte
Filmin bir başka dikkat çeken karakteri de Refik. Onu da Şerif Erol canlandırıyor. Almanya’dan Türkiye’ye göç etmiş, oradaki hayatını ve evliliğini geride bırakmış Refik, çocuklarıyla arasındaki uzaklıkla boğuşuyor. “Kadınlar ilgimi çekiyor” gibi bir cümle sarf ediyor, karakterin cinsiyetini izleyen atıyor ve Sultan da bu durumu kendisinden beklenilmeyecek şekilde gayet soğukkanlı bir şekilde karşılıyor. “Anladım, anladım” diye yanıtlıyor. Sorması gerekeni net bir şekilde soruyor Sultan “Yani sen benle evlenmeyecen?” diyor, yine kısa ve öz.
Kadınları savunmak suç değil
Türkiye’de mücadele eden feminist örgütleri de kadınları da Sultan’a benziyor bir bakıma. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ve derneğin başkanı avukat Müjde Tozbey baktıkları bir dava nedeniyle tehdit ediliyor. C.A. isimli kadın, rapçi Ege T.ve Osman C.’nin kendisine tecavüz ettiğini açıkladı. Dernek C.A.’nın avukatlığını üstlendi. Bu nedenle de tehditler almaya başladılar. Dernek tehditlere ilişkin suç duyurusu yaptı.
7 Ocak'ta Anadolu Adliyesi'ndeyiz
“Cumhurbaşkanına hakaret ettiği” iddiası ile çocukları dahi kısa sürede yargı karşısına çıkaranlardan bu kişileri de bulup kısa sürede yargı karşısına çıkarmasını bekliyoruz. Derneğin Türkiye’nin dört bir yanında 400’den fazla davaya baktığını da hatırlatayım.
Bu hafta kadınlar açısından zor bir hafta olacak, yine mahkeme kapılarındayız. Kadınlar Birlikte Güçlü, 7 Ocak’ta Anadolu Adliyesi 27. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davayı şöyle duyurdu:
“Yol arkadaşımız Şebnem Korur Fincancı'nın tutuklanmasını protesto için buluştuğumuz eylemde Hanifi Zengin tarafından arkadaşlarımız taciz edilmiş ve taciz edilen arkadaşlarımıza hakaret davası açılmıştı. 7 Ocak'ta Anadolu Adliyesi'nde, 27. Asliye Ceza Mahkemesi'nde olacağız."
10 Ocak’ta İstanbul ve Erzurum’da iki önemli dava var. Ceza hukukçusu Dilek Ekmekçi’nin yargılandığı dava Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecek.
Dilek Ekmekçi bir kez daha yargı karşısında
Aynı gün Erzurum’da Rusyalı feminist ve savaş karşıtı aktivist Anastasia Yemelyanova’yı öldürmekten yargılanan N.A.’nın davası var. N.A. hakkında mahkeme 27 Mayıs 2024’te beraat kararı verdi. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukat Begüm Osma ve savcılık üst mahkemeye itiraz etti.
Savcılığın ve avukat Osma’nın itirazı kabul edildi. İtiraz sonrası ilk duruşma 10 Ocak Cuma günü görülecek. Avukat Osma’ya göre, sanığın beraat kararına savcılığın da itiraz etmesi önemli bir detay.
Mukadderat, ”kader" veya "alın yazısı" anlamına geliyor ve insanın hayatındaki kaçınılmaz olayların, durumların önceden belirlenmiş olduğuna dair bir inanç.
Elalem ise, "başkaları" veya "toplum" anlamında kullanılan, çoğunlukla olumsuz bir çağrışım yapan ve bireyin çevresinin yargıları, dedikoduları ve baskılarına karşı duyduğu kaygıyı anlatan bir terim. Çoğu kez duygu durumu gibi gelir bana. Öyle şiddetli. Mukadderat filminde, Sultan kendisinin ve komşularının hayatını değiştiriyor, elaleme karşı yeni bir mukadderat yaratıyor .
Bu hafta görülecek davalarda da kadınların mücadelesiyle bir başka türlü mukadderatın mümkün olabileceğini görsek ne güzel olurdu.
DEM Parti, Devlet Bahçeli derken hemen her tarafın temkinle yaklaştığı adını dahi koyamadığı bu dönem, şüphesiz Türkiye siyaseti ile bağlantılı, her türlü değişimin eşiğindeyiz.
Eşitlikten, barıştan ve adaletten yana düşsün tüm kelimeler, özgür olsun yeni hafta…
(EMK)